Her yolculuğun sebebinde gizlenen bir kaçış, bir arayış var. Hayatın yorgunluğu ve bunalımından, mümkün olan her an, uzaklaşmak ister insan. Yola çıkmak, zihnin kuytusunda uyuklayan arayışın huzur ve dokunulmamış saflığın çağrısı peşine düşmek olur. Eve dönüş ise hep bir "daha", hep bir "bambaşka" hayallerin tesellisiyle kabullenilir olur.
Gittiğin yerlerde tanıdık bir şeyler bulursun bazen, kıpır kıpır olur gönlün, gülümsersin. Yeşile, maviye, zakkumun pervasız salınışına gülümsersin. Sahildeki çakıl taşlarında çocukluğun, yakamozda hüznünle buluşup gülümsersin. Dudaklarının, gözlerinin kenarlarında gülümseme kırışıkları yerleşir, hepsini bir bir okşarsın...
Rüzgar okumaya başladığın kitabın sayfalarını çevirir, hikaye ilk sayfalarda kalır, düşlere dalıp sonunu sen yazarsın. Güneşin toprağa bıraktığı ateşinde yalınayak yürüyüşe çıkarsın, uğur böceklerini uçurmak gelir içinden. Başına papatyalardan taç örersin, sonra tek tek öpüp özür dilersin onlardan...
Otların kokusunu içine çeke çeke uyuyakalırsın bir çınarın altında. İlk gördüğün köy çeşmesinden kana kana su içersin, ıslanır saçların, yüreğin sırılsıklam, aşktan... Dolunayda yıldızları sayarsın, dileklerin bekleme durağında, için içine sığmaz. Yolculuğun ruhuna, farkında bile değilsin...
Dönmek istemezsin. Hayatın içindekileri hatırlayıp, dönmek istemezsin.
eylül
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder