Bu Blogda Ara

29 Haziran 2012 Cuma

Domates, biber

Güneş tepedeyken, deniz kıyısına henüz konuşlanmamışsa insan yeme içme bir yük gibi gelir. Bu yüzden hafif yiyecekler düşünür, hani yedikçe ağırlaşmadan yiyesi gelir.  Mevsimi de şimdi, biberin, domatesin; lakin mevsimler de şaştı ya... Nitekim dondurucuda doğranmış biber, konservede soyulmuş, doğranmış domates var ise her mevsim  yenebilecek bir yemek çıkar ortaya. İster et yanına, ister peynir çeşitleri, isterse tek başına bir atıştırmalık.

Biber Borani
Yarım bardaktan az zeytinyağı, 3-4 adet kuru soğan, 4 adet dolma biberi, 10 adet domates, 1,5 su bardağı pirinç, tuz,  2 su bardağı sıcak su.

Soğanlar küçük doğranır ve zeytinyağında yumuşayana kadar kavrulmaya bırakılır. Temizlenip doğranan biberler eklenir, onlar da yumuşayınca küçük küçük kesilmiş  domatesler ilave edilir. Domatesler suyunu çekince yıkanıp süzdürülmüş olan pirinç, tuz ve sıcak su eklenir. Kapalı olarak hafif ateşte suyu çektirilerek pişmeye bırakıp sonra  demlendirilir.


24 Haziran 2012 Pazar

Yaşamak için

Hayat kirlenmiş bir elbise gibi çıkarılır sanma, kimbilir, belki  bu konuda hiç düşünmedin.
Anlam veremediğin bir içgüdü tarafından dolandırılmış da olabilirsin, oyun gibidir  yaşamak diye kandırıldın.
Çıkmazlarını, sorularını, cevaplarını ve içinde tuttuklarını kimse bilemez.   Belki öyle derine saklandın ki gördükleri sen,  sen değilsin...
Korkuların, yarım kalmış cümlelerin, hastalıklı cevapların etrafını sarmış, kuşatılmışsın. 
Her sabah, her mevsim, çağın hangisinde olsan da, yaşamak ve yaşatmak için uyanırsın. Bu yüzden bir an dur, düşün ve bak: yaşadıkların ve yaşattıklarına...

eylül


20 Haziran 2012 Çarşamba

Vatan için



Ne diyebilirim ki?..  Uyuyakalmak bile akan kana ihanet gibi...
Şehitlerinin sesi ile sallanıyor Türkiye'm: "Vatan Sağolsun!.."







19 Haziran 2012 Salı

İstanbul sahilleri

Yaz sıcakları bastırdıkça keşfedilmemiş bir koyda saklanmış sahil düşleri gelir. İstanbul'da öyle yer kalmamıştır fikrimce, lakin herkes kendine bir kıyı bulur bir şekilde.
Belki şehrin ortasında, kayalıkların dibine, belki Boğaz'ın iki denizi kavuşturduğu yerde...
Deniz manzarası duvardaki bir tablo kalır sadece, kumlardaki yangını denizin serinliğinde  söndürmeyince...









Hepsi İstanbul'da...

17 Haziran 2012 Pazar

Teselli

Teselli

Bu hayatın acımasız düzenine isyan etmediysen, kapıldıysan serap düşlere,
Küçücük dertlerine sarılıp, kendini yalanın içinde unutmuşsan,
sevmeyi bilmemişsen, bir teselli yetmez sana uyanmak için...

Suskunluğuma kelimeler yazma, içimde bitmez bir Aşk var, ahh,
anlamazsın, anlatamam ömrümce, kavrulur,  hiç olurum sevdada.
Ettiğim duaların hepsinin sahibi Aşk, ona kavuşmak  tesellim oldu...

Tesellim; bir günün daha doğması, bir gün daha bakacak olan  gözlerim,
Aşk ile gülümseyen kelimelere gebe kalacak dudaklarım, tesellim olur,
Armağan bir  nefesim daha onu görmek, duymak,  yaşamak için var olması,
tesellim olur...

Çok acı var, gördüm; yandı içim, kül oldum,
hayatın rüzgarında savrulan  yüreğime Aşk dokundu, dirildim.
Gözyaşları denizlere sığmadı boğuldu bir cihan, kaderin cilvesi diye yazılıp çizildi,
ben dirildim...

Tesellim; gözlerinde o kaybolmuş sihirli dünyayı görmek,
kimbilir, belki sen bile farkında değildin onun;
olsun, belki yanıldım diye tesellim var,

Ben her gün,  yüreğimin her attığında ordayım zaten  yeganem,
tesellim; bu yalan dünyada, herşeye rağmen Aşk var...
Tesellim, bir yudum suyun içinde, ölümün ucunda Sana varmak var...

eylül



Bir teselli ver
Bir teselli ver bir teselli ver
Yarattığın mecnuna bir teselli ver
Sevenin halinden sevenler anlar
Gel gör şu halimi bir teselli ver
Aramızda başka biri var ise
Tertemiz aşkımı bana geri ver
Ben zaten her acının tiryakisi olmuşum
Ömür boyu bitmeyen derdimle yorulmuşum
Gülemem sevgilim ben sensiz ah ah ah
Yaşayamam yaşayamam
Bana ne gerek bana ne gerek
Senin aşkından başka bana ne gerek
Aşkın zehir olsa yine içerim
Yolun ecel olsa korkmam geçerim
Yeter ki sevdim de ben bu aşk ile
Dünyanın kahrına gülüp geçerim
Ben zaten her acının tiryakisi olmuşum
Ömür boyu bitmeyen derdimle yorulmuşum
Gülemem sevgilim ben sensiz ah ah ah
Yaşayamam yaşayamam
Orhan Gencebay

10 Haziran 2012 Pazar

Bir ses: Khalil Gibran



Kendini tanıdığın ölçüde başkalarını yargılayabilirsin: de bana: hangimiz günahkar, hangimiz masum?..

Ağzın yemekle doluyken nasıl şarkı söyleyebilirsin?  Elin altın ile doluyken nasıl dua için açabilirsin?..

Bana kulak ver, sana ses vereyim...

Aşk'a yolu gösteremezsiniz, yolu size o gösterir, şayet sizi aşk'a değer bulursa...

Zihnimiz bir süngerdir yüreğimiz ise bir nehir;  çoğumuzun akmak yerine emmeyi seçmesi ne garip?..

Güneşe arkanı dönersen, ancak kendi gölgeni görürsün.

Sahip olduklarınızdan verdiğinizde çok az şey vermiş olursunuz. Gerçek veriş kendinizden vermektir.

Bir elmanın yüreğinde gizlenen tohum görülmez bir elma bahçesidir. Ama bu tohum bir kayaya rastgelirse ondan hiçbir şey çıkmaz.

Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan,
Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan,
Ne görebiliyorsun,
Ne duyabiliyorsun.

İnsanın hakikati, sana gösterdiğinde değil, gösteremediğindedir. Bundan ötürü onu tanımak istersen dediklerine değil, demediklerine kulak ver.

Hayatın bütün esrarını çözdüğün vakit ölümü arzularsın.

Çünkü o da hayatın sırlarından biridir.

Ne gariptir ki toplum olarak,aklı yavaş olana değil de ayağı yavaş olana,yüreği kör olana değil de gözü kör olana acırız...

Baskıya başkaldırmayan kişi kendine karşı adaletsizdir.

Suskunluğu gevezeden, hoşgörüyü hoşgörüsüzden ve kibarlığı kaba olandan öğrendim. Ne garip ki, tüm bu öğretmenlerime karşı oldukça nankörüm.

Anımsamak bir tür buluşmadır.
Unutmak ise bir tür özgürlük.


Yayla kabağı dolması

Kabak dolması için yayla kabağının çok doğru bir seçim olduğu kesin.  Dolmalar, etli veya zeytinyağlılar atıştırmalık sınıfında kalmalı, fikrimce. 
Ekmeklerim ise yarına kalacak, şüphesiz...


Malzemesi:
5-6 adet  yayla kabağı
2 kuru soğan
150-200 gr tavuk eti-iri kıyılmış
yarım bardak pirinç
ince kıyılmış dereotu,  maydanoz, tuz, karabiber
bir kaşık  biber salçası, zeytinyağı

Kabaklar yıkanıp içleri oyulur. Soğanlar rendelenir, suyu sıkılıp, pirinç, kıyma ve baharatlarla karıştırılır. İçleri tuzlanıp bekleyen kabaklara iç doldurulur, önce domates parçası sonra kendi kapağı ile kapatılarak  tencereye yerleştirilir.  Az zeytinyağında sulandırılan biber salçası hafif ateşte kavrulur, biraz daha su ve tuz ilavesi ile kabakların pişeceği sos hazırlanır. Kabak dolmaları sosun içersinde, kısık ateşte pişmeye bırakılır.

Not: Kabuğu oldukça sertti bu yüzden aralıklı soydum, aslında soyulmasa da olur. İçini mücver için ayırmadım çünkü biraz fazla çekirdekliydi.







8 Haziran 2012 Cuma

Ruffles'tan Eşsiz Bir Video



Hayatta bizi şaşırtacak şeylerin sonu gelmiyor, insanlar eşi benzeri görülmemiş şeyler üretmeye devam ediyor. Ruffles da MAX Machine diye bir düzenek yaratmış, bizi şaşırtacak bir video hazırlamış.

Türkiye’nin ilk Goldberg Machine’ine imza atan Ruffles, bu proje için Plato Film Okulu ile anlaşmış. Üzerinde 30 kişilik bir ekibin çalıştığı ve tek parça halinde çekilen video oldukça eğlenceli – dikkat ederseniz videoda hiç kesme yok... Üstelik, bu videonun yanı sıra, her hafta yeni bir hediyenin verildiği bir ipucu oyunu da bulunmakta.

İşte oyunun linki: https://www.facebook.com/rufflesturkiye/app_298027463617532

Bu düzenek oluşturulurken hangi parçaların kullanıldığını mı merak ediyorsunuz? Listeden gözüme çarpanlar burada:

- 2 adet 74 model Mini Cooper (Bayandan)
- 3 barbekü (hepsi yandı)
- 2.3 km ip ve 1.5 kilo barut
- 327 adet okey taşı
- 7 çamaşır makinesi
- 3750 parça LEGO
- 800 adet tahta
- 630 balon ve daha niceleri...

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Senin yerin kalbimizde



Ben seni hiç görmeden sevdim
Sesini hiç duymadan hissettim
Yokluğun belki de ilk hüznümdü
Atam sana kavuşmadan özledim

Varlığın dağ taş deniz ülkemde
Seninle yürürüz geleceğe
Çoktan göklere yükselsende
Senin yerin kalbimizde

Unutulmaz bir destansın dillerde
Sönmeyen bir ışıksın sen ülkemde
Çoktan göklere yükselsende
Senin yerin kalbimizde
Kalbimizde...

6 Haziran 2012 Çarşamba

Eyvah

Feminist değilim. Bu akım hakkında yazmayı düşünmedim, aklımdan bile geçmedi.  Yıllar önce Duygu Asena'nın "Kadının adı yok" kitabını okuduğumda da hayat görüşümde  değişen bir şey olmamıştı.  Fikirsizim bu konuda, çekimser, yandaş  veya karşıt değil.   Özel ve mucizevi  yaradılışından dolayı İnsan denen varlığa saygım var,    bu sebeple  kadın ve erkekten  önce insan fark edilmeli diye düşünürüm. 
İnsanız ve Hayat  içinde öğütüldüğümüz değirmen.  Bazılarımız tane tane saçılırız sonsuzluğa, bazılarımız ise un ufak olup yok olur.  Her zaman diliminde oynanan, değişmeyen acımasız bir oyunun içine düşeriz.  Bir-iki-üç-dört derken kalabalık bir "toplum" ortaya çıkıp her iki cinse oldukça etkili bir baskı  oluşturur.  Etkili-yetkili kimseler kendi görüş   açıları ve  izan bantları genişliklerince  doğru-yanlış, iyi-kötü öğretilerle yönlendirir "insan sürüsü"nü(bu tabir için özür dilerim, ne yazık ki var öyle görüşler), böylece toplum  denen kendimizden olanların  korkuları,  arzuları, kaygıları, alışkanlıklarını benimseyip özümüzü içimize gömeriz.  Geçmiş olsun, hem de çok geçmiş olsun...

eylül

4 Haziran 2012 Pazartesi

Bu son olsun




Şöyle bir durup düşününce; hele ki denizin mavisinde  gökyüzü  ile  göz göze geldiysen, bir de mehtap katıldıysa, sevdiysen, Aşk ile buluştuysan, şarkılar aktıysa yüreğin  çağlayanından,   tüm telaşların beyhudeymiş diye anlarsın.    Ne kariyer, ne politika, ne varlık ne de yokluk; hiçbirinin anlamı yok bu hayatta...  Bu söylemin tümü, harfi harfine  benim özüme ait bir düşünce, elbette farklı fikirler, görüşler var, nitekim-nacizane- keşke diye ah çekiyorum bazen. Keşke farkında olsa insanlar, kaçırdıkları mucizelerin,  anlamlı tesadüflerin, fırsatların sadece maddiyatla ilgili olmadıklarının  farkına varabilseler.  
Siyasetin siyasetçilerin ekmek kapısı olduğu, seçimlerin seçme özgürlüğüne sahip  olduğunu hatırlamak, yaşamak ise  erdemlerinle  var olup vicdanınla yüzleşmek olduğu anlayabilse
insan. 
Nerden bilebilirsin ki bugün aşağıladığın, terslediğin yarın sana sofranda yer açmayacağını?.. Belki  gözyaşları içinde bıraktığının dualarıyla yolunda yürüdüğünü, bilebilir
miydin?..  Her kışın ardından baharın geldiği gibi devran döner değişir ve lakin sen mevsim değil İnsan'sın, bunun kıymetini bilir(mi)sin?..

eylül


2 Haziran 2012 Cumartesi

Yaşasın, tatil geliyooor

İki yeğenimiz var; akıllı mı akıllı, nazlı mı nazlı, güzel mi güzel. 
Okulun son günlerinde, iple çektikleri tatil tüter burunlarında.
Biraz erken davranıp bulduğum bu videoklibini onlar için yükledim.
Müziği Gambar Guseynli'ye ait, sözleri Toffik Muttalibov'a.
Bu azerbaycan çocuk şarkısını mutlaka duymuşsunuzdur, pek çok dilde
söylenmiştir. Videoklipteki ise rusça versiyonu.

İyi tatiller civcivlerimiz:-)



Vikipedi kaynaklarınca:

"Cücelerim", SSCB dönemine ait Azeri çocuk şarkısıdır. 1949 yılında bestelenen şarkının sözü Kamber Hüseynli'ye, müziği Tevfik Mütellibov'a aittir.
"Cücelerim" şarkısı 1959'da Moskova'daki Azeri Sanat Festivali'nde Suğra Bağırzade tarafından okunduktan sonra yaygın şekilde tanınmıştır. Daha sonra Sovyetler Birliği sınırları içinde yaşayan çocuklar arasında oldukça popüler olan "Cücelerim", Nu, pogodi! adlı çizgi filmin 6. bölümünde de kullanılmıştır.
Şarkının sözlerinde anne tavuk civcivlerine "Cücelerim" diye seslenmekte ve onlara yaptığı bakımı anlatmaktadır.
Şarkı Türkçenin haricinde Rusça, Farsça, İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca, Arapça, Çince, Japonca, Bulgarca, Lehçe, Sırpça, Hırvatça, Rumence gibi pek çok dile çevrilmiştir.