Bu Blogda Ara

19 Mart 2014 Çarşamba

Göstermelik hayatlar

Misafir telaşını yaşamayan var mıdır, sanmam.  Çocuk aklı ile o günler yaramazlık için bulunmaz fırsat, mutfaktan aşırılan börek, kurabiye ve yeni arkadaşlar.  Ergenlikte memnuniyetsizliğin homurtusunu illa ki duyurup, misafirler gidene kadar odadan çıkmadığın zamanlar.

Misafir gelecek diye evin altını üstüne getirip temizlik yapılır, sanki hiç süpürülmemiş, toz alınmamış gibi.  Dip köşe, her yer bir değil tekrar tekrar paspaslanır, koltukların minderleri silinir, büfede ne var ne yok çıkarılıp yıkanır, danteller, perdeler de nasibini alır ve bu hengâmenin ortasında kalan her kimse saçını başını yolacak hale gelir.

Göstermelik mi yaşıyoruz ne?  Çok yorucu, çok...

Düzenli olmanın zararını gören var mıdır?  Zaman öyle kıymetli ki, boşa harcamamalı, nitekim kimse zaman zengini değil.
Düzenli olmak, okul öncesi öğretilmesi gereken bir disiplin meselesi. Kişinin kendi kendini denetlemesi, zamanı programlaması ve programına uyması.  Ertelenen yapılacaklar birikir, biriktikçe işe başlamak zor gelir.
Aslında herkes kendi işini bilir, herkesin düzeni/düzensizliği kendine.  Şu an itibariyle kendimi provoke ettiğimin farkındayım, olsun.  Diyeceğim şu ki  göstermelik yapılanlara  anlam veremem.  Bize ait bu kısacık zaman süresinde misafirliğin tadını kendi evimizde kendimize tattırmalıyız. Kendimize saygıdan, sorumluluktan, insan olmanın ayrıcalığından...
Her gün temiz, düzenli bir evde uyanmak, iştah açıcı sofralar hazırlamak, kişisel bakımına dikkat etmek insanı hem motive eder hem de yaşama güzel baktırır.
Şartlar ne olursa olsun, belki de  peşinizi bırakmayan olumsuzluklara rağmen,
 hiç kimse sorunsuz, sıkıntısız yaşam garantisiyle doğmaz.  Ister geniş olanakları olsun ister dar gelirli, huzurlu  vicdan, onurlu bir yaşam gibisi yok. Bu dünyadaki misafirliğimizin anlam bulduğu tek gerçek.
Kısaca, misafir olmak veya ağırlamak heyecanlı, tatlı bir heyecan aslında. Sohbet, paylaşılan sofra, eğlenceli, hoş geçen bitmesini istemediğin vakitler.    Kaygılar, gösteriş olmasa...

 eylül


Bohça silkeler gibi oldu:), aslında ne misafir var gelen ne de misafirlik.   Bunlar da birikmiş düşünceler.  Herneyse,  son dönemde tarif defterimden  tekrarlar geldi. Portakallı kekin fotoğrafını çekmediğimi bitmek üzereyken fark ettim. Diğerleri tanıdık; fırın sütlaç,  beze, karnabahar graten, körili hindi sote, sandviç ekmeği.

Portakallı kek

Gerekenler: 4 yumurta, 1 bardak şeker, 1/3 bardak sıvı yağı(riviera zeytinyağı kullandım), 1/2 bardak taze sıkılmış portakal suyu, 2 bardak un, kabartma tozu, bir portakal kabuğu rendesi

Yumurtalar şeker ile iyice çırpıldıktan sonra yağ ve daha sonra portakal suyu eklenir.
Kabartma tozu ile birlikte  elenmiş un azar azar yedirilerek misketin en düşük hızı ile karıştırılır.  Yaslanmış unlanmış kek kalıbına boşaltılır ve 180 derecede 40-50 dk pişirilir.



ve diğerleri, tekrar:)













1 yorum: