Bu Blogda Ara

29 Ocak 2013 Salı

Limonlu Glazür

Buradaki  tarifte küçük bir değişiklik yapmak istedim, fena da olmadı.  Bu kez kağıt kalıplar yerine farklı ebat ve şekillerde kek kalıpları  kullandım ve çikolata glazürü yerine limonlusunu uyguladım.  Oysa bugün yazılarıma devam etmeyi düşünmüştüm, bunun yerine zamanımın büyük kısmı mutfakta geçti, neyse.

Limonlu glazür tarifine gelince;
1 yumurta akı iyice çırpılır sonra 0,5 su bardağı pudra şekeri eklenir ve tekrar karıştırmaya devam edilir.   Son olarak yarım limonun suyu eklenerek kıvam alan glazür kullanılmaya hazır hale gelir.
Kek veya pastanın üstüne dökülerek bıçağın geniş yüzüyle hızlıca  sıvanır ve kurumaya bırakılır.

Limon suyu yerine portakal suyu da kullanılabilir.






28 Ocak 2013 Pazartesi

Çikolata Parçalı Beze


Gereken malzeme:
4 yumurta akı
250 gr şeker
1 tutam tuz, vaniya
ve
çikolata parçaları(chocolate chips)

Yapılışı:
Yumurta akları, tuz ile birlikte mikser yardımı ile çırpılır. Kar şeklini aldıklarında şeker azar azar ilave edilerek çırpmaya devam edilir. Pütürsüz bir kıvam alan karışıma çikolata damlaları karıştırılır ve kaşık yardımı ile istenen büyüklükte fırın tepsisine aralıklarla dökülür. 130-140 derecede kurumaya bırakılırlar.
Beze yapmak çok kolay, dikkat edilecek husus pişirilmeleridir. Fırın ısısı iyi ayarlanmazsa içleri kurumaz, ortalarında sakızımsı bir kitle kalır. Hafif ısıtılmış fırında pişirilmeleri tavsiye edilir.
Çikolata parçaları yerine çekilmiş ceviziçi de kullanılabilir, bu da ayrı bir tat.

21 Ocak 2013 Pazartesi

Yine mi patates

Yıllar önce patates ile hazırlanılabilen onca çeşitten bihabermişim. Salatada, çorbada, kumpiri ve köftesi, güveçte ve kızartması olarak yer bulurken  sofrada,  fark ettim ki patates bu kadar değilmiş.   Tart, poğaça, kek, muffin, mantı(gnocchi), ay çöreği, krep olmuş.  Saymayı unuttuklarım vardır muhakkak. Öyle yana yakıla patates sever olmadım lakin bu çeşitlilikle o kendini herkese sevdirir.
Yemek yapmak öğrenilmez, bu da benim düşüncem, insanın içinde var ise o hüner öğretilecek olan  usullerdir.   Gastronomi  bu yüzden var.  Sonra, herkes yemek pişirebilir lakin kimi sadece midedeki boşluğu doldurmakla ilgili, kimi  damaktaki lezzete odaklanır, kimi ise lezzetle görüntüyü
birleştirir veya birleştiremez.  Birkaç malzemeyi karıştırıp ne çıkarsa bahtıma tarzı yemek pişirenler de var, işin özünü deneye deneye çözenler de.
Oldum olası pahalı, ender bulunan malzemelerin sıralandığı tariflere karşı bir antipatim var bir de haydeee diye yemek yapanlara.  Mümkün olduğunca  sade, ekonomik ve aynı anda lezzetli atıştırmalıklar, yemekler hazırlamaktan yana bir tavrım var. Elbette ziyafet sofraları farklı olmalı lakin yine de  abartılmamalı.  Süslenip püslenen masalar, yok yok dedirten soğuklar, ara sıcaklar, birbirine lezzet uyumu olmayan malzemelere hazırlanan yemekler,  uyduruk, gıda boyasına doymuş tatlılar, hiç de iştah açıcı olmadıkları bir gerçek. Dildeki lezzet alma duyusunu kaybetmişçesine tuhaf  yiyeceklere  meyletmek; işte bunu hiç anlamam. Belki de farklı olma arzusunun dayanılmaz baskısındadır, kimbilir?..
Mutfakta çok becerikli olmak elinin altında her malzemeyi bulundurmak ile ilişkilendirilmemeli. Yoktan var etmek bir beceridir. Elinin ucuyla olanları  kenara itip işin icabına bakmak marifet.  Bunun varlıkla veya yoklukla alakası olmamalı, işte bu çok  talihsiz bir söylev olur. 
Yemek bloglarının çoğalması, deneyim ve bilgi paylaşımı açısından çok yararlı diye düşünmüşümdür, yeter ki bir gösteriş revüsüne dönüşmesin. 
Yemek kursu öncesi  sağlıklı beslenme  ve gıda teknolojisi kursları verilmeli bence.  Ben öyle dedim diye değişen bir şey olmaz, farkındayım, yine de  bilmekle bilmek arasında uçurum olduğunu hatırladım.  İnsan eğer isterse o uçurumu doldurabilir fakat iş gelip insanın ta kendisine-naturasına kadar gider. Yani... iş yine de insanda biter.

Şu krep tarifine gelince;  spontane olan bir şey, bu yüzden ona dair işaret edeceğim bir adres yok.  Buna benzer tarifler yok mu, elbette ki var.  Herneyse; fırında pişmiş patateslerle başladı herşey:

Patatesli Krep

2 iri patates: pişirilip(haşlanmış veya fırınlanmış) iyice ezilmiş
2 yumurta
2 yemek kaşığı un
tuz, karabiber, kekik
tavayı yağlamak için çok az riviera zeytinyağı

aralarına: dilimlenmiş kaşar peyniri(jambon da eklenebilir)



eylül

13 Ocak 2013 Pazar

Nasıl Birisi

Nasıl Birisi

Günün uykulu halini, sabahları seviyorum.  Baştan çıkaran yatağa dönmek düşüncesi,  soğuk suyun ürperten dokunuşları, anlık kaybolmuşluk hissi,   geceden kalan düş kırıntıları ve akıldaki  yapılacaklar listesinin neresinden başlarım belirsizliği.   Sabah serinliğinin  insanın teninden geçip kemiklerine kadar nasıl işlediğini bilirim.  Mevsimin kış olmasından değil, çocukluğumda gittiğim yaz  kamplarından.  Sabahın en uykulu vaktinde annemin beni uyandırıp, diğer çocuklarla birlikte bizi götürecek otobüsü beklerken öğrendim.  Durduramadığım bir titreme yayılırdı tüm uzuvlarıma ve o an vaz geçerdim,  hem denizden hem macera dolu kamp günlerinden. 

Geniş bir ailede büyümek farklı olmalı; çocukluğumda özenirdim böyle ailelere. Düşünürdüm ki öyle ortamda yaşanan her an bir mutluluk, neşe patlamasıdır diye. Çocuk aklı.  Nasıl olduğunu elbette ki öğrenemedim,  tahmin edebilirdim sadece.  Büyük olasılıkla güzel anlar da yaşandığı gibi, kaçıp 
haykırasın geldiği, çekilmez zamanlar da oluyordur, tıpkı hayattaki gibi.   Kalabalık ailede büyüyen çocuklar büyük bir  oditoryumdaymışçasına  hayatı  öğrenirler, herkesten  bir şeyler kapıp büyürler, bence.   Ben, annemden öğrendim.  Gün boyu yanımda olmayan, işten yorgun argın gelen, vardiyalarında uyuyakaldığım, onsuz uyandığım annemden.
Konuşkan bir çocuk olmadım; sessizce annemi izlediğimi hatırlıyorum: üzüldüğü, sevindiği zamanlarını, onu mutlu veya  mutsuz edenleri.   Beni hiç  şımartmadı, iyi ki yapmamış.  Uzun uzun konuşmadı benimle, lakin ben onu hep duydum...  Tüm kontrolcülüğüne, disiplinine  rağmen ne kadar sevgi dolu  olduğunu anladım.  Saygıyı ondan öğrendim, onu bana anlatmadı, göstermedi, kendisi öyle yaşadı.  İnsanları yargılamadığını  gördüm, ekmeğini  tereddütsüz paylaştığını gördüm ve hiç unutmadım...

İyi bir insan olduğum iddiasında değilim. Yaptıklarım, başardıklarımla övünmedim ve  yapamadıklarımla yıkılmadım çünkü hayat aşılacak bir dağ, finiş  çizgisinde ödülü kapacağım bir yarış değil.  Hatalar yaptım  ve onları sorun etmek yerine dersimi aldım.   Sessiz çocukluğumdan yüreğime yürürken çok  şey anladım,  hiç kimsenin bana anlatıp, gösterip öğretemeyeceği.  Ve ruhumu tamamlayan diğer parçamı bulduğumda yüreğimin derinliğini keşf ettim, 
sabahlarıma  tarifsiz, heyecanlı bir özlem eklendi...  Aşk elimi öyle sımsıkı kavradı ki yüreğim sıcacık kaldı.

Sevgimi rahatça belli eden biri olmadım.  Çocukken bile sarılmalardan, öpüşmelerden hoşlanmazdım.  Oysa ağlayan birini gördüğümde elimi kolumu  nereye koyacağımı, ne tarafa bakacağımı bilemem.  Çaresizlikle göz göze geldiğimde kalbime ince uçlu bir hançerin saplanması ile canım yanar.  Yaptığı  herhangi yanlış yüzünden utanç duyan bir insanı görmezden gelmek, kendisine çeki düzen vermesine bir fırsattır diye düşünmüşümdür.  Karşımdaki  arkadaşım da olsa  uzun uzun sohbet edemem, kelimeler anlamını yitirdiğinde insanın dilinde kekremsi bir tat kalır.  Kalabalık dostluklara inanmadım hiç, olsa olsa kalabalık eğlenceler vardır.   İnsanın bir-iki can dostu olur,  bence.  Onlarla paylaştığı sıkıntılar değil, koşulsuz güven ve anlayış olmalı...

İnsan dünyaya bir şeyleri değiştirmek için gelir, en azından herkesin aklından geçmiş bir saliselik düşünce bu. Kimileri başardı, kimileri  sunulanla yetindi  ve kimileri  egosunun ihtişamında kendini kaybetti. Ben, kendimi değiştirdim...  Hayat daha bir kolay yaşanılan, daha uyuşturucu kıvamında ve insan naturası hala birkaç  asırlık bir bilmece. Bu konuda bilimsel araştırmalar, çeşitli
teoriler, iddialar olsa da bir insanı  tanımak mümkün değil.    Yaşayış biçimi, alışkanlıklar, fiziksel özellikler  bilinebilir, lakin ruhun sonsuzluğu feth edilemez.  Bunun farkına varanlar Aşk'ı, inanmayı, sabr etmeyi ve yürekten gülümsemeyi bilir.  Bunun farkına varanlar Aşk ile o bilmecenin çözülüşünü izledi...

Nasıl birisisin?..

eylül

12 Ocak 2013 Cumartesi

Ne Hayallerle Büyür İnsan

Kelimeleri  yazmak için henüz hazır olmadığına inanırsın bazen.  İlk bisikletinin hediye edildiği güne benzer bir his koşturuyor insanın  zihninde; hem çok  sevinçli ve mutlusun  hem heyecanlı ve onu nasıl süreceğini bilmemen  bir tasa.  Birkaç gün geçip, dizlerindeki yaralar kabuk bağladığında  sen artık  büyüdüğünü biliyorsun... Ve çelişki burada başlar;  çünkü yazacaklarını bilirsen  onlar yüreğinin sesi değil, sadece öğrendiklerinin bir kopyası olurlar...
eylül

 

8 Ocak 2013 Salı

Damak Tadı

Damak tadı herkes için farklı;  bazen birbirinden keskin çizgilerle ayrılır, bazen birbirine yakın.  Kimi bol baharatlı, salçalı, acılı yemeklerden tad alır, kimi  tencere yemeklerinden veya tava, ızgaradan.  Kimi doymak için sofraya oturur, kimi lezzet almak için.  Lakin, herkesin damak tadı kendine...

Peynir soslu karnabahar:






Malzemeler:
1 adet karnabahar, 1 yemek kaşığı sirke, tuz
Sos:
2 su bardağı süt, 2 yemek kaşığı un, 2-3 yemek kaşığı zeytinyağı (tereyağı), tuz, karabiber, 1,5-2 bardak  rendelenmiş kaşar peyniri(veya beyaz peynir)

Karnabahar çiçekleri  sirkeli, tuzlu suda 10 dakika haşlanır.  İyice yağlanmış olan fırın kabının dibine peynir rendesinden birkaç tutam serpiştirilir ve  haşlanıp suyu süzülmüş karnabahar çiçekleri eklenir. 
Beşamel sos hazırlanır, tuz ve karabiber ilavesiyle tatlandırılır.  Kalan peynir ister sosun içine karıştırılarak ister karnabaharın üstüne serpiştirilerek  kullanılabilir. 
Yemek 220 derecede üstü kızarana kadar pişmeye bırakılır.
Not: Sosta kullanılan süt yerine karnabaharın haşlandığı su da kullanılabilir.



Ve ta daaaa:
 Domates Çorbası:


Klasik ve kolay:
1 adet 400 gr  doğranmış domates konservesi, 1 tatlı kaşığı biber salçası, 1 tepeleme yemek kaşığı un,  2 yemek kaşığı zeytinyağı(tereyağ),  6 su bardağı  su, tuz, karabiber
(blender ile kıvama gelen)

Ve:
Tam Buğday Unu ile Pide Ekmek




3 su bardağı un(yaklaşık), 1 paket çabuk maya, 1,5 tatlı kaşığı tuz, 1 tatlı kaşığı şeker, 1 yemek kaşığı sirke, 2 yemek kaşığı zeytinyağı, 300 ml ılık süt)su
Üstüne: yumurta sarısı, susam, çörekotu

Ve Dr Öetker'in Wolke kek reklamlarından esinlendiğim:


Elmalı küçük keklerim
Malzemeler:
3 yumurta, 200 gr toz şeker, 200 gr un, 1/2 kabartma tozu,  3 yemek kaşığı taze sıkılmış portakal suyu,  3 elma
Yumurta sarıları şeker ve portakal suyu ile birlikte çırpılır.  Kabartma tozu ile elenmiş un  azar azar eklenerek hafifçe karıştırılır. Kar şeklinde çırpılmış  yumurta akları da tahta kaşık yardımı ile yedirilir. Son olarak kabukları soyulup rendelenen ve fazla suyu sıkılan elmalar karıştırılır.  Kağıt kalıplara pay  edilip 180 derecede pişirilirler.
Ben üzerilerine limonlu glazür kullandım. Daha gösterişli sunum için şeker ile çırpılmış süt kreması uygun olabilir veya basitçe: üzerilerine pudra şekeri  elenebilir...

6 Ocak 2013 Pazar

Mısralar... Hoşçakal Kardeşim...


Hayatı duymamak için müziği örtünüp, pencere pervazındaki serçeleri seyrediyorum. 
Bir avuç buğday kırığı ile başlamıştı bu cıvıltılı dostluk.

Bulutlu gri kubbe öyle yakın ki yere, elimi uzatsam dokunurum sanki.

İsli dumanlı, mekanik hırıltıyla nefes alıyor şehir, bugün  biraz pervasız, biraz üşümüş.

Gizemli bekleyişin izi var havada ve uğultulu bir sessizlik. Deniz ufukta gökyüzü ile buluşmuş,
sütün içine karışmış bir damla çivitin maviliği renginde bir  randevu.

Yüreğim öyle sıcak ki...

eylül



Nur içinde yat...

4 Ocak 2013 Cuma

Yürekteki Aşk

Günler  yine birbirinin aynı, oysa zamanın en son halkasıydı Yeni yıl, şaka gibi;  yine  aynı düzenin, aynı çarkın içindeyiz.  Darmadağın vitrinler, klasikleşen  yeni  yıl zamları, birbirinin tekrarı trajediler ve komediler,  ertelenen piyango bileti umutları, yenilenen ajandalar, takvimler: insan hayatının her mevsiminde  yaşananlar.  Ufacık, kısacık, neşeli bir  molaydı  yanıbaşımızdan gelip geçen, içinde olanlara, dışında kalanlara  selam veren...  İster kutlansın, ister  dışlansın hepimiz aynı eşiği atladık; yılların  2013'ündeyiz.

Hoşgeldin Yeni Yıl!.. Sağlık ile, huzur ile, savaşsız, kavgasız hatta inşallah!.. siyasetsiz, İnsanca yaşanacak  hayırlı bir yıl olursun.  Belki bir mucize olur da  bu muhteşem ülke, Atatürk'ün önderliğinde yoklukta ve savaşta, tüm imkansızlıklara rağmen  birlik ve Büyük olmayı başardığı gibi, Büyük Türkiye tahtına  layıkıyla oturur  yeniden...  Belki bir mucize daha olur da hep sözü edilen, özlenen, anlatılan ve anlatılamayan muhteşem Türk'lüğün  hakkını gerçekten  verebiliriz yeniden.  Gurur, hırs ve  kibir çekişmelerini bırakıp,  bu ülke onurlu, başı dik, zihni ve varlığı özgür, vatan aşkı ile kenetlenir yeniden...   
Umut etmek için çok sebebi var insanın ve bir tek sebebi: yürekteki Aşk...

eylül

Bir film sahnesi paylaşmak istedim;
"V For Vendetta" , 2006 yılında gösterime giren ABD-Almanya yapımı bir film.  Hikaye geleceğin İngiltere'sinde  geçer.... Konusu hakkında  bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

1 Ocak 2013 Salı

Atıştırmalık

Uğur Böceği

dilim ekmek
beyaz  peynir, 1-2 diş sarımsak, 1 yemek kaşığı sızma zeytinyağı, kekik(ezme yapılacak)
birkaç misket domates, siyah zeytin, zeytin ezmesi

Yelkenli

 
dilim ekmek
beyaz peynir ezmesi
her yelkenli için yarım dilim piliç jambon