Bu Blogda Ara

31 Aralık 2012 Pazartesi

Mutlu Yıllar!..



Mutlu, umutlu, neşeli, sevinçli, sağlıklı, gülümseten, gülümseyen bir yıl dileklerimle...

29 Aralık 2012 Cumartesi

Tam Buğday Unlu Pizza




Yarım ölçü tam buğday unu
yarım ölçü beyaz un
1 paket çabuk maya
1 çay kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı tuz
1 bardak ılık süt
2 bardak yoğurt(oda ısısında)
1 tatlı kaşığı karbonat
1 yemek kaşığı sıvı yağ
Domates püresi,
sucuk,
doğranmış yeşil biber,
doğranmış siyah zeytin,
parmesan

*Un, şeker, tuz ve maya karıştırılır.

*Isıtılmış süt, yağ ve karbonat eklenmiş yoğurt ilavesiyle kulak memesi yumuşaklığında hamur yoğurulur.

*Büyükçe  poşete alınan hamur buzdolabının alt rafında bekletilir. İki saat sonra kullanıma hazır olur.

*Pizzalar istendiği ölçüde hazırlanır; ister tatlı tabağı, ister servis tabağı ölçüsü baz alınarak veya büyük  boy.

*Açılan hamurun üstüne önce domates püresi sürülür, ardından sucuk, biber, zeytin veya istenen malzemeler serpiştirilir. En üstte rendelenmiş parmesan eklenerek 200 derecede pişmeye bırakılır.




Not: Pizza hamuru 1 hafta süreyle buzdolabında saklanabilir.

İnsan Halleri

Okul çıkışı; fizik dersinde sürpriz sınavın nahoş etkisi hala üstümde, günlerden berbat olanı. Üstelik yağmur ayakkabı tabanlarını delip geçmiş sanki, sırılsıklamım ve üşüyorum, midemde huzursuz bir  gurultu. Eve giden bir sonraki otobüsün gelişine yarım saat var, cebimdeki bozukluklar  aklıma düştüğü an "amaan" diye hatırlıyorum aldığım dergiyi ve oflaya puflaya yola koyuluyorum. 
Ev şimdi sıcacıktır, annem  hazırlamıştır  giyecek ve pofuduklarımı.  Emaye ıhlamur çaydanlığı  ocakta fokurduyordur , "belki kek ya da börek yapmıştır" dişincesiyle birden hızlanıyor adımlarım. 
Sonra, evden uzakta olduğumu, yurt odasının soğuk yalnızlığına döndüğümü kabulleniyorum.  İçime işleyen kış yağmurunda eriyor gözyaşlarım,  farklı, gerçeküstü terk edilmişliği sürüklüyorum ardımda.  Böyle büyümenin canına okumak için kaçış planları kuruyorum, senaryolar bir an için canlanıyor aklımda...

Tatil hiç gelmeyecekmiş gibi, okuldan ayrılmak ise   çelişkiye düşüren durum. Bir yanın sevinçten hoplayıp zıplarken, diğer yanın ise korkudan bayılacak.  Aslında hep istediğin bu değil miydi? Bir an evvel büyüyüp kendi evine, kendi hayatına geçmek.  Kimsenin sana karışmadığı, emirler vermediği, sorumluluk yüklemediği, her istediğini yapacağın, keyfine göre yaşayacağın bir hayat.  İster erken kalkarsın, ister geç; dişlerini ister fırçalarsın, istersen onu da geçersin.  Öyle sebze yemekleriymiş, hatta yemek pişirmene de gerek yok, atıştırırsın bir şeyler, restorana, cafeye gider sandviç yersin, belki bir kadeh şarap bile içersin. O çok beğendiğin ayakkabıyı alabilirsin artık, hatta vitrinde gördüğün elbiseyi bile. Bu dünyanın canına okursun sen be!..

Okul bitti ya, büyüksün, kimseyi tanımazsın artık ya da ufaktan kör olursun, ışıldayan egon var, ne de olsa. Senden önce hiç kimse bir şeyleri başarmamış sanki, bu hayat senden önce hiç yaşanmamış sanki, alemin akıllısı sensin ya, ne de olsa... ahh.  Küçülüp görünmez olur çocukluğun, kibrinden tepeler,  dağlar yükselir sen ile onun arasında.  Beğenmezsin; ne canından can vereni, ne de kendi miladından önceki seni.

İş görüşmesi; kalbin deli gibi atıyor, öğrendiğin her şey pırr diye uçup gitti sanki.  Formu dordurmak ne kadar zormuş meğer, parmakların senin değilmiş gibi, ellerin tir tir titremekte.  "Hele bir onaylansın bu başvuru, kurdu olurum bu işin" diye bilenirsin içinde.  Olmazsa da bir müddet
küçük görürsün bu yeri, senin gibi bir değeri bilemediler diye...

Evin var, kiralık ama olsun, hiç olmazsa sana yakışan, seçkin bir semtte.  Ne o, kenar mahallede oturmak  yakışır mı insana, herkes ne der, ne düşünür hakkında?..  Henüz iş bulamasan da ordan burdan, o beğenmediğin ailenden bile üç-beş ile idare etmektesin, uzun sürmez, nasılsa Tek'sin...  Yine acıkırsın, simit  peynir yersin,  devleşen hırsın ile aç bile yatarsın, olsun, bunun günleri sayılıdır.  İnşallah, öyledir...
Olmuyor; kira bu ay da gecikti ve ev sahibi her sabah çıkışını gözlüyor.  Bu hafta mutlaka iş bulmalı,
mutlaka!..  Belki de bir kaç gün arkadaşında kalsan iyidir.

Bu böyle uzar...
Aylar, yıllar, insanlar, hayatlar, hayat. İnsanı öyle hallere sokar ki yaşamak, anlatılsa da bir, anlatılmasa da. Değişen bir şey olmaz; herkes için farklı olur diye düşünülse de hayat, illa ki herkesçe yaşanılacaklar da  var...

eylül




26 Aralık 2012 Çarşamba

Mutluluk

Kolay hayat, kedersiz, fırtınasız günler vaad edilmedi insana.
Her günü yaşamak için güç, gözyaşları dindirecek teselli,
yolunu aydınlatan ışık sözü verildi.
Bu yolda taşınamayacak kadar ağırdır hayal kırıklıkları, beklentiler... 
İstediğin gerçekleşmedi diye üzülmek yerine
u-mutlu ol,  bir başka vakitte daha güzeli bekler seni... 

Bir şey olduğunda sana, iyi ya da kötü,
düşündün mü hiç, anlamı nedir diye?.. 
Başına gelenlerin özel bir amacı var oysa:
daha çok gülümsemeyi  veya  için için ağlamamayı
sana öğretmek... 

Aşk...
Hayatta bir kez gelir başına, enderdir
o muhteşem hisse aynı his ile cevap veren insana rastlamak. 
Geldiğinde sımsıkı sarıl ona,
gururun yüzünden kaybetmektense onu, 
inan ki makbuldür gurursuz olmak...

Kalbinde nefrete yer verme, affetmektir senin özgürlüğün. 
Kimseyi seni sevmesi için zorlama,
sevilecek  İnsan olabilirsin, onlara kalır sonrası...
Sade olsun yaşamın, sahip olduklarının  değerini bil,
Verdiklerin çok, beklentilerin az olsun...

eylül

24 Aralık 2012 Pazartesi

Yarısı eski, yarısı yeni bir gece

Yıl sonuna bir hafta kaldı ve  takvimlerde aylar, günler yeniden sıralanıyor.  İkiye bölünmüş bir gece Yılbaşı ; yarısı biten diğer yarısı yeni  zaman dilimine  ait.  Bu yüzden sıradan bir gece olarak kalmamayı hak eder; sofralar kurulur, umutlar tazelenir, yeni yılda sağlık, mutluluk dilenir.  Şarj etmek gibi kendini,  yeni başlangıçlarla eskiyi tazelemek gibi.  Ya da iyi vakit geçirmek, kendini ödüllendirmek, eğlenmek için bir bahane.  Ben bu tek olan "yarım" geceyi ne   bir inanışla ne de inançsızlıkla bağdaştırabildim,  başkalarının nasıl kabul edip, etmediği de beni ilgilendirmez. Yine de  özel bir zaman, aynı hayatta özel bir basamak, abartıya da gerek yok, kayıtsız kalmaya da. 

Okul yıllarında eğlenmek için bahane çok; bir doğum günü, harçlığın gelmesi, bursun yatması,  sınavların bitmesi, sıfırcı hocanın başka okula  gitmesi,  yeni  bir filmin gösterime girmesi, haftanın son günü olması, öylesine... 
Sorumluluk sahibi olunca insan, yine bahaneler su serper içine: bayram tatilleri, hafta sonları, dost toplantıları,  yılbaşı...
Çocukken böyle günler beklenmedik bir hediye gibi ve panayır tadında olur.  Büyüklerin yüzü güldüğünde, mutfakta telaşlı koşturmaca başladığında  kendini  tutmadan abur cubur yiyebileceğini anlarsın.  Kızacak, seni uyaracak, çeki düzen verecek kimseler olmadan hoplayıp zıplayacağını anlarsın.  Yanaklarından makas alan, öpücükler konduran aile büyüklerinin armağanlarını  merak edersin.  Küçük kardeşinin yeni oyuncağını kırsan da ceza  almayacağını  bilirsin.  Ve büyüdükçe, büyüdükçe "keşke her gün böyle geçse..." diye içinden geçirirsin. Çocuk olmak sihirli bir dünyaya bakmak gibi; gördüklerine büyükleri inandıramazsın,  o dünyanın penceresi sadece sana açılır.   Hep şenlik olsun istersin;  hep gülümseyen, gülümseten günler olsun istersin, Hayat'a rağmen...

Çocukluk acıtır bazen. Talihsiz yaşanmışlıklar kazınır aklına ve inatla, izin verdiğin sürece,  güzel anları yok ederler. Büyüdükçe kalp kırıklığını yine aynı  kalbin sevgisiyle iyi edersin ve olgunlaşırsın, hakkını verirsin yüreğinin.   Asıl marifet bunu yapabilmek. 
Büyüdükçe anlamaya başlarsın: hayat hiç de eğlenceli değil aslında, şenlik eğer sen istersen başlayabilir.  Anlarsın, lakin asla itiraf etmezsin ki büyümek de  hiç eğlenceli değilmiş, oysa bunun için çok ama çok acelen vardı.   Ve aslında eğlenmek için uydurduğun her bahanede o sihirli dünyanın penceresinden  tekrar bakabilme arzusu var. Kimbilir, belki  "eski bayramlar", "eski  günler"  hep  bu  yüzden dudaklarda... 

Çocukluğun seni terk etmediği   tek haldir Aşk.  Büyümeden kapılırsın ona, belki öyle bir şenlikte bulaşır ruhuna, bir melodiyle, bir kelebeğin kanat  çırpışıyla, bir yağmur damlasıyla veya sadece gökkuşağın  renkleriyle... Zaman sonra, bir an için bile  mucizelere inanmaktan vaz geçersen,  Hayat'ın   içine  daldığın an onun esiri olursun, eğer kalbin hala sıcacık kaldıysa her uykuya düştüğünde sihirli dünyanın penceresinden sana seslenen  Aşk'ı     görürsün.  Aldığın her nefes ona gitmek için attığın adım olur ve içindeki çocuk seni iyileştirir.  Bir gün onun aslında Sen olduğunu  fark edersin...

Her yeni yıl  bir yılın daha eskidiğinin kanıtı. Her yeni yılın gelişi heyecanla beklenen Bayramların yaklaşması.  Takvimin her sayfası mevsimlerin değişmesi.  Günlerden her biri  iyi olmak için yeniden başlamak için  yeni bir fırsat.  Yüreğinle yüzleşmek için bir fırsat. Hayat'ın tuzaklarını fark etmek için, aklını her nevi zincirlerden özgür kılmak için,  gerçekten hür olmak için her nefes bir fırsattır insana.   Her yeni yıl  zamandan bir hediyedir insana.

eylül

23 Aralık 2012 Pazar

Nişastalı Kurabiye

Çok merak edilen bir kitabın son sayfasına göz atmak;
Bir filmin son karesini görmek için ileriye sarmak;
hayal kurmak gibi... sondan başa dönmek:


Gereken Malzeme:

700 gr buğday nişastası
3 yumurta
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağı sıvı yağ
1 tatlı kaşığı karbonat
ve
ahududu / çilek reçeli

Nişastaya şeker, yumurta, yağ ve karbonat karıştırılır ve sert ve pürüzsüz hamur elde edilir.
 
 
Oklava veya merdane ile hamurun ucundan bastırarak 1 cm kalınlığında açılır ve küçük kadeh yardımı ile kesilir.


Fırın tepsisine, ister yağlanmış olsun, ister pişirme kağıdı ile, yerleştirilen kurabiyeler 160-170 derecede kızartmadan pişirilirler(kurutulurlar).
Hazır olan kurabiyeler reçel ile birbirine yapıştırılır.


Afiyet olsun...


20 Aralık 2012 Perşembe

Her yerde kar var


Bu sabah bembeyaz bir sürpriz ile uyandık: şarkıdaki  gibi. Gülümsetti, lakin çocuklukta olduğu gibi coşkulu değildi,  üstelik  yol, iş-güç, elektrik kesintisi düştü hemen aklımıza.  Bekleniyordu, zamanıydı, illa ki yağacaktı eninde sonunda, bunlara rağmen hazırlıksızdık. Bir tuhaf oldu içimiz; teslimiyetçi, kırılgan bir sevincin sessiz köşesinde durakladı zihnimiz.  Her yeerde kaar var...

18 Aralık 2012 Salı

Ispanaklı Hazır Yufka Böreği


5 adet günlük yufka
İç:
1 kuru soğan, 2-3 demet ıspanak, kavurmak için 1-2 kaşık zeytinyağı
rendelenmiş sert beyaz peynir
tuz ve karabiber

Yufkalara ve üstüne sürmek için:
6-7 yemek kaşığı yoğurt
6-7 yemek kaşığı zeytinyağı
1 yumurta
tuz

Temizlenip, yıkanmış ıspanak önce kaynar suya atılır ve hemen soğuk suya alınır, bir müddet beklettikten sonra suyu sıkılıp ince doğranır.
Kıyılmış kuru soğan zeytinyağında öldürülür, ıspanak eklenir, kavrulmaya bırakılır. Tuz ve karabiber ile tatlandırılan sebzeye ılındıktan sonra rendelenmiş beyaz peynir karıştırılır.(peynir ilavesiz de kullanılabilir)
Yoğurt, yumurta ve zeytinyağı az tuz eklenerek iyice çırpılır. Bir yufka tezgah üstünde açılır, yarısına sostan sürülerek diğer yarısı üstüne kapatılır. Geniş ucuna ıspanaklı içten koyup rulo yapılır ve fırın tepsisine istenen şekil verilerek yerleştirilir. Kalan yufkalar aynı şekilde hazırlanır, yoğurtlu sostan üzerilerine sürülür, börek susam, çörekotu veya haşhaş tohumu ile çeşitlendirilebilir.
200 derecede, üstü kızarana kadar fırınlanır.


Not: Patatesli, kıymalı veya peynirli iç kullanılabilir.

Gnocchi


İtalyan mutfağına ait bu yemeğin dilimizde karşılığını düşünürken mantı, salma ve hingeli çağrıştırdığını fark ettim, gnocchi benzer bir tat. Bir de gnocchinin yanında domates sosu ya da bol peynir olmadan bazılarımız için tatsız gelebileceği de bir gerçek, yine de bence denemeye değer.

Sos: doğranmış domates, sarımsak, kekik, karabiber, pul biber, tuz, şeker ve zeytinyağı ile hazırlanır.

Gnocchi:

2 irice veya 4 küçük patates haşlanır ve preslenir. Patates püresine 3/4 su bardağı un, 1 yumurta ve tuz karıştırılıp ele yapışmayan kıvamda hamur elde edilir.
Hamur eşit parçalara kesilir ve her parça iki avuç arasında yuvarlanarak tekrar lokmalara kesilir. Yemek çatalı yardımı ile (çatal tezgah üstünde eğimli tutulur, hamur lokması üstüne bastırılarak) şekil verilir.
Tüm bezeler bittiğinde sıra hamurları pişirmeye gelir. Hingel, mantı veya salma pişirir gibi önce tuz katılmış su kaynatılır. Patatesli hamurlardan içine atıp, yaklaşık 3-4 dk(hamurlar önce dibe düşer, hazır olduklarında yüzeye çıkarlar) sonra delikli kepçe ile tencereden çıkarılırlar.


Domates sosu üzerilerinde gezdirilir servis edilirler. Hemen tüketilmeyen Gnocchi ise rendelenmiş peynir serpiştirilerek fırında ısıtılabilir.

15 Aralık 2012 Cumartesi

Çikolatalı Mozaik Pasta


Bu tarifin tamamen uydurma ve sade olduğunu belirtmeliyim ve en önemlisi aklıma yatmış olması. Aslında farklı malzemeler ile geliştirilmeye elverişli, üstelik yapılışı çok kolay.
Kek, börek, hamur işlerinde, pastalarda, kurabiyelerde, sofra kremalarında kullanılan büyük miktarda margarin ve tereyağı bana oldukça korkutucu hatta itici gelir. Yine de küçük kaçamaklar olmadan damak tadı şenlenmezsmiley

Malzemeye gelince:
1 paket krema
240 gr bitter çikolata
2 küçük paket bisküvi
Üstüne: kakao veya pudra şekeri

Krema ısıtılır. Ocaktan alınır ve çikolata parçaları içine atılır, karıştırarak erimeleri sağlanır.
Diğer yandan bisküviler tamamı toz haline gelmeden ezilir. Erimiş çikolata ve kremalı karışıma eklenen bisküviler kaşık yardımı ile karıştırılır ve alüminyum folyo üzerine dökülüp şekil verilir. Soğukta bekletilen pastanın üstüne kakao veya pudra şekeri serpiştirilebilir.


 
 
Not:
Biliyorsunuz, çikolata miktarı çoğaldıkça bisküvi batonu daha da sertleşir bu sebeple krema ve çikolata miktarını dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz.

Aklıma sonradan gelen fikirler ise:

portakal kabuğu rendesi eklenebileceği;
benmari usulü eritilmiş beyaz/siyah çikolata ile kaplanabileceği;
ceviz içi, meyve parçacıkları eklenebileceği... vs.

Sevecek kadar cesur

Karmaşık, hayat ve insan karmaşık, mümkün değil çözmek, lakin illa ki denersin. Bir ucundan tutup asıldığında sökülecek sanırsın, oysa sorular daha da düğümlenir zihninde. Her haline teselli edebiyatı  kuşanır insan,  bitmez haklılık, üstünlük hırsı bitmez.   Sebepler, sonuçlar, hikayeler ve hayatlar öyle küçük,  önemsiz kalır bu bulmacada, eninde sonunda pes edersin. Yine de yaşarsın, bakıp görmeden, duyup dinlemeden, ot misali...

Henüz ilkokul 2. sınıftaydım, annem : "bir kuzenin oldu" diyerek anlam veremediğim  bir sevinçle sarılmıştı bana.  Sonra kendimi tuhaf kokan bir odada buldum,  henüz gözlerini açamayan, yeni doğan bir bebek ile.  Olan bitenden hiç bir şey anlamadan  yumuk gözlerine bakakaldım, küçücük bir kedi yavrusuna benzetmiştim onu,  velhasıl o güne kadar görüp bildiğim tek yeni doğan Sarman'ın yavrularıydı.  Eski, çocukça bir anı, büyüdükçe anlam kazanan...
Birilerine tutunup büyür insan; ilk önce yürümeyi öğrenir, sonra konuşmayı.
Hangimiz yapmadı?.. 

İnsan  merak eder; okur,  sorar, öğrenir, kopyalar, benimser, etkilenir ve sonra tümünü yaşar, kendini bilmeden.  Oysa yürek gözü açılmadan tamamlanamaz,  hissetmeden, ruhu acı çekmeden, bedel ödemeden Ol'maz. Olsa olsa  filmlerdeki gibi yaşar, kiplardaki gibi konuşur, yüreğini unuta unuta nimetlere, övgülere alışır, asılır, yumuludur gözleri, bebek kuzenim misali... 

eylül

12 Aralık 2012 Çarşamba

Yastıkaltı Yatırıma Enteresan İletişim

Teknoloji aldı başını yürüdü. Neredeyse tüm alışkanlıklar değişirken yastıkaltı yatırım da tarih olma noktasında. Yastıkaltı yatırım konusunda yıllardır çalışan işin kahramanları yastıklar da sonunda halka seslenmeye karar verdiler.



Onların bakış açısından yastıkaltı birikimin zorluklarını, zahmetlerini dinledikçe stres yönetimindeki yeteneklerini takdir edecek, birikim güvencesiyle ilgili kaygılarına siz de hak vereceksiniz. Yastıkların bile `Yeter artık` dediği yastıkaltı yatırıma güvenli ve kazançlı bir alternatif olarak, neyse ki Garanti hep hizmetinizde.

Yastık altındaki altını ekonomiye kazandırmak amacıyla fiziki altınları mevduat olarak alan Garanti, 98 şubesiyle “Altın Salısı” hizmeti veriyor. Takı ve altınların değeri, altın eksperleri tarafından hesaplanıp Altın Hesabı’na yatırılıyor. Böylece altın birikimleri çalınma korkusu olmadan garantiye alınıyor.

NET Hesap ise farklı birikim hedefi olan müşterilere vade sonunda elde edilecek net kazancı ilk günden bildiriyor. Birbirinden farklı 4 hesap sayesinde müşteriler hem biriktirme alışkanlığı kazanıyor hem de vade sonundaki getirisini hesap açılışında garantiliyor.

Garanti'nin birikim ihtiyaçlarınız için en uygun çözüm önerileriyle ilgili daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz, yorumlar #yastıkaltıyatırım hashtag'inde.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Dinliyor musun?

"Bana kulak ver ki,
 sana ses verebileyim."

Halil Cibran


Olaylara benim gözümden bakabilir misin, yoksa  sözümü kesip fikrini söylemek için acele mi ediyorsun? Söylediklerimi  anlamadan tartışıyor,  ben  konuşurken sen vereceğin cevabı mı düşünüyorsun? Hoşuna gitmedi diye konuyu değiştiriyor musun? Söylediklerime odaklanamıyor musun?  Eğer öyle  ise; farkında olmadan bana dinlemeye değer biri olmadığımı,  senin için önemli olmadığımı, düşünce ve duygularımı umursamadığını açık ettin, eyvah!..

Dikkat ile dinlemek, sadece kelimeleri, cümleleri değil, verilen mesajı duymak saygının işareti ve sevginin ifadesi...  

Dinlemek ve dinlemek var;

İnsan, hakikati, bilgiyi kişisel amaçları  için kullanmak üzere dinleyebilir.  Ya da ilgisinin temelinde başkalarının acıları ve başarısızlıklarından aldığı haz  ile  dinleyebilir.  Üçüncü kişiler hakkındaki iftiraları ve önyargılı söylevlerini küstah merakı ile  dinleyebilir, başkalarının özel hayatını hiçe sayıp gözetleyebilir,  veya can sıkıntısından, mecburiyet, nezaketen(?!) dinleyebilir.

Lakin, samimi endişe ve empatiyle de dinleyebilir.  Konuşma esnasındaki her duraklama  anında yardım etme isteğini ve desteğini belirterek, teşvik ederek, teselli ederek ve anlamaya çalışarak  da dinleyebilir.   Karşısındakini olduğu gibi görüp  kabul ederek, dışlamadan, yargılamadan dinleyebilir.

Dinlemek ilgi ve şefkattir; bir başkasının duygularını anlamak için bilinçli bir gayret, fikir ayrılığı sözkonusu olsa da ona sevildiğini ve kabul gördüğünü  hissettirmektir.  Boş, gösterişli nezaketten uzak, ilgilenmektir.

Kelimeleri duymak başka, dinlemek bambaşka.  İçeriği genel olarak kavramak, bakış açın ve ruh haline uygun bilgileri kabul etmek farklı,  kendi  fikirlerini bir  tarafta  bırakıp dinlemek farklı.  Dinlerken veya konuşma esnasında kendi içinde olanlara kulak verip öfkelendiğini mi, kışkırtıldığını mı  anlamaya çalışmak  başka, söylenenlerin  duygularınla kesişmesini  önlemek, onları kenarda bırakıp içerikteki mesajı doğru algılamak  bambaşka.

Dinlerken sadece kulaklarınla değil, aklın, yüreğin, bütününle  dinlemelisin.  Empati, ilgi ve onu tanıma arzusuyla dinlemelisin.  Dinlemek, onu kendinden  saymak, kendinden vermeye hazır olmak, tinsel paylaşımı olası kılmak ve  her iki tarafın maneviyatının zenginleşmesidir.

Nitekim;
İlişkiler, iletişmek gayret ve azim gerektirir. Akıntıya karşı yüzmeye benzer; kendini bırakmak istesen sürüklenirsin. Bazen sonsuza kadar... 

"Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan,
 Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan,
 Ne görebiliyorsun,
 Ne duyabiliyorsun."


Halil Cibran

10 Aralık 2012 Pazartesi

Kış akşamları, Haiku, Sevgili Viktoria, bir bardak çikolata ve kremalı sıcak espresso

Onu son görüşümüz birkaç yıl önceydi, aylardan aralık ve o günden sonra kesişen yolumuz, buluşan  günümüz olmadı.  Annemin en yakın iki arkadaşından bir tanesiydi,  benim ise hastalandığımda gelip beni muayene eden, içmek istemediğim öksürük şurupları reçeteleri yazan Viki Teyze'm.
Sonra, yıllar sonra,  biz: iki aşık, onun konuğu olduk, işte o gün onu gerçekten tanıdım.  Bu soğuk kış akşamı, bir fincan sıcak kahve ve Viki'nin haiku  dizeleriyle sımsıcak  oldu.
        
            A cup of coffee.
            A friendly hand.
           Warmth in the dusk.


 
Çikolata ve Kremalı Sıcak Espresso
 
Hazırlama süresi. 30 dk

Gerekli malzemeler:
 
1/2 su bardağı krema
                 1/2 su bardağı çikolata parçaları
      2 1/2 yemek kaşığı şeker
         1 su bardağı sıcak espresso 
1 tatlı kaşığı kakao
               4 ısıya dayanıklı cam bardak
 
Hazırlama yöntemi:
 
Kremayı porselen veya cam kase  içine boşaltıp 15 dk soğuk yerde bekletin.
Küçük tencere içerisinde 3/4 su bardağı suyu kaynamaya bırakın.  Ocağı kısıp çikolatayı, 1 yemek kaşığı şekeri  ekleyin  ve  sos  koyulaşana kadar 3-5
dk karıştırın. Ateşten alın ve soğumaması için üstünü sıkıca kapatın.
Bardakları ısıtmak için kaynar su ile doldurun.
Soğuk kremaya 1 yemek kaşığı şeker  karıştırıp mikser yardımıyla koyulaşana kadar çırpın.  Kalan 1/2 kaşık şekeri sıcak espressoda eritin.
Bardakların içindeki  sıcak suyu boşaltın ve iyice süzün. Sıcak çikolatayı  eşit miktarlarda bölüştürün.  Çikolatanın üstüne (kaşığa eğim vererek, azar azar
ve yavaşça)  sıcak espressodan ekleyin. Kremadan  birer kaşık ile bardağı tamamlayıp üstüne kakao serpiştirin(isteğe göre) ve hemen servis edin.

7 Aralık 2012 Cuma

Kaşar Peynirli Çörek




Malzeme:
tam buğday ve beyaz un karışımı (yumuşak kıvamlı hamur elde edilecek miktarda)
1 paket çabuk maya(10gr)
2 yumurta
1 tatlı kaşığı şeker
1,5 tatlı kaşığı tuz
250 gr yoğurt (oda sıcaklığında)
250 ml ılık su

İçine sürmek için: 60-70 gr tereyağı
Rendelenmiş kaşar peyniri
Üstüne: 1 yumurta sarısı

Kuru malzemeler birbirine karıştırılır, ılık su ile inceltilen yoğurda çırpılmış yumurtalar eklenir.  Yumuşak, ele hafif yapışan hamur yoğurulur.
Kabarması için bırakıldığı kapta, hamurun altına ve üstüne hafifçe un serpiştirilir, sıcak yerde 40 dk bekletilir. 
İki katı olan hamur un ilavesiyle  önce yoğurulup sonra 6 adet eşit büyüklükte bezeye ayırılır. Bezeler oklava ile açılır, aralarına eritilmiş tereyağı sürüp, rendelenmiş kaşar peyniri serpiştirilir ve  üçerli olarak üst üste yerleştirilir.  Bu şekilde hazırlanan üç katmanlı 2 adet yufka, sigara böreği misali, her
birinden sekiz üçgen çıkacak şekilde kesilir. Üçgenler geniş uçtan başlayarak sıkı olmayan şekilde sarılır, fırın tepsisine yerleştirilir.  Çırpılmış yumurta  sarısı sürülerek, susam, çöreotu veya haşhaş tohumu ile çeşitlendirilebilir.  Hazırlanan çörekler 30 dk daha kabarmaya bırakılır. 190 derecede ısıtılmış  fırında yaklaşık 20-25 dk pişirilirler.








3 Aralık 2012 Pazartesi

Çeşit çeşit Patates Salatası


İnsanın damak tadı nasıl olursa olsun patatessiz bir menü yok bence.  Çorbası, yemeği, kızartması, böreği, tartı, köftesi, püresi, salatası, hatta keki; hepsi  patatesten:  lezzetli, "uyumlu" sebze. Yine de damak tadı ve tercihler önemli ve yine de her şekilde denemeye değer. 

Toskana usulü Patates Salatası
Birkaç biber,  1-2 kabak ve patlıcan közlenip küçük doğranır. 5-6 patates haşlanır, iri doğranır ve diğer sebzelerle karıştırılır. Salata sosu ile tatlandırılır. 2-3 kaşık kıyılmış taze fesleğenle servis edilir.

Meksika usulü 
Patatesler haşlanır ve birkaç ince kesilmiş yeşil biber, 1-2 bardak mısır  ve ince kıyılmış kırmızı soğan ile karıştırılır. Mayonez ve yoğurtlu sos ile  tatlandırılır. Maydanoz ile servis edilir.

Çiftlik salata- taze patatesli
Yarım kilo ıspanak yıkanır ve el ile parçalanır.  2-3 orta boy sert domates doğranır.  5-6  patates haşlanır, irice kesilir. Ispanak ve domateslerle karıştırılır.  Salata sosu limon suyu ile hazırlanır.  Dereotu veya yeşil soğan ilavesiyle servis edilir.

 Akdeniz usulü
5-6 domates çeyreklere dilimlenir.  1 bardak çekirdekleri çıkarılmış zeytinler ikiye kesilir. 5-6 haşlanmış patates irice doğranır, domates ve zeytinlerle  karıştırılır. Limon sulu salata sosuyla tatlandırılır. Taze kekik veya fesleğen ile servis edilir.

Floransa usulü
1/4 lahana ince kıyılır(veya karnabahar), haşlanmış patatesler doğranıp eklenir. Balzamik sirkeli salata sosu, birkaç kaşık kıyılmış taze fesleğen ve 1 avuç  kavrulmuş çam fıstığı ile tatlandırılır.

Jamaika usulü
Malzemesi:
4 su bardağı haşlanmış, doğranmış patates, 2 haşlanmış yumurta, 2  yeşil soğan, 2 yemek kaşığı margarin, 1 diş sarımsak, 1 bardak krema, tuz,  karabiber,  yarım bardak haşlanmış mısır, bir avuç haşlanmış bezelye.
Yapılışı:
Patatesler küp küp doğranır, yeşil soğan ve sarımsak ince kesilir ve hepsi salata kasesinde karıştırılır üzerilerine eritilen margarin gezdirilir. Bezelye, mısır   ve  baharatlar  ve  en son  krema ve yumurtalar eklenir.  Soğuk servis edilir.

Ve 3 Seçenekli Salata sosu:

1 yemek kaşığı ince kıyılmış maydanoz
1 küçük  ince kıyılmış kuru soğan
4 yemek kaşığı sızma zeytinyağı
2 yemek kaşığı balsamik sirke(1) veya sirke(2) ya da limon suyu(3)
tuz, karabiber

Zeytinyağı, sirke veya limon suyu, tuz ve karabiber  çırpma teli ile iyice dövülüdükten sonra maydanoz ve kuru soğana eklenir, soğuk olarak kullanıma
hazır.

Bir de hayal gücünü kullananlar için; mükemmel bir malzemedir patates, misal, haşlanmış doğranmış patatese: turşu salatalık, taze salatalık,  mayonez  veya süzme yoğurt, doğranmış atom veya marul; haşlanmış kırmızı pancar, ince kesilmiş jambon vs.  eklenebilir.