Bu Blogda Ara

25 Haziran 2013 Salı

Özgürlük

Yaşam, eğlence treninde geçen bir yolculuk misali: güzel, hüzünlü,  komik, kabus anların zinciri, Zaman'a yazılan.  Ne kadar sorgulansa, ne kadar lanetlense ve ne kadar  alışılıp sevilse de sonu olan bir yolculuk.  Şairin dediği gibi "bir hoş seda..." geriye kalsa...
Herkesin yaşam anlayışı farklı, asıl özgürlük bu, yazılmamış, kanunu koyulmamış. Unutulmuş olan ise herkesin özgürlüğünün sadece kendisine ait olduğu... Herkesin anlayışı kendi farklılığında, yorumu ise  gönlünün kuş bakışı uçuşunda. Bu yüzden susmak ne kadar ahmakça, ne kadar kalleşçe, ne kadar cahilce ve umarsız  algılansa da ... tepkidir. 
Herkes bir farklılık umuduyla dünyaya gelir. Yoğurulur, kıvam bulur ve... ya başkalarınca verilen şekliyle barışık olur ya da ruhuna işlenen özgürlüğe inanıp baş kaldırır. 
Umut... Umut hiç bitmeyen ilahi bir duygu.  Umutsuzluk yok, umudunu kesmek var ve yeni umutlara yol almak...  Yaşamanın kolay olduğunu kim iddia edebilir?..  Umut etmenin suç olduğunu kim  ispat edebilir?..  Dayatmanın, hükümdarlığın haklı sebeplerini kim aklayabilir?.. 

Bir gün-olur da-eğer herkes beynideki zincirlerinden kurtulursa, gerçekliğine kavuşur, özgür olur, kitabımızın yazdığınca...

Ve umut... : Aşk.

eylül


17 Haziran 2013 Pazartesi

Başka Türlü Bir Şey...

Başka türlü bir şey benim istediğim,
Ne ağaca benzer, ne de buluta.
Burası gibi değil gideceğim memleket,
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava...

Bir başka yolculuk dalından düşmek yere,
yaşadığından uzun...

Bir tatlı yolculuk dalından inmek yere,
ağacın yüksekliğince,
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince...
Nerde gördüklerim,
nerde o beklediğim,
rengi başka,
tadı başka...  

CAN YÜCEL


Masumane...

13 Haziran 2013 Perşembe

Kıyısız Deniz

İnsan hâli

Sınırları ihlal etmek nedir, herkesçe bilinmesi gereken  bir hal.   Sabırların tükendiği anın  farkında olunması gerektiği gibi. Anlamaya çalışıyorum, anlıyorum lakin öyle bir kördüğümü çözebileceğimi sanmıyorum... Öyle bir istek de kalmıyor geriye...

Ve hayat budur, diye yineliyorum içimden.  İlk Çağlar'dan  Fransız devrimine kadar;  Sezar'dan  Napolyon'a,  Rus  ihtilalinden Perestroikaya,  Hitler'den Stalin'e, Osmanlı'dan İstiklal'e ...
Kabullenmiyorum, kabullenmek istemiyorum.  Atatürk bir mucizeyken, bir ışıkken, bir Vatan Aşk'ı iken şu halleri aklım almaz oldu.
Ne taraf  ne de ideoloji savunucusuyum. Mütevazi, görünmez, kendi halinde dünya insanıyım.  Sorun şu ki, ne sağır ne de körüm.  Yüreğimin, benliğimin, özümün, ülkemin ve olan herşeyin farkındayım.

Bazılarımız benzetmeleri kabul edemeyiz; aklımızın alıştırması  böyle, yapacak bir şey yok.  Bazılarımız ise kendimizi ancak bu şekilde ifade edebilmişiz, yine yapılacak bir şey yok.
Her sabah yarı uykulu halimden çıkmadan gözlerimi  dünyanın bu haline kapatıp içimdeki dünyaya  açıyorum;  herkesin görünmeyen yaşam sahası içinde özgürce var oluşunu seyrediyorum, sınır ihlalleri olmadan,  kitabımızca, dinimizce  olduğu gibi. Nefesim daralıyor bu hayata  uyanmaktan...

Her günün akşamı kendime soruyorum;  nedir bu insanlığın hâli diye?..
Eğer Allah hepimizin birbirimizden farklı  olmamasını   isteseydi öyle yaratılmış olurduk.  Eğer hepimizin tek bir fikirde, tek bir anlayışta olmamızı isteseydi ne özgür irademiz ne de aklımız olurdu , koyun olurduk...

Şu yaşlı gezegende nefes alan, düşünen, İnsan denen varlıklar üzerinde oynanan oyunların sonu gelmeyecek mi diye defalarca sordum kendime.
Her birimizin sınırlarının ihlal edilişinin sonu gelmeyecek mi?..  Fikirlerin  baskısı , algıların esareti, sınıflandırılmanın, köleleştirilmenin olmadığı bir dünya bir hayal mi?..
Soruyorum kendime; hayvanın önüne atılır gibi  lütfedilen hakların kimsenin gücüne gitmiyor mu, diye...  Eğitimin bile ( ki her seçim zamanı "eğitim herkesin hakkı" diye söylevlerden  geçilmez) cüzdan ağırlığı ile taksim edilmesi,  kader kurbanlığın giydirilmesi, hareket sınırları belirlenmesi, yaşam biçimi dikte edilmesi nasıl izah edilebilir?..

Bırakın akıllı olayım; sorumluluklarımın farkına varayım.
Bırakın çalışayım,  başkasının sırtından geçinmeyi hazmetmeyeyim.
Bırakın itilip kakılan, küçük görülen, imkansız ve trajik diye sufle edilen, sınıfları tanımayan Aşk ile var olayım.
İçinizde hapsettiğiniz, utanıp karaladığınız  yüreğinizin tertemiz duygularını katletmeyi bırakın.
Değil mi ki İlahi Aşk ile başladı özgürlüğümüz hangi güç onun üstünde olabilir?..
Bırakın emretmeyi, insan olmayı deneyin...
Rüzgar şiddetli estiğinde ağaç eğilir, lakin orman büyüktür...  Bırakın var olayım...


eylül


Lokumlu Kurabiye:)


Kullanılan malzeme:  1 çay fincanı yoğurt, yarım tatlı kaşığı karbonat, 1 çay fincanı zeytinyağı(tereyağı), 2,5-3 çay fincanı un(kıvam için gerektiği kadar)
içine: sade veya cevizli lokum
üstüne: pudra şekeri

Un miktarını abartmamak koşuluyla elastik hamur hazırlanır. Avuç içinde ceviz büyüklüğünde bezeler  açılır ve ortalarına lokum koyup kapatılır.  170-180 derecede kızartmadan fırınlanan kurabiyeler sıcak sıcak pudra şekerine bulanırlar.

 
 
 

9 Haziran 2013 Pazar

Ne Mutlu Türk'üm Diyene!

Yorumsuz


İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı iken Tayyip Erdoğan’ın önsöz yazdığı Süheyl Ünver’in İstanbul Risaleleri kitabında da yer alan bir “beddua” var:

''Fatih İstanbul'u alıp da alayla Ayasofya önüne geldiği zaman derinden derine bir inilti işitti. Sesin geldiği tarafa bir adam gönderdi.
Sakalları uzamış, hali perişan bir keşiş bulup getirdiler. Huzura çıkardılar. Korktu, teskin ettiler.
Niçin hapsedildin diye sordular? Keşiş fala baktığını ve kuşatma hazırlıkları sırasında Konstantin'in kendisini çağırıp İstanbul'u Türklerin alıp almayacağını bildirmek için remil atmasını söylediğini, remilde İstanbul’un Türklerin eline geçeceğini söylemesi üzerinde de Konstantin’in kızarak onu zindana attırdığını hikâye etti. Ve şimdi karşınızda bulunuyorum, demek ki falım doğru imiş.
Bunun üzerine Fatih de İstanbul'un kendi elinden çıkıp çıkmayacağına dair remil atmasını ve doğruyu söylerse ödüllendirileceğini bildirdi.
Keşiş remil attı ve şöyle dedi:
- İstanbul Türklerin elinden harp ve darp ile çıkmayacak, lakin öyle bir zaman gelecek ki emlak ve arazileriniz satılacak, bu suretle İstanbul Türk malı olmaktan çıkacak.
Bu falın bildirdiği sonuçtan büyük üzüntü duyan Fatih ellerini kaldırarak 'İstanbul'da edindiğim yerleri ecnebilere satanlar, Allah'ın gazabına uğrasınlar!' diye beddua etti.''

Kaynak şudur: A. Süheyl Ünver - "İstanbul Risaleleri"
Yayınlayan: İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Önsöz: Recep Tayyip Erdoğan

8 Haziran 2013 Cumartesi

Yediden yetmişe




Olsun be, aldırma, yaradan yardır..
sanma ki zalimin ettiği kârdir..
Mazlumun ahi indirir sâhi..
Herşeyin bir vakti vardır.


Yunus Emre

7 Haziran 2013 Cuma

"Muhteşem" Dönüş

Yorumsuz, tarafsız,  geceyarısı karşılama komitesinde  olmayanlar için Başbakan'ın konuşması:
(çapulcuların yeni sıfatı vandallar ile)
TDK(Türkiye Dil Kurumu)'ya göre VANDALİZM:

1. özel, isim, tarih Miladın başlangıç yıllarında yaşayan ve Roma İmparatorluğu ile yaptığı savaşlarda acımasızlığı ile ün salan bir Doğu Germen halkı

2. özel Eski kültür ve sanat anıtlarını yakıp yıkan, bunların değerini bilmeyen kimse veya topluluk

ve:


"Bizim kavgayla, vurup kırmayla, vandallıkla işimiz olmaz. Değerli kardeşlerim biz yapmayı biliriz. Şimdi altını çiziyorum, faiz lobisine rağmen buralara geldik. Ve bu faiz lobisi şu anda borsada spekülasyonlara girmek suretiyle bizi tehdit edeceğini zannediyor. Şunu bir kere çok iyi bilmeleri lazım. Bu milletin alın terini biz onlara yedirtmeyeceğiz. Bir bankanın genel müdürü çıkıp da bu vandalizmi organize edenlerin yanında olduğunu söylüyorsa bunlar karşısında bizi bulacaktır. Biz bugüne Türkiye ekonomisini büyüterek geldik. Biz buralara insanımızı yücelterek geldik. Artık dünya Türkiye’yi konuşuyor, Türk insanını konuşuyor. Böyle bir dönemde nereden çıktı bu işler? Biz bugüne ya sabır diyen zafere ulaşır diyerek geldik."
"SİZİN ELİNİZDE TENCERE TAVA YOK DEĞİL Mİ?"
"Her ne yapacaksak hukukla, demokrasi içinde yapacağız. Bunun dışında her yolu, 76 milyon gayri meşru görüp karşısına dikileceğiz. Sevgili kardeşlerim siz 10 gün boyunca vakardan, aklı selimden, sağduyudan taviz vermediniz. Şimdi buradan evlerimize dağılacağız. Vakardan, aklıselim ve sağduyudan asla taviz vermeyeceğiz. Sizin elinizde tencere tava yok değil mi? İşte bu çok önemli. Siz sokaklarda tencere tavayla dolaşanlardan değilsiniz. Bu gençlik elinde bilgisayarıyla dolaşanlardan olacak. Birlikte Türkiye ülküsü için mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğiz. Gençler, kardeşlerim siz mazlumların umudusunuz. Siz Ortadoğu’nun Balkanlar'ın örnek gençlerisiniz. Siz büyük düşünecek, büyük adımlar atacak, büyük hedeflere adım atacaksınız. Siz oyuna gelmeyecek, aldanmayacak, aldatmayacaksınız."  
"Hepinize teşekkür ediyorum. Sizin şahsınızda Türkiye’nin tüm gençliğini kucaklıyorum. Yeryüzündeki tüm kardeşlerimi gönülden selamlıyorum. Sevgili İstanbullular emin olun Türkiye’nin yükselişini hiçbir güç, Allah’tan başka, engelleyemez. Şehit başkomiserimizle hayatını kaybeden iki gencimizi rahmetle yad ediyor, yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Ölsek de sevinin, eve dönsek de. Sanma bu tekerlek kalır tümsekte. Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir. Allah yar ve yardımımız olsun, bahtımınız açık olsun diyor hepinizi Rabbime emanet ediyorum."
“Birilerinden izin almak şeklinde hizmet etmek gibi bir derdimiz yok. Çünkü kendilerinden izin alınmasını isteyenler bu ülkede taş üstüne taş koymayanlardır. Yeşili sevmekse bu ülkede on yıllar boyu yeşili bizim gibi seven çıkmamıştır. Çevre dostu olmaksa onlara diyorum ki siz bizden daha iyi dost bulamazsınız. Şu anda sizin yanınızda gibi görünenlerin çevrecilikle alakası yok. Vatandaşın arabasını, malını yakmakla mı çevrecilik oluyor? Mehter Takımı’nı çok severiz ama Mehter Takımı gibi iki ileri bir geri olmaz. Bunu havalimanında da söyledim, bu mücadelenin karşısında faiz lobisi var. Bugün ABD’deki gazetelere ilan vermek için sıraya girenler bu lobinin ta kendisidir. Bütün bunlar niçin bizim ABD ziyaretimizden sonrasına denk geldi? Hazmedemediler, hazmedemediler. Türkiye büyüyor, evvelallah büyümeye de devam edecek. Hiç endişeniz olmasın. Cuma sabahındayız, sabahınız mübarek olsun, cumanız mübarek olsun. Birliğiniz dirliğiniz mübarek olsun. Allah yar ve yardımcınız olsun.”

HAYIRLI OLSUN TÜRKİYE...

Kim var bu işin arkasında?: Çapulcu


Kim var bu işin arkasında? http://ush.re/2l5a


Çapulcu:  http://ush.re/dje3


4 Haziran 2013 Salı

...

" 'Koltuk kapmaca' oynanmıyor burada..."

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/23429413.asp?yazarid=131&hid=23430455

Ve sahibinin kaleminden: bir ATA-Türk genci: 30dk önce:

"Bir kaç gün öncesine kadar çok kızıyordum insanlara nasıl bize miras verilen bu vatandan bu kadar çabuk vazgeçtiler diye. Ama görüyorum ki kimse vazgeçmemiş. Düne kadar fenerbahçeli arkadaşlarımla tatlı sert atışırken bugün bir fenerlinin galatasaraylı bir arkadaşımla omuz omuza bütünlüğünü gördüm. Zenginin fakirin bütünlüğünü gördüm. Biri sağ elini kaldırıp kurt işareti yaparken diğeri sol elini kaldırıp aynı yolda kalan diğer elleriyle birbirlerine sarıldıklarını gördüm. Kürdün lazın alevinin sünninin başı kapalının mini eteklinin tek yürek olduğunu gördüm. Ve anladım ki biz TÜRKİYEYİZ. KİMSE BİZİ YIKAMAZ. İstediğiniz kadar mezhep ayrımı yapın istediğiniz kadar siyasi ayrım yapın bizim hiç birşey Mustafa Kemalin Askerleri olduğumuz gerçeğini unutturmuyor. Biz kim miyiz senin deyiminle bir kaç ÇAPULCUYUZ. Gör bak bakalım sana bu çapulcular neler yapacak. Bu sefer vereceğin kömüre dağıtacağın makarnaya kimse hürmet etmiyor. Kusura bakma RTE Geldiğin gibi gideceksin. Ait olduğun yer orası yine gir oraya ve şiir yaz sen. En azından isteyen okur. Senin devrin bitti ve bunu Türk halkı yaptı. Pardon senin deyiminle Çapulcular. Şimdi al karını defol git. İnsanın kalbinin pisliği yüzüne vururmuş ya seninde yüzünden belli. Sen kim Atatürkün bize mirasına dil uzatmak onu değiştirmek kim. Sokaklardaki çapulcular Türkiye için ağlıyor Atatürk için ağlıyor. Bizim tek birleştiğimiz yer üzerinde ne kanlar dökülmüş olan bu topraklar. Biz senin adi oyunlarına pabuç bırakmayacağız.
 Çünkü biz şunu çok iyi anladık..... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE......"


 
 


3 Haziran 2013 Pazartesi

Aşk ile...

Sana olan aşkımı anlatamam...



Teselli

Bu hayatın acımasız düzenine isyan etmediysen, kapıldıysan serap düşlere,
Küçücük dertlerine sarılıp, kendini yalanın içinde unutmuşsan, 
sevmeyi bilmemişsen, bir teselli yetmez sana uyanmak için...

Suskunluğuma kelimeler yazma, içimde bitmez bir Aşk var, ahh,
anlamazsın, anlatamam ömrümce, kavrulur,  hiç olurum sevdada.
Ettiğim duaların hepsinin sahibi Aşk, ona kavuşmak  tesellim oldu... 

Tesellim; bir günün daha doğması, bir gün daha bakacak olan  gözlerim, 
Aşk ile gülümseyen kelimelere gebe kalacak dudaklarım, tesellim olur,
Armağan bir  nefesim daha onu görmek, duymak,  yaşamak için var olması,
tesellim olur...

Çok acı var, gördüm; yandı içim, kül oldum, 
hayatın rüzgarında savrulan  yüreğime Aşk dokundu, dirildim.
Gözyaşları denizlere sığmadı boğuldu bir cihan, kaderin cilvesi diye yazılıp çizildi,  ben dirildim...

Tesellim; gözlerinde o kaybolmuş sihirli dünyayı görmek,
kimbilir, belki sen bile farkında değildin onun; 
olsun, belki yanıldım diye tesellim var,

Ben her gün,  yüreğimin her attığında ordayım zaten  yeganem,
tesellim; bu yalan dünyada, herşeye rağmen Aşk var... 
Tesellim, bir yudum suyun içinde, ölümün ucunda Sana varmak var...

eylül 

Ceviz Ağacı



1 Haziran 2013 Cumartesi

Taksim Gezi Parkı 2



Halk eliyle iktidara geldiklerini unutanların tertiplediği "İstanbul Gaz Festivali"...nden.