Yıllar önce patates ile hazırlanılabilen onca çeşitten bihabermişim. Salatada, çorbada, kumpiri ve köftesi, güveçte ve kızartması olarak yer bulurken sofrada, fark ettim ki patates bu kadar değilmiş. Tart, poğaça, kek, muffin, mantı(gnocchi), ay çöreği, krep olmuş. Saymayı unuttuklarım vardır muhakkak. Öyle yana yakıla patates sever olmadım lakin bu çeşitlilikle o kendini herkese sevdirir.
Yemek yapmak öğrenilmez, bu da benim düşüncem, insanın içinde var ise o hüner öğretilecek olan usullerdir. Gastronomi bu yüzden var. Sonra, herkes yemek pişirebilir lakin kimi sadece midedeki boşluğu doldurmakla ilgili, kimi damaktaki lezzete odaklanır, kimi ise lezzetle görüntüyü
birleştirir veya birleştiremez. Birkaç malzemeyi karıştırıp ne çıkarsa bahtıma tarzı yemek pişirenler de var, işin özünü deneye deneye çözenler de.
Oldum olası pahalı, ender bulunan malzemelerin sıralandığı tariflere karşı bir antipatim var bir de haydeee diye yemek yapanlara. Mümkün olduğunca sade, ekonomik ve aynı anda lezzetli atıştırmalıklar, yemekler hazırlamaktan yana bir tavrım var. Elbette ziyafet sofraları farklı olmalı lakin yine de abartılmamalı. Süslenip püslenen masalar, yok yok dedirten soğuklar, ara sıcaklar, birbirine lezzet uyumu olmayan malzemelere hazırlanan yemekler, uyduruk, gıda boyasına doymuş tatlılar, hiç de iştah açıcı olmadıkları bir gerçek. Dildeki lezzet alma duyusunu kaybetmişçesine tuhaf yiyeceklere meyletmek; işte bunu hiç anlamam. Belki de farklı olma arzusunun dayanılmaz baskısındadır, kimbilir?..
Mutfakta çok becerikli olmak elinin altında her malzemeyi bulundurmak ile ilişkilendirilmemeli. Yoktan var etmek bir beceridir. Elinin ucuyla olanları kenara itip işin icabına bakmak marifet. Bunun varlıkla veya yoklukla alakası olmamalı, işte bu çok talihsiz bir söylev olur.
Yemek bloglarının çoğalması, deneyim ve bilgi paylaşımı açısından çok yararlı diye düşünmüşümdür, yeter ki bir gösteriş revüsüne dönüşmesin.
Yemek kursu öncesi sağlıklı beslenme ve gıda teknolojisi kursları verilmeli bence. Ben öyle dedim diye değişen bir şey olmaz, farkındayım, yine de bilmekle bilmek arasında uçurum olduğunu hatırladım. İnsan eğer isterse o uçurumu doldurabilir fakat iş gelip insanın ta kendisine-naturasına kadar gider. Yani... iş yine de insanda biter.
Şu krep tarifine gelince; spontane olan bir şey, bu yüzden ona dair işaret edeceğim bir adres yok. Buna benzer tarifler yok mu, elbette ki var. Herneyse; fırında pişmiş patateslerle başladı herşey:
Patatesli Krep
2 iri patates: pişirilip(haşlanmış veya fırınlanmış) iyice ezilmiş
2 yumurta
2 yemek kaşığı un
tuz, karabiber, kekik
tavayı yağlamak için çok az riviera zeytinyağı
aralarına: dilimlenmiş kaşar peyniri(jambon da eklenebilir)
eylül
Eylül'cüğüm çok leziz görünüyor var ya ben daha hiç krep yapmadım ömrümde, yemedim de:)))patatesi çok severim hele kızartmasına bitiyorum:)patates salatasını da çok severim üzerine bolca sumak da serpiyorum bilmem sen de sumaklı denedin mi ben çok yakıştırıyorum ama damak zevki herkesin farklı farklı olabilir..yazdığına katılıyorum gıda boyalı hiçbir şeyi sevmiyorum..doğal olmalı mideme girecek her şey...eline sağlık canım afiyet bal olsun:)sevgiler....
YanıtlaSilTeşekkür ederim:-)
Sil