Bu Blogda Ara

22 Aralık 2013 Pazar

Kakaolu, labneli muffin


Gündemi şaşkınlıkla izliyorum demeyeceğim çünkü sadece göz atıyorum ve "pes böylesine pişkinliğe"  yorumumla yetiniyorum. Bu  arsız, kirli, utanmaz oyunu sergileyenlere söyleyecek söz
bulamıyorum.  Güler misin, ağlar mısın halinde Ankara'nın bağları, büklüm büklüm yol-suzluk-ları   dinliyorum:-) ve koltuklarına yapışanları kazıma ihtimalinden korkuyorum.





Bugün bir hafta on gün önce not aldığım kakaolu labneli tarifi denedim.  Aşamaları fotoğraflamayı daha sonraya bırakıp sadece iki kare çektim. Kakaonun kadifemsi dokunuşu ve çikolata aroması,
krem peynirin  lezzeti ile cheesecake'i andıran bir tat.  Ölçüleri orijinalinde olduğu gibi kullandım ve oldukça akıcı bir kıvam elde ettim. Bu yüzden bir sonraki denememde un miktarını biraz
arttırabilirim, 1-2 yemek kaşığı kadar.  Aslında bu şekilde de çok hafif, bulutsu yumuşaklıktaydı, öyle de kalabilir.  Kalıplara dökerken peynirli karışım ortaya gelecek şekilde dökülmeli, bende biraz
üstte kaldı, acemilik işte. Malzemeler:

Kakaolu karışım:

2 yumurta
1  su bardağı şeker
0,5 su bardağı sıvı yağı
1  su bardağı süt
1,5 su bardağı un
0,5 su bardağı kakao
1 kabartma tozu
1 tutam tuz
tüm malzemelerden pütürsüz hamur elde edilir.

Peynirli karışım:

225 gr labne(krem) peyniri
3/4  su bardağı şeker
1 yumurta
peynir ve şeker karıştırılır ve yumurta eklenerek yedirilir
Kağıt muffin kalıplara sırayla kakaolu-peynirli-kakaolu karışım dökülerek 180 derecede 20 dk fırınlanır.



21 Aralık 2013 Cumartesi

Yılbaşı Hediyelerinizi Almadan Önce Bu Önerilere Kulak Verin

Yeni yıl heyecanının hepimizi iyiden iyiye sardığı bugünlerde, bir yandan yılbaşı akşamı için planlar yaparken bir yandan da “ne hediye alacağım?” endişesi içerisine giriyoruz. Yılbaşına kısa bir zaman kala alışveriş merkezlerinde telaşla gezmek yerine sizin için hazırladığımız alternatif hediye ve kampanya önerilerini mutlaka inceleyin!

Sizin için ilk seçtiğim hediye alternatifi ev hediyesi almayı düşünenlerin oldukça ilgisini çekecek!

2014'ün en güzel kahvaltıları, en hoş sohbetleri için Vestel’in sunduğu kahvaltı setlerine mutlaka göz atın derim!

Vestel yılbaşına özel hazırladığı kahvaltı setleri ile hediye alışverişini kolaylaştırıyor. Kırmızı, Inox ve Siyah Kahvaltı Setleri hem şıklığı ile göz dolduracak, hem de sevdiklerinizi çok mutlu edecek. “Hediyem yılbaşı ruhuna uygun olsun!” diyenler için kırmızı set ideal bir seçim.

Vestel Inox Su Isıtıcı, Dijital Tost Makinesi, Türk Kahve Makinesi'nden oluşan Inox set de çok şık ve pratik bir alternatif. Bu setin farkı ızgara olarak da kullanılabilen Vestel Dijital Inox Tost Makinesi.

Modern ve şık bir hediye arayanlar içinse önerimiz Siyah Set. Vestel Siyah Su Isıtıcı, Ekmek Kızartma Makinesi ve Filtre Kahve Makinesi içeren bu set farklı tasarımı ile benzersiz bir hediye olmaya aday.

Setler için buradan online sipariş verebilir, ücretsiz kargoyla hemen hediyelerinize kavuşabilirsiniz! Unutmadan, Vestel Kahvaltı Setleri 2014 yeni yıla özel hazırlandı. Yılbaşı’ndan sonra bu şekilde set olarak bu fiyatlarda bulmanız pek mümkün değil.

Özel, başka hiçbir yerde olmayan bir hediye arıyorsanız Vestel'de harika bir öneri daha var: Yılbaşı özel tasarımlı Türk Kahvesi Makinesi yeni yıla özel indirimli sadece 59 TL!

Yeni yıl, yeni umutlar, yeni hediyeler… Peki 2014 için dileğiniz hazır mı?

Siz sevdiklerinizi unutmayıp yeni yıl hediyeleri alırken Garanti de sizi unutmamış!
2013 yılını geride bırakırken yeni yıldan yeni dilekler eksik olmuyor. Yeni yıla girerken Garanti Bankası bazılarımızın dileklerini duymuş gibi sosyal medya takipçilerini sevindirecek bir kampanya yapmış!

Yeni yıl hediyeniz Garanti Link’ten!

Yıl boyunca farklı kampanyalarla fırsatlar sunan Garanti Link, 2014’e girerken çuvalını hediyelerle doldurmuş bir Noel Baba gibi bacanızdan inmeye hazırlanıyor. Günde en az 10 kere kontrol ettiğimiz sosyal medya hesaplarımızı Garanti Link ile Link’leyerek 14 şahane hediyeden birini kazanmaya hak kazanıyoruz. Televizyondan tablet bilgisayara, telefondan fotoğraf makinasına kadar birbirinden değerli hediyelerden birine sahip olmak çok da kolay. Benim dileğim yeni yılda sevdiklerimle her anımı ölümsüzleştirebileceğim bir fotoğraf makinası. Sizin dileğiniz ne?

Siz de buradan sosyal medya hesaplarınızı Link’leyin, 14 şahane hediyeden birini kazanma şansı yakalayın!.

Diğer bir önerim ise moda ile teknolojiyi bir araya getiren Samsung Galaxy Gear! Çarpıcı renk seçenekleri, ince ve zarif tasarımı ile giyilebilir teknolojileri günlük yaşama daha da entegre eden Samsung Galaxy Gear alan herkese, 32GB microSD kart hediye ediliyor. 31 Aralık’a kadar geçerli olan kampanya ile hem yeni yılın en şık hediyesi olmaya aday Galaxy Gear’a, hem de yeni yılda en güzel anılarınızı rahatça saklayabileceğiniz 32GB microSD karta sahip olabilirsiniz.

Yenilikçi ve modaya önem veren kullanıcılara siyah, beyaz, gri, turuncu, sarı ve roze gibi çarpıcı renk seçenekleri sunan Galaxy Gear, 1.9 megapiksel BSI sensörlü kamerası ve 1.63 inç Super AMOLED ekranı ile kullanıcıları cezbediyor.

Telefonunuz cebinizdeyken bile bağlantıda kalmanızı sağlayan Galaxy Gear’da bulunan dahili hoparlör sayesinde telefonsuz konuşma deneyimini sunuyor. Örneğin, bir yandan yılbaşı partiniz için hazırlanırken, diğer taraftan telefon konuşmalarınızı yapabilir, alarmınızı kurabilir, mesaj yazabilir ya da takvim girişlerinizi oluşturabilirsiniz.

Kampanya hakkında detaylı bilgi için buraya tıklayın: http://www.samsung.com/tr/campaigns/galaksidenhediye/


Bir boomads advertorial içeriğidir.

16 Aralık 2013 Pazartesi

Yılbaşı Hediyen Ayağına Gelsin

YILBAŞI ALIŞVERİŞ KEYFİ

Yeni yıl, yeni umutlar, yeni başlangıçlar. Her sene yeni yılın gelişini büyük bir coşkuyla kutlarız. Hayatımızda çok büyük bir değişiklik olacağından değil belki; ama sevdiklerimizle yeni başlangıçlara adım atmaktan mutluluk duyduğumuz için. Yeni yıl aynı zamanda sevdiklerimizi sevindirmek için de güzel bir bahane. Hediye seçimi bir işkenceye dönmediği sürece! Yoğun tempoda çalışan veya öğrenim gören bizlerin doğru hediyeye ulaşmak için ayıracak günleri yok. Siz de böyle düşünüyorsanız, aşağıda hepsiburada.com’un yılbaşı sayfasından yararlanarak hazırlanan mini listeyi inceleyebilirsiniz:

Sevgiliye

Yılbaşının en klasik hediyeleri parfüm ve saat. Eğer riske girmek istemiyorsanız, erkeğe saat, kadına parfüm hediye etme geleneğini sürdürebilirsiniz. :) Mücevherler veya ihtiyaca göre teknoloji ürünleri de gayet uygun hediyeler olabilir;

- Saat almak istiyorsanız: Erkekler için saat modelleri
- Mücevher almak istiyorsanız: Melis Gold Altın Taşlı Sonsuzluk Bileklik
- Tablet almak istiyorsanız: iPad Mini

Arkadaşa

Arkaşınıza hediye seçerken, onun sürekli almayı ertelediği, ihtiyacını fark etmediği ürünlere ya da herkesin ilgi gösterebileceği ürünlere yönelebilirsiniz;

- Müzik seven arkadaş için: iPhone Dock
- Playstation seven arkadaş için: PES 2014
- İlginçlikler insanı arkadaşınız için: Furby

Aileye

Aile bireylerinin daha çok neden mutlu olacağını tahmin etmek genellikle daha kolay oluyor. İhtiyaçlarını, neden hoşlandıklarını uzun zamandır gözlemlemiş olduğumuz için belki de;

- Babanız tamir işlerinden hoşlanıyorsa: Bosch Çantalı Darbeli Matkap
- Çocuğunuza güzel bir sürpriz: Hot Wheels Çılgın Dinazor
- Anneniz için: Nevinci İnci Set

Yılbaşına özel binlerce ürün arasından dilediğinizi seçmek ve alışverişe başlamak için Yılbaşı sayfasına buradan ulaşabilirsiniz. Şimdiden keyifli alışverişler!

Herşey Ayağına Gelsin

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Pelmenler ve mozaik pasta, yeniden

Sibirya pelmenleri , farklı şekliyle.


Kolay ve lezzetli bir yemek çeşidi.
Farklı isimler altında, bloglarda sıkça paylaşılan mantı tarifi. Kayseri mantısına
inat, kırk tanesini bir kaşığa sığdırmak gerekmez. Yine de tercihim küçük
ağzı olan bardak veya kadehlerden yana, likör kadehi, eski kesme çay bardakları gibi.
Yıllarca aynı şekilde(yuvarlak kesip ikiye katla) hazırladığım hamurlara bu şekli vermek için uçlarını birleştirmek yeterli oldu. Kıymalı, patatesli, peynirli iç ile hazırlanabilir.

 Mozaik pasta tariflerinde kullanılan katı yağ miktarını düşününce mideme kamplar girmekte, her defasında. Yapımı kolay, pratik bir tatlı çeşidi. Ister sadece bisküvi ile, ister ceviz, fındık, fıstık,
kurutulmuş meyve parçacıkları ilavesi ile hazırlanabilir. Ister kalıpta, ister sadece folyo ile sararak farklı şekiller verilebilir.

Çikolatalı mozaik pastası tarifinde katı yağ kullanmamak için krema ve çikolatayı tercih ettim ve lezzet muhteşemdi. Daha yumuşak kıvamı isteyen sadece çikolata miktarını biraz azaltabilir.
Uzun zamandır dolapta bekleyen bisküvileri tekrar mozaik pasta yapmak için çıkardığımda bu kez farklı şekilde denemek istedim. Bilinen şekilde hazırladım;
Üç küçük paket petit beurre bisküvilerini küçük parçalara böldüm. Erittiğim 50 gr tereyağın içine 1 su bardağı süt, 3,5 yemek kaşığı kakao, 5 yemek kaşığı şekeri ekleyip iyice karıştırdım ve
bisküvilerin üzerine döktüm. Kaşık ile karıştırıp folyo ile kapladığım kaba boşaltıp iyice bastırdım ki sıkı bir kıvam alsın ve iki saat buzlukta beklettim. Kalıptan çıkardım ve tekrar buzdolabına
bıraktım. Çikolatalı mozaik pastadan farkı çok daha yumuşak olması ve hoşuma gitmeyen yanıydı. Bu yüzden mozaik pastayı parçalara keserek benmari usulü erittiğim çikolata ile kaplamak geldi
aklıma. Bu şekliyle çok daha farklı ve iddialı oldu.




 
 

 

 

Kar taneleri

Kar tanelerini seyretmeyi severim. Pencere camına bıraktıkları son öpücük ile veda edişleri 
hüznün ıslak dokunuşu gibi.  Dışarıya çıkıp kelebek misali döne döne inişlerini seyretmeyi
severim..
Yüzüme düşmelerini beklerken gökyüzünden sarkıtılan halatlardan  inen iyilik perileri gelir aklıma,
o an benim için Dünya inanılmaz büyür.  Masum dansın tipiye dönmesi ise tenimi çimdikleyen
ayazı ve çıtırdayan ateşin sıcaklığını anımsatır.  Bu mevsimin gerçekçiliğini severim,  kar taneleri
bu şehre sık uğramasalar da...

Kar taneleri geri gelen çocukluğumla buluşmalarımdır; sırılsıklam eldivenlerim, eve girdiğimde sızlayan parmaklarım, bahçedeki ayak izlerim.  Kış sabahları okul yıllarına dönüşümdür;
yataktan çıkmanın zor geldiği, okul kırmanın kardan bahanesi.  Ben büyümedim.  Uykumun
arasında gelir kar kokusu ve uyanır uyanmaz aralarım perdeyi,  sevinç olur günaydınım.

Aşk'tan benim bu halim,  sıcaklığında eriyen kalbim, teslim olmuş, kar taneleri gibi...

eylül


13 Aralık 2013 Cuma

Sen kim olmak istersen


An'lar olur yaptıklarına şaşırırsın, için parça parça olurken "bu ben değilim" diye haykırırsın.
Zaman olur, başına gelenlerle barışamazsın,  bitmez bir kavganın içinde yara üstüne yara alırsın. Bazen inkarın uzattığı halatı sımsıkı kavrayıp ona bir ömür tutunur, ağır ağır çürürsün.  Gün gelip uyandığında, görürsün ki  yüreğin, mantığın, tanımıyor seni...  Kimbilir. Sebep gerekir belki,
sormak için kendine: kimsin? 
Cevaplamak için  yürek gerek...

Gerçekten, sen ne istediğini biliyor musun? Yoksa, her şeyden biraz olsun mu dedin. Uzanıp, her dileğine dokunabildin mi?.. Yoksa, her seraplara varışın ile kendinden mi vazgeçtin.  Bedenin
ruhuna bir numara dar mı gelir, hiç düşündün mü?..  Uçmayı hayal ederken çivilenmiş kanatlarının lime lime edilişini hissettin mi?.. Yoksa yüreğinde filizlenen gülümseyişinle olanlar ve olacaklar
için tüm evreni bağışlayabildin mi?.. 
Kimsin?..

Kadın mısın, duyguların çalkalandığı dipsiz bir okyanus?..
Erkek misin, yüreğinin şefkatini çelikten kabuğunda saklayan?..

Ömründe bir kez olsun, kim olduğunu sordun mu kendine?..
Belki gücün yok değişmeye, belki, senin için hayat sahnesinde rol yapmak yeterli. Utanılacak
şey güçsüzlük değil, cesaret etmemek.  Utanılacak şey bu hayata ait olanları kaybetmeyi göze alamamak, dört elle sarılmak yalanların dünyasına.  Çırılçıplak varlığın bir tek nefes ile herşeye sahipti, unuttun mu?..
Sen kimsin, yine de tekrar tekrar sor kendine. Gözlerini yummadan sor; gerçeğini  kendinden saklamadan, masalları bırak bir kenara, Gerçek Ol...

Ardından bıraktığın ize bakmaktan çok, yürüdüğün yolu, tutunduğun eli, seni kaybetmeyen
gözleri gör.  Bastığın omuzlardan inip, sessiz kalanları duy ki biri olasın...  Yüreğine sor  yaşamın denklemini, masum inancın gücü ile adım at ki ruhunun mucizevi ışığı gözlerinde yansıdığında etrafın aydınlansın, gölgeler yırtılıp ışık olsun kazanan...  Sen, ne isen O ol... Katlanmayı değil,
ses vermeyi dene. Dinlemeyi dene; bir başkasının acılarıyla aksın gözyaşların. Üşümeyi, aç, yoksun, çaresiz kalmayı derinden hisset. Anlamayı dene...

Kelimeleri anlarsın, sadece edebiyattan ibaret olmayabildikleri. Onları söyleyen Gerçek Sen isen...
Seçim senin, kim olmak istersen ol. Başını dik tut, seçiminle yaşa, şikayet etmeden, suçlamadan, bahanelere sığınmadan, göndermelerle intikam almadan; seçtiğin sen'i yaşayabilirsen yaşa...

eylül


10 Aralık 2013 Salı

Insan Hakları Evrensel Bildirgesi

Türkiye'nin imzaladığı...
(Devamı için: www.ihd.org.tr )

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ*

10 Aralık 1948 



Madde 1
Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.

Madde 2
1.    Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, bu Bildirgede belirtilen bütün hak ve özgürlüklere sahiptir.
2.    Ayrıca, bağımsız, vesayet altında ya da kendi kendini yönetemeyen ya da egemenliği başka yollardan sınırlanmış bir ülke olsun ya da olmasın, bir kişinin uyruğu olduğu ülke ya da memleketin siyasal, hukuksal ya da uluslararası statüsüne dayanarak hiçbir ayrım yapılamaz.

Madde 3
Herkesin yaşama hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliğine hakkı vardır.


Madde 4
Hiç kimse, kölelik ya da kulluk altında tutulamaz; her türden kölelik ve köle ticareti yasaktır.

Madde 5
Hiç kimseye işkence ya da zalimce, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ya da ceza uygulanamaz.

Madde 6
Herkesin, nerede olursa olsun, yasa önünde bir kişi olarak tanınma hakkı vardır.

Madde 7
Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasa tarafından eşit korunmaya hakkı vardır. Herkes, bu Bildirgeye aykırı herhangi bir ayrımcılığa ve ayrımcı kışkırtmalara karşı eşit korunma hakkına sahiptir.

Madde 8
Herkesin anayasa ya da yasayla tanınmış temel haklarını ihlal eden eylemlere karşı yetkili ulusal mahkemeler eliyle etkin bir yargı yolundan yararlanma hakkı vardır.

Madde 9
Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez.

Madde 10
Herkesin, hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesinde ve kendisine herhangi bir suç isnadında bağımsız ve yansız bir mahkeme tarafından tam bir eşitlikle, hakça ve kamuya açık olarak yargılanmaya hakkı vardır.

Madde11
1.    Kendisine cezai bir suç yüklenen herkesin, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı, kamuya açık bir yargılanma sonucunda suçluluğu yasaya göre kanıtlanıncaya kadar suçsuz sayılma hakkı vardır.
2.    Hiç kimse, işlendiği sırada ulusal ya da uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan herhangi bir fiil yapmak ya da yapmamaktan dolayı suçlu sayılamaz. Kimseye, suçun işlendiği sırada yasalarda öngörülen cezadan daha ağır bir ceza verilemez.

Madde 12
Hiç kimsenin özel yaşamına, ailesine, evine ya da yazışmasına keyfi olarak karışılamaz, onuruna ve adına saldırılamaz. Herkesin, bu gibi müdahale ya da saldırılara karşı yasa tarafından korunma hakkı vardır.

Madde 13
1. Herkesin, her Devletin sınırları içinde seyahat ve oturma özgürlüğüne hakkı vardır.
2. Herkes, kendi ülkesi de dahil, herhangi bir ülkeden ayrılma ve o ülkeye dönme hakkına sahiptir.

Madde 14
1.    Herkesin, sürekli baskı altında tutulduğunda, başka ülkelere sığınma ve kabul edilme hakkı vardır.
2.   Gerçekten siyasal nitelik taşımayan suçlardan kaynaklanan ya da Birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkelerine aykırı fiillerden kaynaklanan kovuşturma durumunda, bu hak ileri sürülemez.

Madde 15
1.    Herkesin bir ülkenin yurttaşı olmaya hakkı vardır.
2.   Hiç kimse keyfi olarak uyrukluğundan yoksun bırakılamaz, kimsenin uyrukluğunu değiştirme hakkı yadsınamaz.

Madde 16
1.    Yetişkin erkeklerle kadınların, ırk, uyrukluk ya da din bakımından herhangi bir sınırlama yapılmaksızın, evlenmeye ve bir aile kurmaya hakkı vardır. Evlenmede, evlilikte ve evliliğin bozulmasında hakları eşittir.
2.    Evlilik, ancak evlenmeye niyetlenen eşlerin özgür ve tam oluruyla yapılır.
3.    Aile, toplumun doğal ve temel birimidir; toplum ve Devlet tarafından korunur.

Madde 17
1.    Herkesin, tek başına ya da başkalarıyla ortaklık içinde, mülkiyet hakkı vardır.
2.    Kimse mülkiyetinden keyfi olarak yoksun bırakılamaz.

Madde 18
Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, din veya inancını değiştirme özgürlüğünü ve din veya inancını, tek başına veya topluca ve kamuya açık veya özel olarak öğretme, uygulama, ibadet ve uyma yoluyla açıklama serbestliğini de kapsar.

Madde 19
Herkesin kanaat ve ifade özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, müdahale olmaksızın kanaat taşıma ve herhangi bir yoldan ve ülke sınırlarını gözetmeksizin bilgi ve fikirlere ulaşmaya çalışma, onları edinme ve yayma serbestliğini de kapsar.

Madde 20
1.    Herkes, barış içinde toplanma ve örgütlenme hakkına sahiptir.
2.    Hiç kimse, bir örgüte üye olmaya zorlanamaz.


Madde 21
1.    Herkes, doğrudan ya da serbestçe seçilmiş temsilcileri aracılığıyla ülkesinin yönetimine katılma hakkına sahiptir.
2.    Herkesin, ülkesinde kamu hizmetlerinden eşit yararlanma hakkı vardır.
3.    Halk iradesi, hükümet otoritesinin temelini oluşturmalıdır; bu irade, genel ve eşit oy hakkı ile gizli ve serbest oylama yoluyla, belirli aralıklarla yapılan dürüst seçimlerle belirtilir.


Madde 22
Herkesin, toplumun bir üyesi olarak, toplumsal güvenliğe hakkı vardır; ulusal çabalarla, uluslararası işbirliği yoluyla ve her Devletin örgütlenme ve kaynaklarına göre herkes insan onuru ve kişiliğin özgür gelişmesi bakımından vazgeçilmez olan ekonomik, toplumsal ve kültürel haklarının gerçekleştirilmesi hakkına sahiptir.


Madde 23
1.    Herkesin çalışma, işini özgürce seçme, adil ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır.
2.    Herkesin, herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, eşit iş için eşit ücrete hakkı vardır.
3.    Çalışan herkesin, kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır bir yaşam sağlayacak düzeyde, adil ve elverişli ücretlendirilmeye hakkı vardır; bu, gerekirse, başka toplumsal korunma yollarıyla desteklenmelidir.
4.    Herkesin, çıkarını korumak için sendika kurma ya da sendikaya üye olma hakkı vardır.

Madde 24
Herkesin, dinlenme ve boş zamana hakkı vardır; bu, iş saatlerinin makul ölçüde sınırlandırılması ve belirli aralıklarla ücretli tatil yapma hakkını da kapsar.

Madde 25
1.    Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlığı ve iyi yaşaması için yeterli yaşama standartlarına hakkı vardır; bu hak, beslenme, giyim, konut, tıbbi bakım ile gerekli toplumsal hizmetleri ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ya da kendi denetiminin dışındaki koşullardan kaynaklanan başka geçimini sağlayamama durumlarında güvenlik hakkını da kapsar.
2.    Anne ve çocukların özel bakım ve yardıma hakları vardır. Tüm çocuklar, evlilik içi ya da dışı doğmuş olmalarına bakılmaksızın, aynı toplumsal korumadan yararlanır.


Madde 26
1.    Herkes, eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel öğrenim aşamalarında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleki eğitim herkese açıktır. Yüksek öğrenim, yeteneğe göre herkese eşit olarak sağlanır.
2.    Eğitim, insan kişiliğinin tam geliştirilmesine, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel gruplar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu yerleştirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki etkinliklerini güçlendirmelidir.
3.    Ana-babalar, çocuklarına verilecek eğitimi seçmede öncelikli hak sahibidir. 


Madde 27
1.    Herkes, topluluğun kültürel yaşamına özgürce katılma, sanattan yararlanma ve bilimsel gelişmeye katılarak onun yararlarını paylaşma hakkına sahiptir.
2.    Herkesin kendi yaratısı olan bilim, yazın ve sanat ürünlerinden doğan manevi ve maddi çıkarlarının korunmasına hakkı vardır.


Madde 28
Herkesin bu Bildirgede ileri sürülen hak ve özgürlüklerin tam olarak gerçekleşebileceği bir toplumsal ve uluslararası düzene hakkı vardır.


Madde 29
1.    Herkesin, kişiliğinin özgürce ve tam gelişmesine olanak sağlayan tek ortam olan topluluğuna karşı ödevleri vardır.
2.    Herkes, hak ve özgürlüklerini kullanırken, ancak başkalarının hak ve özgürlüklerinin gereğince tanınması ve bunlara saygı gösterilmesinin sağlanması ile demokratik bir toplumdaki ahlak, kamu düzeni ve genel refahın adil gereklerinin karşılanması amacıyla, yasayla belirlenmiş sınırlamalara bağlı olabilir.
3.    Bu hak ve özgürlükler, hiçbir koşulda Birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkelerine aykırı olarak kullanılamaz.


Madde 30
Bu Bildirgenin hiçbir hükmü, herhangi bir Devlet, grup ya da kişiye, burada belirtilen hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan herhangi bir etkinlikte ve eylemde bulunma hakkı verecek şekilde yorumlanamaz.


Başarıya giden yolda 'tek başına yürüdüm' diyenler... Yalancısınız

Klasik bir durum; başarısızlığın suçluları her zaman  el altında, başarı ise tek başına kotarılan. Gıcık olduğum bir hal, yeni değil, oldum olası.  Kocaman egoyu beslemek iş olmuş, sebepler-sonuçlar üzerine yaşanan hayatlar ise hikayeden ibaret.
Herneyse.

Yetişmen gereken iş görüşmesine bağladın umudunu ve cüzdanını kaybettin, yolda bulduğun bozukluklar otobüse binmen için yetti, işi de aldın, sen başardın, değil mi?..

Okul, meslek, iş, kaç ömrü eskitir, bu da kader, mi?..

Evet, kısaca: hayat döngüsü, sırayla yıprandı nesiller.  Ah, bir de unutulmasa: kim olursan ol,  sıra illa ki sana da gelir. Bu da  kara mizah...mı?..

eylül

3 Aralık 2013 Salı

Sadece Damak Tadı




Tipik bir ingiliz lezzeti Shepherd's Pie kıymalı, sebzeli üzeri patates püresi ile kaplanmış güveç yemeği. Güveçte hazırlanır veya hazırlanmaz, kişinin kendi bileceği bir şey, kısaca, herhangi bir fırın
kabında da tadından bir şey kaybetmez.  Popüler ismi ile takdim edilen yemek, bence, orijinal tarife sadık kalınarak hazırlanmalı.  Eğer öyle olsaydı google'de aynı başlık altında birbirinden farklı
tarifler bulunmazdı.  Elbette bunlar benim düşüncelerim, fikirler tartışılır ve yemek konusunda uzman görüşler önemli ve aslında biraz esnek olmaktan zarar da gelmez. 

İnternet sayesinde dünya küçüldü, uzaklar yakın oldu, farklı kültürleri tanımak mümkün ve kolay oldu. Kısaca, şu veya bu ülkenin insanlarının yedikleri içtikleri eğer damak zevkinize uyuyorsa
kim ne diyebilir ki?..  Herhangi bir mutfak kültürü hayranlığım olmadı, zorlama trendlerin peşine düşmedim, içeriğine bakıp tatmak geldiyse içimden tadarım, dilime damağıma bayram ettirenlere
mutfağımın kapılarını ardına kadar da açarım.  Aynen Shepherd's Pie ile olduğu gibi.

Bu yemeği farklı şekillerde pişirdiğim oldu, her defasında malzeme, vakit ve ruh halim belirleyici oldu. Son deneme ise orijinale en yakın olanı(kaynaklar öyle çeşitli ki biraz şüphe etmemek elde
değil). Bu sebeple hazırlanışına sadık kalıp malzemelerin miktarı ve çeşidinde rahat davrandım.  İşte böyle:

700 gr iri çekilmiş kıyma
1 kuru soğan, 2 diş sarımsak(ince kıyılmış)
2 havuç(küp küp doğranmış: nohut büyüklüğünde)
1 bezelye konservesi(suyu süzülmüş)
riviera zeytinyağı
tuz, karabiber, dağ kekiği, birkaç dal taze biberiye(ince kıyılmış)
Püre:
birkaç haşlanmış patates,  tereyağı, tuz, karabiber, süt, kaşar peyniri rendesi

Soğan, havuç ve sarımsak yağda kavrulur. Kıyma eklenir ve karıştırarak pişmesi sağlanırken baharatlar ile tatlandırılır.
Karışımı yayvan güveç kabına veya benim yaptığım gibi herhangi fırın kabına döküp üzerini hazırlanmış olan patates püresi ile kapatılır. Çatal yardımı ile üzeri çizilir, 225 dereceye ısıtılmış fırında 50 dk pişer(veya üzeri kızarana kadar). Kolay, lezzetli ve doyurucu.

 

Böyle bir yemeğin ardından tatlıya yer kalmıyor, yine de hafif tatlılar olabilir. Yine daha önce burada    yayınladığım, bu kez portakallı



veya burada  çikolatalı puding ve kedi dili bisküvileri ile denediğim.



1 Aralık 2013 Pazar

Ah, Türkiyem...


Hiç hoşuma gitmeyen- seçim süreci diye adlandırılan- dalkavuk oyunları başlamış oldu. Malüm zatlar
tarafından açılışı yapılırken ben boy pos gösterilerini tv kanallarını zaplayarak, haberlerini es geçerek "ya  sabır" modundayım.  Hadi bakalım, hayırlı olsun sinir harbim. Yapacak bir şey yok, katlanmaktan başka. Kulaklarını tıkıyor insan, kendinde kalıyor kalmasına da lakin illa ki  "hadi oradan" dedirten densizlik,  pişkinlik, çirkinlik ilişiyor  gözüne, işte öyle anlar çekilmez, akıl almaz.
Bir laf vardır: "ağzı olan konuşur" diye, keşke aklı olan konuşsaymış diyesim geldi.  Ne soy, ne ırk, ne ata, ne tarih, kurcalanmadık, tükürülmedik, çamura bulanmadık değer kalmadı, ne yazık. Ağzı olan saçmaladı, yalan yaptı, inkar, iftira etti ve haykırdı, lanetlendi, sustu, susturuldu. 

Nasıl bir sidik yarışıdır, nasıl bir özünü inkardır bu, mantığımın kabul etmediği. Nasıl bir hırs, kin ve
kendini bilmezlik?..  Pislik çukuruna çevirdikleri siyasetin içinde olanların satılmış ruhlarına acımaktan başka bir şey gelmiyor içimden.   Haftalardır, aylardır huzur bozan güç ve iktidar savaşlarının oyuncularından şikayetçiyim desem hangi  mahkeme bakar bu davaya?..  Sade vatandaş sıfatıyla hangi savcıya, avukata, yargıca teslim edebilirim mağduriyetimi?.. Öyle bir hakkım var mı? Tazmin edilecek mi acılarım, ceza alacak mı soyuma, aklıma,  yüreğime, hürriyetime  küfreden, yoksa  yine yanına kar mı kalacak?..  Yine mi önünde diz çökenlerin çoğunluğu ile iktidar olan Para dini kazanacak?..  Yok öyle bir mahkeme!.. 

Var öyle mahkeme; hepinizin mahküm olduğu... Sadece sıranızı bekleyin.

eylül

Varlığın Dağ Taş Ülkemde...

25 Kasım 2013 Pazartesi

Tükenmek


anneme...


Damarlarında kanının çekildiği hissine kapılır, duyarsın.  Kapanan bir mekanın loş ışığında
kendini garipserken, ruhuna bir yorgunluk yerleşmiş gibi olur.  Boş verirsin umutları, hayalleri, öylece  oturup, tükenmişliğine bakarsın.  Beklersin. 
Küçük heyecanları, kelebek sevinçleri, tükenmeden his sağanaklarında ıslanmayı  beklersin.


Bir anda bedenin çürür, diğerinde yüreğinin filizleri canını acıtır, içine içine ağlarsın...
"Keşke, kolay olsa" diye iç geçirirsin. Bir kapının eşiğini atlamak kadar kolay gidilse buralardan, ansızın, vaktin olmadığı o yere, yaparsın.  Vedalaşmadan, son sözler olmadan, öpüşüp koklaşmadan, haykırmadan, ağıtsız, kalabalıksız, sitemsiz, meraksız, fısıltısız. Usulca, sessizce. Sokakta yürümek gibi, gülmek, ağlamak gibi sıradan, masumane.  Gitmek istersin.


Sonra, hatırlarsın. İnsanlığını, çaresizliğini; mucizelere uzanışını ve tekrar çaresizliğini...  Su birikintilerinde sıçrayışını, sırılsıklam elbiselerini, kahkahalarını, acıktığını, susadığını, sarhoş olmayı, sevmeyi, özlemeyi, kavuşmayı hatırlarsın.  Müziği hatırlarsın, dans etmeyi, şarkıları ve şiirleri.  Sana tutulan bir projektörle aydınlanır  benliğin,  bir anlık hayat vaktin film şeridi gibi geçer gözlerinin içinden, tüm sahneleriyle...


eylül



23 Kasım 2013 Cumartesi

Öğretmenler Günü



Yüreğine, emeğine sağlık Öğretmenim...

Bunu Blogumda Paylaşabilirim. Hürriyet Benim.




Hürriyet; gündeme dair cesur bir projeyle karşımızda. TBWA\ISTANBUL'un hazırladığı proje kısa zamanda oldukça ses getirdi. Din, dil, ırk, cinsiyet ayırt etmeden bireysel özgürlükleri konu alan projenin amacı Türkiye'nin dört bir yanından insanların hürriyetlerini dile getirmeleri ve seslerini duyurmaları...

Bu proje katılımcıların kendi hürriyetlerini anlatmaları için tasarlandı, katılımcılar videolarını oluştururken ilham versin diye de bir film hazırlandı.


Hürriyet, herkesi kendi hürriyet cümlelerini yazmaya ve hürriyet şarkılarını yaratmaya davet etti. Kullanıcılar içinde kendi fotoğraflarının da olduğu hürriyet filmleri yaratabiliyor ve bu filmleri sosyal medyada dilediğince paylaşabiliyor. Ayrıca seçtikleri mesaj ve fotoğraflarından oluşan bannerı hurriyet.com.tr sayfalarında yayınlanıyor. Kısaca proje tamamıyle interaktif bir proje olarak kurgulandı. www.hurriyetbenim.com üzerinden ilham verici videoyu seyredebilir, kendi video ve bannerınızı yaratabilirsiniz.

"Hürriyet Benim" filmi, daha TV’ye çıkmadan viral olarak sosyal medyada gösterildi ve çok kısa sürede yayılarak; sosyal medyada konuşulmaya ve paylaşılmaya başlandı. Kullanıcıların katkılarıyla yapılan klipleri Twitter'dan #hürriyetbenim hashtag'iyle takip edebilirsiniz.

Ben de kendi videomu oluşturdum ve benim için hürriyetin ne demek olduğunu anlattım. İzlemek için; http://hurriyetbenim.hurriyet.com.tr/video.aspx?k=QOGNTHDFAXY

Bir boomads advertorial içeriğidir.

21 Kasım 2013 Perşembe

Edepsiz, Saygısız Yaşa(t)mak

Halil Cibran(Ermiş)
Elbiseler’e Dair:

 "Elbiseler güzelliğin çoğunu örten ama güzel olmayanı saklayamayandır. Kıyafetler, mahremiyet özgürlüğüdür ama aynı zamanda bir prangadır. Çünkü edep, saf olmayanların gözlerine karşı bir
kalkandır. Saf olmayan kalmadığında edep bir zihin kirlenmesinden başka bir şey değildir. Asıl elbise ‘hâyâ’dır" der kısaca.

Bir özenti gelip geçti hayalimden: Hindistan'a gitmeyi düşlemiştim. Renkler, kokular, mistik ve uzak, beni çeken bunlardı.  Mahatma Gandhi efsanesi, İndira Gandhi trajedisi, elbette ki Avare ve
Raj Kapoor, İndiana Jones,  Slumdog Millionaire ve şu an aklıma gelmeyenler. Kitaplar, makaleler ve herneyse bu ülkenin kast sistemi beni öyle bir itti ki, hevesim uçup gitti. 

Yolculuklar güzel, lakin eğer dönülecek yer aynı ise, kısacık gönül eğlencesi olarak kalırlar.  Fotoğraflar ve gün gün silinecek hatıralar kalır geriye.  Yolculuklar bir arayışsa, "hah, işte burası!"
deyip ruhunu bırakacak yeri bulma umudunuzdur. Eğer dönmek için sabırsızlanıyorsanız, aradığınızı bulmuşsunuz. Yüreğinizin durağıdır o yer veya hırslarınız, korkularınızın...
Gitmek gelirse insanın aklına hele ki  bu düşünce bir de yerleşirse, bu demek ki bir sıkıntı var o durakta.  Yolculuk meçhule de olsa hayırlı görünür o an...
Dramatik düşünceler, haller, cümleler ve psikolojinin sıfır noktasında konuçlandığı günlerde olmak nedir gördüm, insanlar sayesinde.
Bazen, insanlığımdan utandığımı düşündüm, şimdiki düşüncem ise yanlışa düştüğümdür. Başkalarının yaptıklarından neden utanayım ki?..  Bu bir seçim; ya hırslarını, doyumsuz egoyu seçersin  ya da yüreğinle yaşamayı.

Yedinci sınıftayken Atatürk'ün Sofya Askeri Ataşeliği ile ilgili bir kitap geçmişti elime, okudum.  Halkına laik gördüklerini okudukça, nadir ve yüce bir kişilik olduğunu anladım. Sınıf ayırımı
olmayan, maddi ayrıcılığa prim vermeyen bir düzenin fikirleriymiş filizlenen.  O yıllarda taşıdığı, ne komünist, ne sosyalist bir yapının, sadece sosyal demokrasi, temelinde taşıyıcı kolonları insan
hakları olan cumhuriyet  fikriymiş.  Nitekim Mustafa Kemal'in yüreğini gören Türk halkı  kanı ve canıyla bu fikre imzasını atmış oldu... 

Yıllar, yıllar sonra, içlerinde karanlıkları besleyip büyütenler kolları sıvayıp parlayan yıldızı çamura bulama gayretine giriştiler; edepsizlik ve inançsızlıkla... Kedinin erişemediği ciğere mundar
dercesine... Ahlaksızca, ahlak bekçiliğine soyunarak, hırsız ve eşkiya gibi geceyarısı baskınlarıyla gelerek, paraya taparak.
İşte böyle durumlarda insanın vatanından kaçası gelir... Tıpkı onların istediği gibi. Sahip çıkmayarak, birbirine düşürerek,  düşman ederek amaçladıkları gibi.  Parazit gibi çoğalarak zarar vermek, yiyip bitirmek istedikleri o aydınlık, insancıl Atatürk fikridir.  Edepsizce, hayasızca ve haince bir plan.

Edep, terbiye, saygı çocuk yaşta öğretilir, yani ilk eğitim kurumu ailedir. Çocuğa nerede nasıl davranacağını öğreten ilk önce ailedir. Oturup kalkmasını, çatal bıçak tutmasını, selam alıp vermesini
çocuk ailesinde öğrenir.  Sonradan öğrenilenler yapıştır kopyala kıvamında sahte davranışlar olur.  Edepsizlik ve saygısızlık virüs gibi bulaşır, yıkar, yer bitirir.  Geriye kalan sızlanmalar, ağıtlar,
lanetler. Geçmişini inkar edenler, gelişmeyi de kabul etmez, bildikleri çamurun içinde debelenip
dururlar ve kim düştüyse ayaklarının altına, acımasızca çiğnerler...

Velhasıl, Hindistan'dan geçmeden, Türkiye'ye oturtulmaya çalışılan "kast" sistemini görmek kader olmuş... İnsanlığın değil, menfaatlerin birlikteliğine prim verilir oldu.  Saygısızlığın şehitlere bile
reva görüldüğü fikirlere oy verilir oldu. Üç-beş kuruşa satılmışlık hak görülür oldu...
İnsanın insana edepsizliği kabul etmem, çirkin davranışa göz yummam, aksi halde insanlığımdan geriye ne kalırdı ki?..  Bir insan, kim olursa olsun -başını örten, örtmeyen, Atatürkçü veya
olmayan- davranışıyla açık eder kendini.  İnsanlıktan, edep, terbiye ve saygıdan nasiplenmeyen kim olursa olsun benim gözümde kocaman bir hiç, bomboş bir sıfırdır.
Kendinden feda etmeyen, kendini unutmayan kişi milyonlar adına karar verme hakkına sahip olamaz, asla!..  İnancın bayrağını taşımak için tüm "elbiselerden" arınmak gerek...  Vaatlerin, soy sop
ayrımcıların, para pulun peşinde koşanların aklından ve inancından ise sadece şüphe edilir... 
Nasıl bir dönemden geçtiği-geçirildiğimizi anlamakta güçlük çekiyorum, aklımın izanımın kabul etmediği bir durum.  İnsandan yana umudumu kaybetmemek için direnmek güç...

eylül





19 Kasım 2013 Salı

Ne Mutlu Türk'üm Diyene!..

Al bayrağımın kan kızılıyla sulanan toprağımın haykırışı kulağımda;
Ah, şikayet, sızlanma değil dudağımın kenarına ilişen, boğazımda düğüm olmuş isyanım...

eylül batur




Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi

"Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!"

 
Mustafa Kemal Atatürk
 20 Ekim 1927


11 Kasım 2013 Pazartesi

Tek'siniz, kelimelerim yetmiyor...


Dün Atatürk'ü andık, şükran ve saygı ile.  10 Kasım sadece bir ölüm yıldönümü değil, Mustafa Kemal Atatürk ile bir buluşma, yüzleşme, hatta onu tanıma, tanıştırma, anlatma ve dinleme, hasretin gözyaşlarıyla  bezenen anma günü.

Dehasını ve vatan sevgisi ile dolu kocaman yüreğini inkar edenlere söyleyecek sözüm yok. Sözüm yok çünkü anlamak istemeyecekler, hatta duymak bile onlar için işkence olur.  Öyle bir zihniyete nasıl sahip olunur aklım almadı.  Onu, yaptıklarını, fikirlerini, kısaca  varlığını karalayanların anlaşılacak bir zihniyete sahip olmadıkları kesin.  90 yıllık Cumhuriyetin bir baskı rejimi olduğunu ifade edenlerin lügatlarında Vatan ve Millet kavramları olamaz, o halde iktidar olduklarında kime hizmet ederler?..

Atam, sizi  yazmak benim için zor. Zor çünkü her defasında kelimelerim yetersiz kaldı. Yaptıklarımız-yapamadıklarımızdan, olduklarımız-olmadıklarımızdan bahsetmek, sabrımızı, gücümüzü, inancımızı, onurumuzu sınayanları yazmak gibi değil, hayat işte o kadar basit... Siz ise... Tek'siniz.

eylül


7 Kasım 2013 Perşembe

Garip, garip


Hayatın içinde olanlara bakınca, içim eziliyor.  Zamanın toz duman, fırtınalı günlerinden geçiyor aklım,  mantığım lal kalıyor.  İsyanımın içinden isyan doğup büyüyor, bastıramıyorum; düşüncelerden kaçarken içimden şarkılar haykırıyorum, yakalanıyorum...
Ben öyle bilmezdim insanlığı, umudum  ondan yana hep aydınlıktı. Ben öyle sanmazdım cehaleti, kin
bürümüş vicdansızlığın tohumu olduğunu bilmezdim.  Olurmuş, ekilirmiş, yaşanırmış...
Cahillik, bakışlarını kaçıran mahçubiyet resmiydi bende.  Kan kokusuna susamışlık değildi...  Teslimiyetti,  ehil ellere... Şimdi: intikam, pala, silah oldu. 
Öfkeliyim umuduma, yarına, hayata.  Öfkeliyim ağzıma  tıkılan iki yudum ekmeğe, demokratik nefes alma hakkıma, haddimi bildiren söylevlere, lafta kalmış hürriyetlere... Yaşanacak değil, ölünecek zamanları getirenlere öfkeliyim. Öfkeliyim, cebini doldurup  dinden imandan bahsedenlere. Nefese saygısı olmayanlara, kul hakkını hiç edenlere öfkeliyim.  Satılık akıllara öfkeliyim, onursuz dalkavuklara, ceddini unutanlara, köylünün cefasını görmezden gelenlere, aklı uçkurunda kalanlara öfkeliyim. 
Kimseyim ben, ucum bucağım yumruk büyüklüğünde sadece.  İnancım büyük; evreni geçip dönecek kadar.Dengenin adaleti var... illa ki.  Bu günler geçip gidecek, takvimin yaprakları dökülünce sonu gelecek kanlı ihtirasın, bitecek...
Kimler geldi, geçti... Neler yaşandı, bitti...

eylül

6 Kasım 2013 Çarşamba

Keşke Bir Dislike Butonu Olsa Mı Diyorsun? İşe Alındın!

Yavru kedi videolarını komik bulmuyor musunuz? Hapşıran panda videosu gördüğünüzde "Dislike" butonuna basanlardan mısınız? Beğeni seviyeniz yüksek mi? İzlediğiniz videoların izlenme oranlarından etkilenmeyip, dislike verebilir misiniz? Cevabınız evetse, Viplay'in Sahibi sizi arıyor olabilir.

Viplay'i yüksek zevklere hitap eden video içerikleriyle beslemek istediklerini söyleyen Viplay'in Sahibi, geçen hafta kısa bir film ile Viplay ekibinin başına geçecek bir kişiyi işe almak istediğini söyledi. Film çekimi sırasında eğitimli köpeklerini yanından ayırmayan iş adamı, çekim bittikten sonra prodüksiyon ekibine binayı terk etmeleri için 10 saniye tanıdı ve üzerlerine köpeklerini saldı :)



Alınacak kişiye rüya gibi bir teklif ve ayrıcalıklı bir hayat sunulacağından bahseden filmi izlemek ve başvurmak isteyenlere:  http://bit.ly/16SrOaF

Bir bumads advertorial içeriğidir.

30 Ekim 2013 Çarşamba

Ve...

Anlar olur, zamanı durmuş gibi  hissettiren.  Hayat,  kainatın o inanılmaz sonsuzluğunda eriyip yok olur ve bana, zamanın geri kalan kısmında onları beklemek kalır.  Eskimek isterim o anlarda,
hem de delicesine isterim. Öyle bir sınama ki yaşamak, kaçamadığın, es geçemediğin... Ve yorgunum, sahteliğinden, abartı, kibrinden. Umutlar dokunur ya ruhuma, güneşin neşeli ışık hüzmeleri gibi sıcacık  olur içim. Sığınır gönlüm o mutlu limana, uyuyakalır günler, haftalar, unutur hayat, beni...  Yüreğim çığlık çığlığa  hislerimi haykırır, aynadaki ben değilim..

eylül

28 Ekim 2013 Pazartesi

ATATÜRK ile Cumhuriyet Türkiye


Mustafa Kemal ATATÜRK' ün Toprak bütünlüğü ve Vatan hakkında söyledikleri:


"Şurada acıklı bir gerçek olmak üzere bildireyim ki, ülkemizde pek çok yabancı parası ve bir çok propagandalar dönüyor. Bundaki amaç pek açıktır ki; ulusal eylemi başarısız bırakmak, ulusal isteklere inme indirmek, Yunan, Ermeni isteklerini ve yurdun kimi önemli kesimlerini işgal amaçlarını kolaylaştırmaktır.
Bununla birlikte her dönemde, her ülkede ve her zaman ortaya çıktığı gibi bizde de kalp ve sinirleri donmuş, anlayışsız insanlarla birlikte vatansız ve aynı zamanda kişisel emel ve çıkarını, yurt ve ulusun zararında arayan alçaklar da vardır. "(23-7-1919 - Erzurum Kongresi)


"Allah nasip eder, ömrüm vefâ ederse Musul, Kerkük ve Adaları geri alacağım. Selanik de dahil Batı Trakya'yı Türkiye hudutları içine katacağım. "(1933, General McArthur'a)


"Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz (Onun için küçük, büyük her cüzütam, bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük, büyük her cüzütam ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki cüzütamın çekilmeye mecbur olduğunu gören cüzütamlar, ona tabi olmaz. Bulundugu yere nihayete kadar sebat ve mukavemete mecburdur. Vatan mutlaka selamet bulacak, millet mutlaka mutlu olacaktır. Çünkü kendi selametini, kendi saadetini memleketin ve milletin saadet ve selameti için feda edebilen vatan evlatları çoktur. " (Sakarya Meydan Muharebesi Yazılı Emir'den)


"Avrupa’da, İstanbul ve Meriç’e kadar Batı Trakya, Asya’da Anadolu, Musul arazisi ve Irak’ın kuzeyi. Arkada kalan ve sırf Türk olan her yeri isteriz. Bunları kurtarmaya azmettik ve kurtaracağız."  (30 Ağustos 1922, Le Figaro)


"Vatan mutlaka selamet bulacak, millet mutlaka mutlu olacaktır. Çünkü kendi selametini, kendi saadetini memleketin ve milletin saadeti ve selameti için feda edebilen vatan evlatları çoktur.
Vatan sevgisi, ruhları kurtaran en kuvvetli rüzgardır.
Kırk asırlık Türk yurdu, yabancı elinde kalamaz.
Majesteleri, merak etmeyiniz, vatanımın toprağı temizdir. Elinizi kirletmez!"
  (Filikadan Dolmabahçe Rıhtımı'na çıkmaya çalışırken elini yere değen, kendisine yardım etmek için elini uzatan Atatürk'ün elini tutmadan önce, elini silmek isteyen İngiltere Kralı VIII. Edward'a. Bu sözün ardından Atatürk Kral'ın elini tutup bir hamlede kıyıya çıkarmıştır.)


"Ülkeniz sizindir, Türklerindir. Bu ülke, tarihte Türktü bugün de Türktür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır.
Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır.
Yurt sevgisi ona hizmetle ölçülür.
Milletime söz verdim Hatay'ı alacağım. Namusum üzerine söylüyorum ki, o Türk toprağını Fransızlara bırakmayacağım. Ben sözümü yerine getiremezsem, milletimin önüne çıkamam. Yerimde kalamam. Ben şimdiye kadar yenilmedim, yenilmem, yenilirsem bir dakika yaşayamam!"  ((29 Ekim 1937- Cumhuriyet Balosu'nda Fransız Büyükelçisi'ne hitaben)


" Buyrun, şimdi konuşabiliriz! " (1937 - Diktatör Mussolini adına kendisinden Güneybatı Anadolu'yu [Muğla, Antalya ve çevresi] isteyen İtalyan Büyükelçisi'ne, içeri gidip mareşal üniformasını giyip geldikten sonra.)


Not:
Günümüzde Büyük İnsan, Vatansever, Komutan, Başöğretmen ATATÜRK' ün büst ve anıtlarına saldıran, kindar, cahil, kirli siyasetin güdümünde olan asıl Vatan hainlerine soruyorum: yüreklerdeki anıtları yıkabilir misiniz?.. 

27 Ekim 2013 Pazar

Buluşamayanlar

Kader: yolları haritalara çizilmemiş, işaretleri dizilmemiş; kimi, yolunda kendine uyanan, kimi kendinde kaybolan, bıçak sırtı yürüyüş.   Yemyeşilken solup sararmak, yağmurda sırılsıklam olmak, çöllere düşmek varken, kader mi buluşamamak?.. 

Masallardaki sihirli sözcüklerin gücü gerçek olsa, onları fısıldasam, yankılansalar bu gök kubbenin altında. Kayıp ruhların üstüne ışıl ışıl yıldız tozu yağsa,  uyansalar... 
Bir tek dilek hakkım olsa:  " yüzündeki çizgiler gülümsemene ait, yüreğin kaderin olsun..."desem, dilesem.   Kavuşsa hayaller umutlara, sarılsa hasretler kavuşmalara, mutluluk özgür kalsa...Harcanmasa kısacık ömürler, kanatları kırpılıp, katlanmasa gönüller... 

eylül

teşekkürler Ezginin Günlüğü...



20 Ekim 2013 Pazar

Bir Insanı tanımak sizi şaşırtabilir

Eskiden olduğu kadar olmasa da bulmaca çözme meraklısıyım.  Bir nevi beyin jimnastiği; eğlenceli ve bir o kadar gıcık bir oyun.  "Tanrım, bu kelimeyi biliyorum "deyip bir türlü anımsamamaktan gelir gıcıklığı.  Yolculukta,  elektriğin kesildiği soğuk kış gecelerde, can sıkıntısına iyi gelir bulmaca çözmek.  Eh, benim için öyle.
Odaklanamadığım zamanlarda ise gazeteyi kargacık burgacık zoraki çiziktirdiğimde hafiften bir alışkanlık işkencesi olmadı değil. Herneyse, herşeyi bilmek zorunda değilim ya.

Bir insanı tanımak bir türlü tamamını çözemediğin devasa bulmacayı kafana takmak gibi. Düşündüm de, iyi ki  bunun mesaisi sürekli değil, oldukça eziyet verici bir durum olurdu.  Zaten mümkün mü ki a'dan z'ye birini tanımak?..
Davranışlar, tepkiler, alışkanlıklar bir yere kadar fakat iç dünya, ruhun gizemi çözülemez.  Buna rağmen acele karar verilir, önyargılar oluşur ve bütün bunlarla kimi zaman upuzun, kimi zaman kısacık denilen hayat son bulur.
Bir insanı tanımak zor. Her ne kadar tanıyorum deseniz de gün gelir sizi şaşırtabilir ve o an aklınızdan geçen tek düşünce onun yabancısı olduğunuz...

Bu insan hayatınız boyunca en yakınınızda olan biri olabilir. Anne, babanız, kardeşiniz. Belki de eşiniz olabilir. Aynı sokakta büyüyüp yaşadığınız, aynı evi paylaştığınız, gizlinizi saklınızı hatta ekmeğinizi paylaştığınız can dostunuz olabilir. Ve siz onu tanımıyorsunuz.  İç dünyalarınızı birleştiren köprüde buluşmamışınız, anlamak için gayret etmemişiniz, empati kurmamışınız demek.

Bir tabir var, duymuşsunuzdur: " kitap gibi" diye ve " oku, oku bitmez".  Bir insanı öyle tarif ettikten sonra hakkında ne düşünebilirsiniz?..
Bir de tanıyamadıklarınızı düşünün... Önyargılarınızda erittiğiniz, varlıklarını bile  görmezden, duymazdan geldiklerinizi düşünün.
Bu yüzden zaman kaybetmeden üstünkörü ilginizi dürüstçe gözden geçirmelisiniz.
Yakınınızdaki yüreğe ilk siz dokunmalısınız, bu hayatta sahip olabileceğiniz tek muhteşem hazine bu. Bir insanı tanımak ona değer vermektir. Ne ile karşılaşacağınız ise apayrı bir konu.  Insanız işte...
Zaman tükenmeden önce söylenmeyen sözler kalmamalı...

eylül



18 Ekim 2013 Cuma

Yine Sonbahar

Yine sonbahar, hazan yapakları, hüzün ve melankoli. Yaşamak yanılsamaların toplamı, inanılmaz ve iğrenç olma tadında...  Saatlerin geçtiğini anlayamadan günleri koparıp atıyorum ömür
takvimimden. Sadece hislere ait güzellikleri  içimde saklayabiliyorum, şükürler olsun, yine de gidesim gelir bu diyardan.  Yüreğimdeki Aşk'a sımsıkı tutunup, ardımda hiç iz bırakmadan, yokmuşum gibi.  Gidesim gelir, sadece Aşk'ın olduğu yere... 

Anların bu kadar uzun olabildiklerine inanamazdım, Aşk olmasa. Hayatın bu kadar "Hayat" olabildiğine,  insan olmanın bu kadar zor, bu kadar ciddi, bu kadar sorumluluk olduğuna.
Aşk olmasa, anlayamazdım. Belki, kimbilir,  Aşk'ın bu mucizesi yüzünden ona  hak ettiğince inanılmamış, teslim olunmamış ve örselenmiş, damgalanmış, trajedilere hapsedilmiş. Bu yüzden belki -dışlandıkça Aşk, anlaşılmadıkça, arzulara zimmetlendikçe, ona varılmadıkça- bu denli darmadağın, onursuz, kaypak olmuş yaşamak... Belki, kimbilir, bu yüzden...

Yine pastel ekim manzaraları, uzaktan gelen kış kokusu, yağmurun öfkelisi, yine sonbahar.  Rüzgarın sürüklediği yaprakların peşine düşüp hiç bilmediğim dünyaları keşfetmeyi istiyorum.
Yolculuğun kokusu üstüme sinsin, ellerim üşüsün, ayaklarımı hissedemeyene kadar yürümek, varmak istiyorum yabancı hikayelerin kapısına.  Alışılmışların uyuşturucu etkisinden, hayvani
içgüdülerine kulak veren insan kitlelerinden uzaklaşmak, derinlere gömülen aydınlığa yürümek istiyorum, ruhuma sarmalanan Aşk ile...  Onu daha da büyütüp çoğaltmak istiyorum, kainatı
saracak kadar... 

eylül


7 Ekim 2013 Pazartesi

Teknoloji Harikası Yataklarda Büyük İndirim...

İyi uykunun, sağlıklı yaşamın olmazsa olmazlarından biri olduğuna inanan İşbir Yatak, herkes sağlıklı uyusun diye yaptığı Büyük İNDİRİM KAMPANYASI ile 2013 yılına damgasını vurdu...

Yaşamımızın 3’te birini uykuyarak geçiriyoruz…

Uyku, nefes almak, yemek yemek ve su içmek gibi sağlıklı bir yaşam için vazgeçilmez bir zorunluluktur. Vücudun kendisini yenilediği dönemdir. Bu yenilenmeye izin vermezseniz bedeniniz ruhunuzdan önce yaşlanır. İyi yaşamanın, huzurlu ve sağlıklı olmanın yolu, her şeyden önce iyi bir uykudan geçer. İyi bir uyku içinse doğru yatağı seçimi çok önemlidir. Doğru bir yatak, vücudun doğal omurga eğrisini korumasına yardımcı olurken, yanlış seçilmiş bir yatakta uyumak, kaslar, sinirler ve damarlar üzerinde baskı yaparak bel ve sırt ağrılarının oluşmasına neden olabilir. Yaşamımızın 3’te birini geçirdiğimiz uyku ortamı aslında en fazla yatırım yapmamız gereken alanlarından biridir.

İşbir Yatak, uyku sağlığının sağlıklı yaşamın vazgeçilmezlerinden olduğu inancıyla, yatak ve uyku konforuna dair kaliteli, sağlıklı ve teknolojik ürünler üretiyor. İlk olarak NASA tarafından geliştirilen viskoelastik malzemeyle, 5 yılı aşkın ar-ge faaliyetlerinin ardından, yatak sektöründe devrim niteliğindeki “VİSKOELASTİK AKILLI YATAK VISCOSTAR”ı üreten İşbir Yatak uyku sektörüne kazandırdığı diğer teknolojilerle de, Türkiye’de yatak sektöründe kalite ve sağlık bilincinin hızla ilerlemesinde önemli role sahip.

Güne dinlemiş, dinç, keyifli ve mutlu hissederek başlamak için kaliteli uykuyu seçin...

Son yıllarda uyku konforuyla ilgili artan sağlık bilinciyle birlikte tüketici eğilimlerinin değişim gösterdiği gözlemleniyor. Günümüzde artık tüketici yatmak için herhangi bir yatak seçmek yerine, özellikleriyle kişisel ihtiyaçlarına en doğru çözüm olacak bir ürün seçmeyi tercih ediyor. Tüketiciler, yatağın bir sağlık ürünü olduğu farkındalığı ile, tercihini, ucuz ve sağlıksız ürünlerden, özellikli ürünlere kaydırmaya başlamış durumda.

Sağlıklı bir uyku için gereken tüm teknolojiler İşbir Yatak’ta…

İşbir Yatak, misyon olarak benimsediği, “dünyada gelişen teknolojiyi sektöre adapte etme” ilkesi doğrultusunda, ürettiği üstün teknoloji yataklar ile sağlığına ve konforuna önem verenlerin birinci tercihi. Kullandığı “açık hücreli visko teknolojisi”, sadece İşbir Yatak için Türk mühendisleri tarafından üretilen patentli “polimer yay teknolojisi”, tüm yataklarda kullanılan ve ultra hijyen sağlayan lisanslı “Quallofil® Allerban®” dolgu teknolojisi, yatakların lavanta kokmasını ya da A,C ve E vitamini deposu olmasını sağlayan özel “nanoteknoloji” ile üretilmiş yatak kumaşları, anti-stres etkiye sahip yatak, at saçı yatak, hindistan cevizi özlü yatak, masaj yapan yatak, sporcular için özel nem tutmayan, dolayısıyla uykuda terleme sorunu önlemeye yardımcı olan yatak, yatak kliması gibi yeniliklerle, her anlamda ve her zaman pazarda yatak modasının öncüsü konumunda.

Teknolojik yatak denince akla ilk olarak İşbir Yatak geliyor....

İşbir Yatak, gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında konusunda uzman kurum ve kuruluşlarla işbirliği halinde olmaya devam ediyor ve ürünlerinde kullandığı tüm teknolojileri laboratuvarlarda test ettirip sertifikalandırıyor.

İşbir Yatak’tan “herkes sağlıklı uyusun” diye, yatak sektöründe yıla damgasını vuran büyük İNDİRİM KAMPANYASI

*VISCOSTAR Viskoelastik Akıllı Yataklarda %30 (ErgoPlas Polimer Yaylı Viskoelastik Akıllı Yatak hariç), Pocket Spring Paket Yaylı Yataklar (Elite Pocket Ergonomik Ortopedik Paket Yaylı Yatak hariç) ve Lateksit Ergonomik Yaysız Yatak grubundan CocoDream Hindistan Cevizi Lifli Organik Yatak ve Troia At Saçı Yatakta %20 indirim yapılmaktadır. Diğer tüm yataklarda (Açelya, Ekoyat ve bebek yatakları hariç) tek kişilik yataklara 1 adet, cift kişilik yataklara 2 adet Promed yastık bedelsiz olarak verilmektedir. Kampanya, 1 Eylül – 31 Ekim 2013 tarihleri arasında kampanyaya katılan İşbir Yatak Uyku Merkezleri’nden yapılan alışverişlerde geçerli olacaktır.

**Görselde, kampanya kapsamındaki  Comfort Viskoelastik Akıllı Yatak  kullanılmıştır.

***Görselde belirtilen fiyat Comfort Viskoelastik Akıllı Yatak için tavsiye edilen KDV dahil peşin fiyattır. Bu tutara baza ve başlık dahil değildir. (Görseldeki baza seti: Neruda Set – Döşeme: efes – Renk: antrasit düz )

Unutmayalım... Hayatta bize sunulmuş en güzel hediye, yeni bir güne uyanmaktır...

İşbir Yatak


Online sipariş verebileceğiniz web sitemiz: www.isbiryatak.com

Bizi takip edin, kampanyalardan ve yeni ürünlerden ilk siz haberdar olun.
www.facebook.com/isbiryatak
www.twitter.com/isbiryatak


Bir bumads advertorial içeriğidir.

Biraz oradan, buradan ve biraz da benden: körili tavuk sote






Kullandığım malzeme:
500 gr tavuk bonfile
4 köy biberi
1 küçük kuru soğan
1 diş sarımsak
Zeytinyağı
Tuz, karabiber
Sos:
1 su bardağı et suyu(ben haşladığım makarnanın suyundan kullandım)
1 yemek kaşığı un
1yemek kaşığı tereyağı
1 tatlı kaşığı köri( tepeleme)
1 -2 tutam kamyon
1 tutam tarçın
1 çay kaşığı bal ( şeker de olur)
Tuz, karabiber

Tavuk bonfileyi  önceden şeritlere(julyen) kesip nişastalı suda beklettim(etlerin  yumuşaması için ;1 bardak suya 2 yemek kaşığı nişasta ekledim).
Pişirme aşamasında ise süzüp kuruladığım eti zeytinyağında kavurdum. Et kendi suyunda pişerken ara ara tavayı silkeledim veya karıştırdım.
Diğer bir kapta sosu hazırlamak için tereyağı eritip unu kokusu çıkana kadar kavurdum. Bir bardak et suyunu(çeşitli tariflerde süt, krema veya süt+su karşımı kullanılmış) ekledim ve ardından baharatları karıştırdım. Sosun topaklanmamasına dikkat edilmeli. Hazır olan sosu kenara alıp bir diğer tavada piyazlık doğradığım soğanı az zeytinyağında öldürüp ince kıyılmış sarımsağı ve julyen doğranmış köy biberlerini ilave edip pişirdim. Biberleri  ete karıştırıp sosu da ekleyerek kısa bir süre hafif ateşte bıraktım.

Makarna mevzusuna gelince; aslında evde hazırda tagliatelle makarna olmadığından burgu ile idare etmek zorundaydık;)  zira yemeğin yanında garnitür olsun dedik.

Makarnayı(yarım paket) suyuna az zeytinyağı ekleyip haşladım ve kenara aldım.
Daha sonra sosu pişirdiğim tavada birkaç kez çevirdim ve hatta iki üç kaşık sos ekledim.