İyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin diye diye şekle soktuk dar zamanımızı, kısacık geldi hoş anlar, kedere boğulduk, ağlaya, ağlata...
Hayat, midemi bulandırır bazen, o ise biz insanların yaşantısından ibaret. Onu nasıl çağırırsak öyle gelir, nasıl bakarsak öyle görünür, bu yüzden işte bu kadar özeldir insan. Belki buna itiraz ederiz önce, sonra durup durulunca içimizde, kabulleniriz bu acı gerçeği. Masum doğmakla başlar hayat, sonra bir başka insanın yoksunluğu kazınır tertemiz masumiyete. Cehalet, yetersizlik, kötülük, acımasızlık doğuştan olamaz, insanın insana ettikleri sonucu, cahil bırakılmanın, gafletin, kaybolmuşluğun sonucu. Ve biz kıyameti bekliyoruz, oysa hep içindeyiz, kurban ettiğimiz gelecek ile birlikte...
Hayat, türlü şekillerde görünür, farklı, şatafatıyla veya sadeliği ile; kapılır veya sıkılırız ondan, insanlığımızla... Tuzak gibi yaşantılarımız; gizemli, yavan, hüzünlü, hırslı, doludizgin, ağır-aksak, mutlu. Tutsaklarıyız: hayatın.
eylül
Hayatın tutsaklarıyız hakikaten ne güzel söylediniz, bu esaretten kurtulmak ancak ölünce mümkün oluyor, insanlar masum doğuyor mu yoksa genetik bazı bozukluklar da suçlu mu sonradan kötü olmalarında emin değilim yine de...
YanıtlaSilsevgiler