Bu Blogda Ara

23 Mayıs 2013 Perşembe

Böyle bırakıp gitmek olmadı Paşa'm

Bizim evde haberler, haber programları seyredilmez, bu hal öz be öz kendi özgür irademizin seçimi.  Bu cümle sonrasında kocaman, tok sesli bir 'fakat' dimdik durmakta: fakat!  Ne ekonomiden, ne sanattan, ne de siyasetten bihaber kalmadık.  Çok şükür ki benliğimizi kaybetmeden, serinkanlılığımızla herşeyin farkındayız.  Farkındayız olanların, olmayanların, oldurulanların.
İnternetten gazetelere göz atmak, toplum, ekonomi,  günlük hayat  hakkında bilgi edinmek,  insanın birkaç dakikasını alır.   Bir de aklın süzgecinden geçince tüm bunlar... Bir de hengâmenin içinden geçiyorsa insan...

Siyaset  hafife alınmaz; herkesçe de yapılamaz. Yine fakat...

Gülse Birsel'in "Yalan Dünya" karakteri Vasfiye Teyze ağzından çıkarcasına diyesim var:  " ne çektin be Türkiye'm, gelen, giden siyasetlerden, iktidarlardan..."

Gelebilseydiniz  Paşa'm, ne iyi olurdu ya... Ne harikulade olurdu!..

Senden sonra iktidara her gelen,  ziyafet sofrasına çöker gibi çöktü bu yurdun bağrına, esti gürledi, ezdi, kayırdı, yedi bitirdi...  Ne emanet, ne can düştü aklına. Bu vatan uğuruna feda edilen canların, akan kanların, sönen ocakların vebalinden hiç çekinmediler.

Birbirlerinden farkları sadece yöntemleri.  Birbirilerinden farkları kulaklarına fısıldayanları...
Yıllardır insan hakları sakızıyla geviş getirilir, öte yandan hak hukuk her daim ağırlığın(paran) kadar verilir.

Evinde istediğin gibi davranırsın; çubuklu pijamalarını çeker oturursun. İster masada, ister sofrada hatta ister koltuğa kıvrılıp yemek yer, kahveni çayını içer, demlenirsin.  Hışşt diyen olmaz, ev senin, düzen senin, ne haddine kimsenin...
Her gelen bu cennet memleketi ha böyle görüp, öyle yönetti;
böyle bir  delalet olmaz,  olamaz.  Fakat:  bunu yaptı ya her gelen, kusasım gelir...

eylül 

2 yorum:

  1. Eylül'cüğüm paşamız artık gelemeyeceğine göre kendi başımızın çaresine bakacağız, bu saydığın türleri başımıza getirmemek en güzel ama cehalet yok mu..işte iki Allah sözcüğüne tav oluyor vatandaş! Seni bilmem ama ben Osman Pamukoğlu paşadan çok ümitliyim ama medya saklıyor adamı nasıl olacak bilemiyorum kulaktan kulağa yayacağız herhalde...olmaz da değil fısıltı gazetesin en iyi gazetedir derler..sevgilerimle

    YanıtlaSil
  2. İyilerin kazandığı bir 'yer' değil burası... Mantıklı olarak 'özeleştiri' yaparsa eğer insan, kendisinin de aslında iyi olanı değil, içinden geçenin -doğru bildiklerinin- gerçek olmasını istediği gerçeğiyle karşı karşıya kalacaktır. Yani özet olarak, ne kadar edebiyat, felsefe, nasihat, tecrübe olsa da kocaman bir kısırdöngünün içinde farklı zamanların içinde aynı 'an'ları yaşıyoruz. Genel bir soru sormak isterim: Atatürk acaba -şimdi hasretle kendisinin burada olmasını isteyenler gibi- bir başkasından medet umduda mı 'Atatürk' oldu?.. Misafir olduğumuz bu yerde yeter ki içten birbirimize saygılı olalım; gerisi çorap söküğü misali gelir... Saygılar.

    YanıtlaSil