Bu Blogda Ara

19 Aralık 2014 Cuma

Şükrettim

Aralık sabahı.  Kış güneşi dokundu yüzüme. Bir an,  eridiğimi hayal ettim, tüte tüte. Her zerremin boşluğa  karışmasını düşledim.  Sessizliğe İncesaz ezgisi karıştı, salındı ruhum.  Hislerden sırılsıklam oldu yüreğim.
Uyandı bedenim, kollarımı kanat misali açtım, nefes nefese kalana kadar döndüm, döndüm.  Müzik doldu gözlerim,  sevinçli-hüzünlü bir yağmurun mısraları damladı içime.  Ağaç kökleri gibi toprağa tutundu  ayaklarım, filizlendi dallarım, uzandılar gökyüzüne, Güneş'e. Gövdem kabuklandı, üzerinde karıncalar dolaştı, dallarımda yuva kurdu saka kuşu, yapraklarımda tırtıllar kelebek uyandı. Sadece düşledim, ben gerçeğim. Ruhu özgürüm...



Gündüzün bir yarısı karanlık. Bulutların içi fırtına. Deniz  günışığını yutacak gibi dalgalanır. Korkuyorum  bilinmezden. Gecenin bir vaktinde endişe kabuslarıyla uyanırım.  Rüzgarın sesinden  bile  ödüm kopar. 
Korkularımın kafesine sığınıyorum. 
İşsiz, aşsız, adsız, sansız kaldığım düşer aklıma, ürperiyorum.  Kimse olmaktan, üşümekten, acı çekmekten,  yaşlanmaktan, ölmekten korkuyorum. 
İçimdeki iyiyi çıkamayacak kadar derine gömüyorum, kötülüğü sahiplendiğimi bilmeden.  Vicdanımdan korkuyorum, adaleti fısıldadığı için.  Vicdanımı susturduğum gün, adil olmayı  hırslarımın rehberliğine teslim ediyorum, korkulara tutsak. Bu ben değilim. Hayat.

Şükrediyorum. Günışığındayım...
Yaşam denen panayırda gördüklerime, duyduklarıma şaşırdım. İnanmadım.  Sessizce seyre daldım her köşesinde, görünmez oldum.  Bir fanusun içindeymişçesine güvende, ortasında oysa her şeyin, kendimle kaldığım için şükrettim. Sadece sonsuz Aşk ile...

eylül



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder