Kısa cümleler, uzun sessizlikler arasında kahvenin kokusu asılı kalır havada, sorular sorulur, tükenir cevaplar...
Aile ziyaretlerinde sıkılır insan, öyle sıradan bir sıkıntı değil, bambaşka. Kapı açılır girersin, selamlaşma faslı geçer, oturur herkes. Karşılıklı hal hatır sorulur, cevaplar verilir, çikolata, kahve ikram edilir. Bir müddet sonra sıkıntılı bir sessizlik yerleşir havaya, elini ayağını koyacak yer bulamazsın, konuşacak bir şeyler hatırlamaya çalışırsın, bir türlü aklına gelmez. Odanın içinde döne döne uçuşan gülümseyen yüzler gördüğünü sanırsın ve gittikçe ağırlaşır sessizlik.
Havadan sudan bir sohbet kapısı açılır, nefesini yavaşça bırakıp biraz daha yerleşirsin. Birden bir çift elin kırışıklarına takılır bakışın, hayatın yorgun izleri. Kararsız, sevecen bir sitemin yanaklarında başlattığı küçük yangının içine dağılıp büyüdüğünü hissedersin, çıra gibi alev alev yanarsın. Söyleyecek ne çok şeyleri olduğunu anlarsın, işte o sıkıntılı sessizlikten. Yaşanmışlıklarını yaşatmamayı nasıl da çok istediklerini, yapamadıklarını yapmamızı... Biz ise bir türlü seslendiremedikleri şefkatlerine bakıp, sessizliğe dönmek istiyoruz, bir an evvel...
eylül
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder