Limon ferahlığının dayanılmaz çekiciliğine kapıldım ve bu birkaç gün sürdü. Kitaplar, tarifler, internet ve yine eski tarif kitapları arasında "hah, aradığım buydu!" diye nida attıracak olayı bulmak için gezindim durdum. Limonlu tart, turta, kek, kurabiye, pasta, cheesecake derken her zaman klasik tarifine göre pişirdiğim ekler/profiterol'ü bir de limonlu krema ile denemek istedim. Sonuç mu? Tekrar yapılacakların listesine ekledim.
Limon Kremalı Profiterol
Şu Hamuru: 200 ml su, 1 tutam tuz, 100 ml sıvı yağı, 120 gr un, 4 yumurta
Su, yağ ve tuz kaynatılır, un eklenir ve hızlıca karıştırarak pürüzsüz olması sağlanır. Tencerenin dibinden ayrılmaya başladığında ateşten alınıp, ara sıra karıştırılarak soğutulur. Yumurtalar tek tek hamura yedirilir. Hamur topları fırın tepsisinde aralıklı olarak, 200 derece ısıda pişirilirler.
Limonlu Krema: 300 gr şeker, 4 yemek kaşığı un, 4 yumurta, 400 ml su, 2 limon kabuğu rendesi, 2 limonun suyu, 120 gr tereyağı(margarin)
Şeker, un, yumurta ve su karıştırarak koyulaşana kadar pişirilir. Ocaktan alıp limon kabuğu rendesi, suyu ve tereyağı eklenir ve iyice karıştırılıp soğumaya bırakılır. Soğumuş olan profiterollerin içine doldurulur.
Glazür: 6 yemek kaşığı şeker, 2 yemek kaşığı kakao, 2 yemek kaşığı tereyağı(margarin), 3 yemek kaşığı su
Hafif ateşte eriyip birbirine karışmaları sağlanır ve bekletmeden kullanılır.
Bu Blogda Ara
30 Mart 2012 Cuma
28 Mart 2012 Çarşamba
Yol Arkadaşları
Çocukların keşfetme merakı durdurulamaz bir soru çağlayanı. Dünyaları, hepimizin bir müddet bulunduğu; kimimiz uzaklaşmak için acele ettiği, kimimiz rüya gibi dediği bir yer. Büyümek ise bazen fırtınanın ortasından geçen, panayır tadında bir yolculuk. Hani bir de çocukluğun son deminden önceki şuursuz vakitler var ya, onlara paha biçilemez...
24 Mart 2012 Cumartesi
Aile Ziyaretleri
Kısa cümleler, uzun sessizlikler arasında kahvenin kokusu asılı kalır havada, sorular sorulur, tükenir cevaplar...
Aile ziyaretlerinde sıkılır insan, öyle sıradan bir sıkıntı değil, bambaşka. Kapı açılır girersin, selamlaşma faslı geçer, oturur herkes. Karşılıklı hal hatır sorulur, cevaplar verilir, çikolata, kahve ikram edilir. Bir müddet sonra sıkıntılı bir sessizlik yerleşir havaya, elini ayağını koyacak yer bulamazsın, konuşacak bir şeyler hatırlamaya çalışırsın, bir türlü aklına gelmez. Odanın içinde döne döne uçuşan gülümseyen yüzler gördüğünü sanırsın ve gittikçe ağırlaşır sessizlik.
Havadan sudan bir sohbet kapısı açılır, nefesini yavaşça bırakıp biraz daha yerleşirsin. Birden bir çift elin kırışıklarına takılır bakışın, hayatın yorgun izleri. Kararsız, sevecen bir sitemin yanaklarında başlattığı küçük yangının içine dağılıp büyüdüğünü hissedersin, çıra gibi alev alev yanarsın. Söyleyecek ne çok şeyleri olduğunu anlarsın, işte o sıkıntılı sessizlikten. Yaşanmışlıklarını yaşatmamayı nasıl da çok istediklerini, yapamadıklarını yapmamızı... Biz ise bir türlü seslendiremedikleri şefkatlerine bakıp, sessizliğe dönmek istiyoruz, bir an evvel...
eylül
Aile ziyaretlerinde sıkılır insan, öyle sıradan bir sıkıntı değil, bambaşka. Kapı açılır girersin, selamlaşma faslı geçer, oturur herkes. Karşılıklı hal hatır sorulur, cevaplar verilir, çikolata, kahve ikram edilir. Bir müddet sonra sıkıntılı bir sessizlik yerleşir havaya, elini ayağını koyacak yer bulamazsın, konuşacak bir şeyler hatırlamaya çalışırsın, bir türlü aklına gelmez. Odanın içinde döne döne uçuşan gülümseyen yüzler gördüğünü sanırsın ve gittikçe ağırlaşır sessizlik.
Havadan sudan bir sohbet kapısı açılır, nefesini yavaşça bırakıp biraz daha yerleşirsin. Birden bir çift elin kırışıklarına takılır bakışın, hayatın yorgun izleri. Kararsız, sevecen bir sitemin yanaklarında başlattığı küçük yangının içine dağılıp büyüdüğünü hissedersin, çıra gibi alev alev yanarsın. Söyleyecek ne çok şeyleri olduğunu anlarsın, işte o sıkıntılı sessizlikten. Yaşanmışlıklarını yaşatmamayı nasıl da çok istediklerini, yapamadıklarını yapmamızı... Biz ise bir türlü seslendiremedikleri şefkatlerine bakıp, sessizliğe dönmek istiyoruz, bir an evvel...
eylül
23 Mart 2012 Cuma
Dedemin Şarkısı
Eski pikapta çalındığını duyardım, kapı aralığından bakardım, sessizce. Gözlerim dolaşırdı odayı, şarkının ezgisine tutunmuş gibi. Dedemi görürdüm, başı elleri arasında, düşüncelere dalıp gitmiş uzaklara. Dudakları sımsıkı kapalı, çizgiler daha bir derinleşmiş gibi, hüzünlenirdi içim, anlamazdım nedenini.
Yanında eski bir fotoğraf albümü, masada siyah beyaz resimler. Merakım içeriye dalıp albüm sayfalarını gezme telaşındayken, dedemin bulutlu bakışları küçücük yüreğime hüznün yağmurunu yağdırmakta. Anlamazadım içimin acısını, o zamanlar çok sürmezdi, oysa deselerdi ki bir ömür unutmayacağımı
onu, inanmazdım.
Bir şarkı ilişti hatırama, olması gerektiği gibi bu hayattan göçenlerin hatrına...
Yanında eski bir fotoğraf albümü, masada siyah beyaz resimler. Merakım içeriye dalıp albüm sayfalarını gezme telaşındayken, dedemin bulutlu bakışları küçücük yüreğime hüznün yağmurunu yağdırmakta. Anlamazadım içimin acısını, o zamanlar çok sürmezdi, oysa deselerdi ki bir ömür unutmayacağımı
onu, inanmazdım.
Bir şarkı ilişti hatırama, olması gerektiği gibi bu hayattan göçenlerin hatrına...
Sürpriz Çikolatalı Kağıtlı Kek
Çikolatanın dayanılmaz cazibesine kapılıp gidiyor içimizdeki çocuk, gerçekten de dayanılmaz!.. Sade haliyle, dondurmada, kurabiye ve pastada, gofret ve dolgulu bonbonlarda illla ki çikolata olsun isteriz. Burnuna çikolatalı krema bulaşmamış var mı, tencere dibini sıyırmayan?.. Çikolatasız bir çocukluk kabus olmalı... Çeşitler öyle çoğalmış ki çikolata ürünlerin, standın önünde dakikalarca karar vermeye uğraşıyor insan; şundan mı, bundan mı, fıstıklısı, bademlisi, bitter mi, tablet, çubuk, hangisi olsun? Bayramlarda bu karar anı uzayıp gider, ikramlık ziyafet arar gönül. Çocukluğun siyah beyaz zamanlarında madlen çikolata bayramlık olurdu, dolgulu çikolata bonbonları ise misafirini bekleyen tatlı sürprizler. Tabi ki kutuyu önce ben bulmadıysam.
Çikolatanın psikoloji üzerindeki etkisinden bahsetmek değil niyetim, lakin bir parça çikolatanın damakta erimesi kadar duygusal sarsıntıya uğratan bir atıştırmalık yok bana göre.
Sürpriz çikolatalı kağıtlı kek tarifine gelince; basit, sıradan bir kek tarifi gibi görünse de baştan çıkarıcı bir tadı var, üstelik yapılışı kolay. Eğlence gibi yani...
Malzemeler:
2 adet yumurta, 4 kahve fincanı şeker, 2 kahve fincanı sıvı yağı, 3 kahve fincanı yoğurt, 6 kahve fincanı elenmiş un, kabartma tozu veya karbonat, 1 kahve fincanı kakao, limon(portakal) kabuğu rendesi
İçine:
2 adet tablet çikolata(büyük)
Üstüne:
1 adet tablet çikolata, krema
Yapılışı:
Kek hamuru hazırlanır. Sırasıyla: yumurta, şeker, sıvı yağ, yoğurt, un kakao karışımı ve kabartıcı ile limon kabuğu rendesi. Kağıtlara az bir miktar kek hamurundan koyup üstüne bir parça çikolata bırakıp üstü yine hamur ile kapatılır. 180 derecede yaklaşık 30 dk pişirilir(kürdan ile kontrol edilir).
Glazür için krema ısıtılır(kaynatmadan) ve içine çikolata parçaları atılır, (istenirse kakao ilave edilebilir, bazen ise tereyağı da katılabilir) ve eridikten sonra soğumuş olan keklerin üzerinde gezdirilir.
Çikolatanın psikoloji üzerindeki etkisinden bahsetmek değil niyetim, lakin bir parça çikolatanın damakta erimesi kadar duygusal sarsıntıya uğratan bir atıştırmalık yok bana göre.
Sürpriz çikolatalı kağıtlı kek tarifine gelince; basit, sıradan bir kek tarifi gibi görünse de baştan çıkarıcı bir tadı var, üstelik yapılışı kolay. Eğlence gibi yani...
Malzemeler:
2 adet yumurta, 4 kahve fincanı şeker, 2 kahve fincanı sıvı yağı, 3 kahve fincanı yoğurt, 6 kahve fincanı elenmiş un, kabartma tozu veya karbonat, 1 kahve fincanı kakao, limon(portakal) kabuğu rendesi
İçine:
2 adet tablet çikolata(büyük)
Üstüne:
1 adet tablet çikolata, krema
Yapılışı:
Kek hamuru hazırlanır. Sırasıyla: yumurta, şeker, sıvı yağ, yoğurt, un kakao karışımı ve kabartıcı ile limon kabuğu rendesi. Kağıtlara az bir miktar kek hamurundan koyup üstüne bir parça çikolata bırakıp üstü yine hamur ile kapatılır. 180 derecede yaklaşık 30 dk pişirilir(kürdan ile kontrol edilir).
Glazür için krema ısıtılır(kaynatmadan) ve içine çikolata parçaları atılır, (istenirse kakao ilave edilebilir, bazen ise tereyağı da katılabilir) ve eridikten sonra soğumuş olan keklerin üzerinde gezdirilir.
Olağan Tercihler
* e-postana reklam iletilerinin gönderilmemesinden yana
* nereye gittiğin, ne yapacağın sorulmamasından yana
* "yarım ağız" konuşulmamasından yana
* düşüncelerinin okunmamasından yana
* cümlenin başkaları tarafından tamamlanmamasından yana
* saçma sapan sebeplerden kırgınlıkların olmamasından yana
* ısrarla gününün nasıl geçtiği sorulmamasından yana
* lakap veya herhangi bir sıfatın yakıştırılmamasından yana
* keyfe göre davranılmamasından yana
* küfürlü, argo konuşulmamasından yana
* sinsice davranılmamaktan yana
* ağızdan laf almaya teşebbüs edilmemesinden yana
* adına karar verilmemesinden yana
* yazdıklarının, yaptıklarının kopyalanmamasından yana
* "suyun üstündekilere" bakıp önyargılı davranılmamasından yana
* manidar el işaretleri yapılmamasından yana
* hayatının üstüne oyunlar oynanmasından yana
* nereye gittiğin, ne yapacağın sorulmamasından yana
* "yarım ağız" konuşulmamasından yana
* düşüncelerinin okunmamasından yana
* cümlenin başkaları tarafından tamamlanmamasından yana
* saçma sapan sebeplerden kırgınlıkların olmamasından yana
* ısrarla gününün nasıl geçtiği sorulmamasından yana
* lakap veya herhangi bir sıfatın yakıştırılmamasından yana
* keyfe göre davranılmamasından yana
* küfürlü, argo konuşulmamasından yana
* sinsice davranılmamaktan yana
* ağızdan laf almaya teşebbüs edilmemesinden yana
* adına karar verilmemesinden yana
* yazdıklarının, yaptıklarının kopyalanmamasından yana
* "suyun üstündekilere" bakıp önyargılı davranılmamasından yana
* manidar el işaretleri yapılmamasından yana
* hayatının üstüne oyunlar oynanmasından yana
20 Mart 2012 Salı
Mavi Düşler
Mavinin büyüsüne kapılmayan var mı? Bir de uyku mekanında-yatak odasında-denediniz mi?
Yetişkin, genç, çocuk, hangi yaşta olursanız olun mavinin derinliğinde düşler masmavi olur. Gökyüzü gibi özgür, okyanus gibi derin ruhların rengiyle mavi düşler dilerim...
http://sweetydesign.com/home-design/bedroom-designs/blue-bedroom-design-ideas
Yetişkin, genç, çocuk, hangi yaşta olursanız olun mavinin derinliğinde düşler masmavi olur. Gökyüzü gibi özgür, okyanus gibi derin ruhların rengiyle mavi düşler dilerim...
http://sweetydesign.com/home-design/bedroom-designs/blue-bedroom-design-ideas
19 Mart 2012 Pazartesi
Çakal'ın Vakti
"Çakal, köpekgiller familyasından küçük avcı ve leşçil türü canlıdır. Çakallar akşamları ulurlar ve insanlar çakalın ulumasını genellikle sırtlanınkinden daha ürkütücü bulurlar. Çakallar, kuyruk dibindeki bir bezin salgısı nedeniyle etraflarına pis bir koku yayar. Açık arazilerde yaşamakla birlikte, çoğu kez yerleşme yerlerinin çevresine kadar sokulur. Gündüzleri genellikle çalılıkların, ağaçlıkların arasına gizlenir, alacakaranlıkta avlanmaya çıkarlar. Bazen yalnız, bazen çiftler ya da sürüler halinde yaşar, buldukları küçük hayvanlar ya da leşleri yiyerek beslenirler. Sürüler halinde dolaştıklarında antilop ya da büyük hayvanları avladıkları da olur. Yalnızken bazen aslan bazen kaplan gibi yırtıcıların ardından giderek bu hayvanların ardından kalanları yerler..."
... ve Hayat devam eder.
Paramparça olduğunu hissedersin, onlarca parçan dağılmış her yöne, sızlar ruhun, derin çok derin bir acı kıvranır içinde. Dağıldını görürsün, kırpıldığını, gücün damla damla akıp gider, haykıramazsın, dilin damağın kuruyup yapışmış. Gözlerini kapatırsın, teslim olmak değil, sadece kapatıp sımsıkı tutunursun yüreğine. Onu en yüksek surların ardında, en derin dehlizlerde, okyanusun dibinde saklamak istersin. Üstüne ruhunu örtüp bırakırsın kendini leş yiyicilerine, ölümsüzsün çünkü, sonsuzsun...
eylül
17 Mart 2012 Cumartesi
18 Mart, Çanakkale
1915 baharında, Batı Cephesi'nde savaş çıkmaz içindedir. Winston Churchill ve Lord Kitchener de dahil olmak üzere Müttefik liderler, çözüm bulmak için haritaları açtılar. Akdeniz'den İstanbul'a geçiş veren Çanakkale Boğazı onların dikkatini çekti. Karadeniz üzerinden Rusya'ya bir yol açmak,
İstanbul ve Boğazları ele geçirmek anlamındaydı. Bilmedikleri bir şey vardı: Türk olmanın gücü!..
Bu tarihi unutmamak için, stratejileri, acıları, hırsları, düşmanlıkları, ırkçılığı bir daha hatırlamamak üzere unutmak gerek. Bu felaketin yaşanmasına sebep olan halklar, insanlar değil, vicdansız, yüreksiz politikalardır.
İnanmak istiyorum, inanıyorum ki bir gün birbirimizden farkımız olmadığını anlayacağız. Bir gün, canımızın acısı, gözyaşlarımız, kayıplarımız, sevinçlerimizin farklı olmadığını anlayacağız. Bir gün İnsan olmayı öğreneceğiz... Bir gün bunun en muhteşem zafer, en büyük zenginlik olduğunun farkına varacağız...
Mustafa Kemal Atatürk'ün büyük yüreğini anlamadıysak:
"Bu Memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yanyana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır."
inanıyorum ki, bir gün anlayacağız...
10 Mart 2012 Cumartesi
Basit ve Kolay
Bir eviniz var; anıları, geçmişi olan baba evi veya şehrin her yerinde mantar gibi çoğalan sitelerden birinde yepyeni bir apartman dairesi. Hangisi olursa olsun, bu ev uyuyup uyandığınız, dinlendiğiniz, eğlendiğiniz, hayattan saklandığınız, yaşadığınız yer.
Belki uzman eliyle dekore edilmiştir, nasılsa bütçe sizin veya belki, aylarca sürse de, mobilyalarınızı tek tek alıyorsunuz. Kimbilir, belki aileden kalan antika eşyalarla dolu bir eviniz var, yenilemek mümkün değil üstelik. Bit pazarında görüp içinizin ısındığı eski bir koltuk, iki kapılı elbise dolabı, Ege gezisinden hatıra seramik kaplar, rengarenk bir kilim yeter yerleşmeye belki.
İş dönüşü yorgunluk başınızdan topuklarınıza indiğinde eve döndüğünüzde anahtarın kilitte dönmesi derin bir soluk aldırır size. Çalışmıyor da olabilirsiniz, (gıcık olduğum "ev hanımı", "ev kızı" tabirini kullanmak gelmiyor içimden, sanki evdeki işleri masaldaki çalışkan cüceler kotarıyor...), mutlaka
uğraşırsınız evin dekoruyla. Biriktirilir plastik kaplar, kutular, kavanozlar, kurdeleler, midye kabukları, taşlar bir gün lazım olurlar diye...
Bugün http://webecoist.momtastic.com/ , http://poppytalk.blogspot.com/
birkaç fikre rastladım ve paylaşmak istedim:
Ahşap Paletlerden:
Kavanoz ve kutular:
Hurda Ahşap:
Bavullar:
Kepenkler:
Sepetler, kovalar:
Belki uzman eliyle dekore edilmiştir, nasılsa bütçe sizin veya belki, aylarca sürse de, mobilyalarınızı tek tek alıyorsunuz. Kimbilir, belki aileden kalan antika eşyalarla dolu bir eviniz var, yenilemek mümkün değil üstelik. Bit pazarında görüp içinizin ısındığı eski bir koltuk, iki kapılı elbise dolabı, Ege gezisinden hatıra seramik kaplar, rengarenk bir kilim yeter yerleşmeye belki.
İş dönüşü yorgunluk başınızdan topuklarınıza indiğinde eve döndüğünüzde anahtarın kilitte dönmesi derin bir soluk aldırır size. Çalışmıyor da olabilirsiniz, (gıcık olduğum "ev hanımı", "ev kızı" tabirini kullanmak gelmiyor içimden, sanki evdeki işleri masaldaki çalışkan cüceler kotarıyor...), mutlaka
uğraşırsınız evin dekoruyla. Biriktirilir plastik kaplar, kutular, kavanozlar, kurdeleler, midye kabukları, taşlar bir gün lazım olurlar diye...
Bugün http://webecoist.momtastic.com/ , http://poppytalk.blogspot.com/
birkaç fikre rastladım ve paylaşmak istedim:
Ahşap Paletlerden:
Kavanoz ve kutular:
Hurda Ahşap:
Kuş kafesleri:
Kepenkler:
Sepetler, kovalar:
Resim çerçeveleri
5 Mart 2012 Pazartesi
Kırlangıç kanadında Hayat
Önce gözler açılır, keşfetmek için...
Sırların arayışıyla geçen ömürler, kırlangıç kanadında yaşamak gibi, soluk soluğa bir uçuşta...
Fırtınaları önceden bilmek ertelemedi gelişlerini, toprağa serpildik her birimiz, filiz verecek tohumlar gibi...
Yabancı bir dünyayı keşfe çıkmak gibi yaşamak.
Ucsuz bucaksız vadiler üstünde uçurur, karanlık ormanların ıssız kuytularında başbaşa bırakır, korkularla.
Denizin en derin yerine, umutların gemiyi terkettiği bir yere sürükler, vurgun yiye yiye yüzeye çıkmak gibi yaşamak.
Kırılgan bir fanusun içinde nefes almak gibi; buğulu dünyanda kör olur, boşluğa elini uzatırsın, yakalanır veya kaybolursun.
Sonra yine de yaşamak için sonsuz defa doğup büyürsün.
Keşfetmek için önce gözler açılır, yabancısın, bu dünya yabancı. Nerede özgürlüğün, kanatların nerede?..
Gözlerin sorar önce, sonra sorular ufalanır düşer dudağından, sancılı arayışın başlar.
Gizemin şifresini bulmak için cevaplar duymak istersin, kolay olsun istersin: yaşamak.
Bir bakmışsın, daha dün geldiğin bu yabancı yerde kök salmış ayakların, prangalanmışsın.
Bedenine onlarca halat dolanmış, tümünün ucu senin elinde, kendi kendinin gardiyanısın...
Çocuk masumiyetin karanlık gölgenin hükümdarlığında ömür boyu zindana mahküm edilir, habersizsin...
Şekerlemelerden sinsi tuzaklar hazırlar Hayat, tadını bir kez alman yeter, doyumsuz olursun.
Cevabı var burada tüm soruların, karşılığında kırpıla kırpıla kanatsız kalır Ruh'un, aymazlık uykundasın.
Gözlerin bir başka bakar artık, gördüklerin bambaşka. Sana ait korkular şüphelerin olur, yüreğin buz tutar, oysa içinde yangın var...
Ruhuna su gibi, sihirli bir yağmur gibi serpilir Aşk, gönül kapını sonuna kadar açıp "nasılsan, öyle gel" diye fısıldarsın...
Fırtınaları önceden bilmek ertelemedi gelişlerini, toprağa serpildik her birimiz, filiz verecek tohumlar gibi...
Ucsuz bucaksız vadiler üstünde uçurur, karanlık ormanların ıssız kuytularında başbaşa bırakır, korkularla.
Denizin en derin yerine, umutların gemiyi terkettiği bir yere sürükler, vurgun yiye yiye yüzeye çıkmak gibi yaşamak.
Kırılgan bir fanusun içinde nefes almak gibi; buğulu dünyanda kör olur, boşluğa elini uzatırsın, yakalanır veya kaybolursun.
Sonra yine de yaşamak için sonsuz defa doğup büyürsün.
Hayat, zor bir denklem olur düşüncelerde, çözmek için yetmeyen bir tek nefesin var, yaşarsın çaresiz.
Zaman hiç durmaz, mekik dokur gece ve gündüzün arasında, bilmezsin, bir küçük örtü dokunur canından... Keşfetmek için önce gözler açılır, yabancısın, bu dünya yabancı. Nerede özgürlüğün, kanatların nerede?..
Gözlerin sorar önce, sonra sorular ufalanır düşer dudağından, sancılı arayışın başlar.
Gizemin şifresini bulmak için cevaplar duymak istersin, kolay olsun istersin: yaşamak.
Bir bakmışsın, daha dün geldiğin bu yabancı yerde kök salmış ayakların, prangalanmışsın.
Bedenine onlarca halat dolanmış, tümünün ucu senin elinde, kendi kendinin gardiyanısın...
Uykuya yatıp uyanırsın, cevapsız sorular hiç bitmez içinde, sağır olursun.
Hayat, rengarenk yalancı mutluluğu ile kasaba panayırı gibi gelip yerleşir dünyana. Çocuk masumiyetin karanlık gölgenin hükümdarlığında ömür boyu zindana mahküm edilir, habersizsin...
Şekerlemelerden sinsi tuzaklar hazırlar Hayat, tadını bir kez alman yeter, doyumsuz olursun.
Cevabı var burada tüm soruların, karşılığında kırpıla kırpıla kanatsız kalır Ruh'un, aymazlık uykundasın.
Gözlerin bir başka bakar artık, gördüklerin bambaşka. Sana ait korkular şüphelerin olur, yüreğin buz tutar, oysa içinde yangın var...
Tüm fırtınaları dindirmek için o yangının bir küçük kıvılcımı yeter, dönme dolabın sarhoşluğuna sadece gülümsemek için bir küçük ışık...
Bir kıvılcım sonu olur bütün soruların, sökülen yüreğini hiç terk etmeyen hissine yazılan şarkıları dinlersin.Ruhuna su gibi, sihirli bir yağmur gibi serpilir Aşk, gönül kapını sonuna kadar açıp "nasılsan, öyle gel" diye fısıldarsın...
eylül
1 Mart 2012 Perşembe
Kartalkaya'yı Ateşleyenler
Hayalin bir dağın tepesine karlarla kaplı olsa da ateşle iz bırakmak kadar zor bir şey olsa bile peşini bırakma. Önce hayal eder, sonra o hayale inanırsın; nasıl yapabileceğini tasarlar ve denersin, yılmadan. Yeterince denersen, neden olmasın?
Onlar tam da bunu yaptı. Karlarla kaplı Kartalkaya’nın zirvesine ateşle iz bırakabileceklerine inandılar. Burn, sadece ihtiyaç duydukları cesaret ve enerji desteğini sağlayarak bir hayali ateşledi. Onlar da tutkularının peşinde yola çıktılar. Boardlarını hazırladılar, pompalarla modifiye ettiler, rampalarını kurdular ve kaydılar. Olmadı, baştan aldılar, onları amaçlarına ulaştıracak şartları gerçekleştirmeyi başarana kadar, tekrar tekrar.
Ve 3. gün de bitip gece yarısı olduğunda Kartalkaya’da istedikleri ateşi yakmayı başardılar. Çektikleri videoyla da ‘İçindeki kıvılcım nasıl kocaman bir ateşe dönüşür’ü hepimize gösterdiler. Tutku ve cesaretle yanmayacak ateş yoktu, inandık. Burn, gençleri tutkularından başka bir şeye kulak asmadan, istediklerini alana kadar denemeye, vazgeçmeden denemeye çağırıyor. Tutkuları cesaretle besleyen kocaman bir ateş yakmak için Burn gençleri ateşlemeye devam edecek.
İçindeki kıvılcımı farket ve büyüt. Burn ateşler.
http://www.facebook.com/BurnTurkiye
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Onlar tam da bunu yaptı. Karlarla kaplı Kartalkaya’nın zirvesine ateşle iz bırakabileceklerine inandılar. Burn, sadece ihtiyaç duydukları cesaret ve enerji desteğini sağlayarak bir hayali ateşledi. Onlar da tutkularının peşinde yola çıktılar. Boardlarını hazırladılar, pompalarla modifiye ettiler, rampalarını kurdular ve kaydılar. Olmadı, baştan aldılar, onları amaçlarına ulaştıracak şartları gerçekleştirmeyi başarana kadar, tekrar tekrar.
Ve 3. gün de bitip gece yarısı olduğunda Kartalkaya’da istedikleri ateşi yakmayı başardılar. Çektikleri videoyla da ‘İçindeki kıvılcım nasıl kocaman bir ateşe dönüşür’ü hepimize gösterdiler. Tutku ve cesaretle yanmayacak ateş yoktu, inandık. Burn, gençleri tutkularından başka bir şeye kulak asmadan, istediklerini alana kadar denemeye, vazgeçmeden denemeye çağırıyor. Tutkuları cesaretle besleyen kocaman bir ateş yakmak için Burn gençleri ateşlemeye devam edecek.
İçindeki kıvılcımı farket ve büyüt. Burn ateşler.
http://www.facebook.com/BurnTurkiye
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Kıyamet
"Bahar gelmeden kıyamet soğukları gelir" derdi anneannem. Kulağımda yanan odunların çıtırtısıyla uyuyakalırdım, gündüzün ayazı alev alev yanaklarımda. Bahçedeki kar bulutları rüyama girer, uyanır uyanmaz perdeyi aralayıp dışarıya bakardım, hala oradalar mı diye. Bakardım bakmasına da önce camdaki buz kristallerini sıcacık nefesimle eritmem gerekirdi. Parmaklarım ıslanırdı, damla damla erirdi avcumda buzdan örülmüş zarif danteller, bir mucize yok olurdu. Çocuğum ya, hayretler içerisinde kalmak ve unutmak arasındaki zaman çok kısa, nasılsa her adım başında bir mucize beni beklerdi...
Ah, anneanne, nur içinde yat sen; kış kıyamet de olsa ille ki sonunda gelir bahar. Gönüllere düşmeye görsün soğukluk, asıl kıyamet bundan kopar...
eylül
Ah, anneanne, nur içinde yat sen; kış kıyamet de olsa ille ki sonunda gelir bahar. Gönüllere düşmeye görsün soğukluk, asıl kıyamet bundan kopar...
eylül
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)