Bu Blogda Ara

29 Mart 2015 Pazar

Gerçekler korkutur mu

"Beş kardeş" dizisinin yayınına ara verilmesine üzüldüm. Sebebini(açıklanmasa da), biliyorum elbette: tek bir kare.
Buna benzer nedenden dolayı Leyla ile Mecnun dizisi bitirildi, daha sonra "Ben de özledim".

Bu gibi icraatlar sergileyen zihniyetlerin rahatsızlığını hiç kimse ve hiçbir şey gideremez. Maalesef ...
Aslında onların rahatsızlığı gerçekler, doğru ve anlamlı sözler, şarkılar, hikayeler, diziler, filmler, vs.


"Leyla ile Mecnun" dizisinden bu sahnedeki göndermeyi hatırlatmak istedim:





Ve 16 Ton hikayesi: 16 Ton (Sixteen Tons) Merle Travis tarafından 1947 yılında çıkarılan albümde yer alan madenciler için söylenmiş üç şarkıdan bir tanesi. O dönemde FBI tarafından radyolara “bu adamın şarkılarını çalmayın” uyarıları yapılan yasak bir şarkı.



Maden işçileri için yazılmış Şarkıyı bir de Frankie Laine'dan dinleyelim:


Onaltı ton

Bazı insanlar der ki, insan çamurdan yapılmıştır.
Zavallı adamcağız kas ve kandan yapılmıştır,
Kas ve kan ve deri ve kemikler,
Zayıf bir zihin ve kuvvetli bir sırt.

Onaltı ton yüklersin, eline ne geçer.
Daha da yaşlanıp daha da borca batarsın.
Aziz Peter beni çağırma çünkü gidemem,
Ruhum şirkete zimmetli
Güneşin ışıldamadığı bir sabah doğdum,
Küreğimi alıp madene doğru yürüdüm,
9 numara kömürden onaltı ton yükledim
Ve patron da dedi ki "vay be".
Onaltı ton yüklersin, eline ne geçer,
Daha da yaşlanıp daha da borca batarsın.
Aziz Peter beni çağırma çünkü gidemem
Ruhum şirkete zimmetli.
Bir sabah doğmuştum, hafif yağmur yağıyordu,
Dövüşmek ve bela benim göbek adımdır,
Bambu çalılığında bir anne aslan tarafından yetiştirildim,
Hiç bir cırtlak sesli kadın beni hizaya sokamaz.
Onaltı ton yüklersin, eline ne geçer,
Daha da yaşlanıp daha da borca batarsın.
Aziz Peter beni çağırma çünkü gidemem,
Ruhum şirkete zimmetli.
Eğer beni karşıdan gelirken görürsen kenara çekil,
Bir çok adam çekilmedi, bir çok adam öldü.
Bir yumruğum demirden, öbürü çelikten,
Eğer sağdaki halledemezse,
Soldaki halleder.
Onaltı ton yüklersin, eline ne geçer,
Daha da yaşlanıp daha da borca batarsın.
Aziz Peter beni çağırma çünkü gidemem,
Ruhum  şirkete zimmetli.

Vicdan tutulması


Çirkin, ihanet ve satılmışlık yüklü günler. Izdırap çeken, kahrolan, ümitlerini yitiren insanlar bu günlerin içinden geçiyor. Gözleri kan, vahşet, kin bürümüş, anlamı olmayan intikam naraları atan,  insanlıktan nasibini almayan soysuzlar yüzünden.  Ay, Güneş değil, akıl, vicdan tutulması Çağ'ı yaşatılıyor.  
Gözlerimi kapattım; yüreğimi dinliyorum. Kalbimin ral sesine sabrımı teslim ediyorum ve umuduma sımsıkı tutunuyorum.  Atama, neslime, hür irademe, hürriyetime küfredenlere, el koyanlara değil sabrım, inancıma !.. 
Emredilen, imza atılan rezillikleri, densizlikleri, pislikleri, akılsızlıkları, acımasızlıkları yazmakla Şeytanın uşaklarını beslemektense yüreğimle Vatan Türkiye nöbetinde olmak tercihim. 
Bu milleti aptal sananlar, dönüp bakın geriye, görecekleriniz geleceğinizdir...

eylül

28 Mart 2015 Cumartesi

Aşk'ı anlatabilsem

Bu muhteşem his hakkında bir kez daha yazmalıydım. Kimbilir, belki onu tarif eden o doğru kelimeyi bulurum umuduyla...

İhtişamlı  yalnızlık, seçilmişlik, derinlik sarhoşluğu, vurgun; iki kişilik bir dünya:  Aşk. 
Koşulları,  eksi ve artıları, kanunları yok. O tüm bunların ötesinde, kalpten kalbe mucizelerin fısıltısı.  Beklenen, beklenmedik, mütevazi, sade, utangaç, cesur, sabırlı.
Sadece Yüreğin şarkısıyla uyanan Ruh'a ekilen paha biçilmez bir tohum:  Aşk.
Gösterişsiz, hazırlıksız, suflörsüz, kopyasız, zamansız, mekânsız, hislerin benzersizidir  Aşk. Güzel kelimeler onu anlatmakta yetersiz kalır. O, anlatılmazın hissiyatta şelale misali çağlaması. Sarmaşık iki ruhun tek yürekte, düşünceler seslendirilmeden  buluşması; Sonsuz Aşk.

Sıradan bir yazı yazmayı düşledim, gramer hataları olmayan, kısa cümlelerle. Anlatıcının akıcı konuşması gibi, renkli, canlı ve sürükleyici bir yazı hayal ettim.  Aşk dilinde okuduklarımı tercüme edip kelimelere dökmek istedim.  Kalbi büyüten o hissi, gündelik hayatın küçük sıkıntılarının, sebepsiz kargaşaların, şeytani kışkırtmaların, maddi kaygının, hırsların önemsizliğini  açığa vuran o hissin herkese bulaşmasını diledim.  Aşk ateşinin kıvılcımlarıyla tüm kainat tutuşsun diye dua ettim. Karanlık tarafın esir ruhları için Aşk diledim.   Gülümsemek ve gülümsetmek, Mutluluğun görünmezliğini sonlandırmak, herkesi onunla barıştırmak için, ruhumdaki Aşk ile dua ettim.  

Ne sevgi kelimelerine sığar, ne de armağanlar ister.  Kendini gerçek aşıklar(d)a belli eder. Ne öğrenilir ne de yaşanmışlıklardan örnek alınır. Bir tek Mecnun, bir tek Leyla var. 
Ne etkilenmedir ne de bedensel arzuların tutkulu özlemi. İhtiyaç değil, an be an yaşanmasıdır.  Aşk geldiyse, mucizevi  tohum filizlenip tüm ruhu sarıp sarmaladıysa işte o vakit sihirli bir boyutun farkındalığına varılır.  Hayat aynı olsa da farklı olan sizsiniz.  Hayat, aynı kalır , onu olduğu yerde bırakan, sizsiniz.  

Aşk, narin ve aynı anda güçlü. Kararlı ve umutlu.  Adil ve vicdanlı. Merhametine ne acıma karışır ne de kudret. İki ruhun çarpışmasıdır Aşk.
Varlıklı olmak Aşk'ı doludizgin yaşamanın göstergesi değil. Fakirliğin nimeti Aşk değil. Aşkın parayla pulla işi yok, olsa olsa haz ve sefahat veya yokluktur yaşanan.  
Ah, Aşk'ı anlatabilsem...

Aşk'ı gerçekten yazabilmeyi çok istedim. Denedim.


eylül

18 Mart 2015 Çarşamba

18 Mart: ÇANAKKKALE ZAFERİ

Vatan Türkiye'nin Aziz Şehitlerinin Kanı ile  ekilen özgürlükle filizlenen demokrasi ağacı altında büyüyüp ihanet baltasını kuşananlara...


Çanakkale Türküsü

Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni
Of gençliğim eyvah

Çanakkale köprüsü dardır geçilmez
Al kan olmuş suları bir tas içilmez
Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde aynalı çarşı
Anne ben gidiyorum düşmana karşı
Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde bir dolu testi
Anneler babalar ümidi kesti
Of gençliğim eyvah

Çanakkale'den çıktım yan basa basa
Ciğerlerim çürüdü kan kusa kusa
Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde sıra söğütler
Altında yatıyor aslan yiğitler
Of gençliğim eyvah

Çanakkale'den çıktım başım selamet
Anafarta'ya varmadan koptu kıyamet
Of gençliğim eyvah

16 Mart 2015 Pazartesi

Anlatabilmeyi isterdim

Uzun süredir farkında olup kabullenmedim, bugün pes ettim.    Anlamayı içimde saklayıp, anlatmaktan vazgeçtim.  Olmuyor.  Hayat buymuş deyip, bencilce nefes alamam. Beyaza siyah, yalana doğru diyemem.
Canım acıyor, harbi, çok acıyor. İsyan edişimin sadece gözyaşları var.  Kapsama alanım, yüreğimin gücü kadar. Aşk diledim sadece. Nefesimi Aşk için tuttum.  Sadece Aşk diledim.  Sonra bir baktım etrafıma, kıyamet.  Stephen King'in yazarlığı tartışmasız, lakin, yine de benim seçtiğim tür değil. Bir kitap, bir-iki filmi hariç takip etmişliğim olmadı. "Walking dead" izlemem, ödüm kopardan ziyade bir durum  bu. Zira, gerek yok, yürüyen ölülerin ülkesindeyim, neredeyse. 
İkiyüzlü, çıkarcı, inkarcı, tepkisiz, ırkçı:  benim anlayışımda İnsan olmak bu değil.  İnsana değer vermekten başlar medeniyet...  Meğer bir ütopyaymış.  Uzak hayal.   Umut etmekten vazgeçmemin sınırındayım.
Bilginin paylaşılması gerektiği inancıyla yaşadım, gördüklerim, yaşadıklarımla çelişti. Yine de direndim, inanmadım duyup gördüklerime. Yine de vazgeçmedim. Aptal, enayi olmaktan vazgeçmedim.  Olsun. Aydınlandıysa  küçücük karanlıklar, atıldıysa adımlar, minik bilgi parçacıklarını saçabildiysem, birkaç ruhu azıcık özgürleştirebildiysem  olayım ben enayi, olsun.
Müteşekkirim. Bu dünyaya gelişime sebep olan erkek ve kadına.  Müteşekkirim.  Yolumu aydınlatan Güc'e... Kavuştuğum Aşk'a...

Yapamam. Yalana dolana, haksızlığa katılmam. Çıkar için katlanmam. Köprüde ayıya dayı demem, prensiplerimi çiğnemem. Aç kalmamak için yaltaklanmam. Paraya, kula eğilmem.  Beyaza kara çalmam.  Kötüye iyi demem. Atama küfretmem. Canıma kastetmem. İnsanım ben, ömrüm sayılı, vicdanıma kir bulaştırmam.   İnsanım ben, kimsenin benden fazlası/azı yok. Hükümdar da ben, halk da. Gücümle değil, yüreğimle varım.
Ütopyamdayım, aptallığım, enayiliğim sizin dünyanızda kalır...
Yandığım şu ki, gerçekten anlatabilmeyi isterdim...

eylül

8 Mart 2015 Pazar

Emekçi Kadınlar Günü


Dün karaladığım cümlelerle uzun süredir yazmak isteyip ertelediğim bir konuyu yutkunmak istedim. Bu bir itiraf veya kabulleniş değil, noktası konulmayan, çarpık anlayışa serzenişim. 
Emekçi kadınların her günü kutlanmalı, tartışmasız. Eli öpülmeli, taçlandırılmalı, en azından saygıyı tatmalı.  Önce İnsan olmalı derken maneviyatın önemine değinmek istedim.  İnsan olmanın sorumluluğuna, tartışılmaz ayrıcalığına, her birimize bahşedilen irade özgürlüğüne inanarak yazdım. Erdemli olmanın cinsiyeti olmaz.

Emekçi kadın, evinde, ailesinde sorumluluklarını ötelemez; yaptıkları hak iddia etmenin bahanesi olmaz. Fedakarlık nedir? Saçını süpürge etmek değil, katlanmak değil,  ağır yükü omuzlarında onuruyla taşımak.   Erkeğin fedakarlığı ile eşit, ki erkek ailesine geçim kaynağı sağlamanın sorumluluğunu yüklenir. 
Kadın ve Erkek genel olarak belli bir işte çalışmak için programlanmış değil.  Eğitim ve beceri bu yüzden gerekli.  Deneyim zamanla oturur, başarı ise İnsan'ın iradesine kalır.
Tıp, Eğitim, Mühendislik v s  mezunu olmak mesleğinin hakkını verme garantisini taşımaz. Hastaya saygısız, kibirli davranan doktor varken, öğrencisinin hangi şartlarda yaşadığını, ailesini tanımaya gerek duymayan öğretmenin nasıl bir Pedagojik formasyon aldığı sorulmaz mı? 
Emekçi kadınlar insanları özel işlerini yaptırmak için kullanmaz. Temizlikçi, ev yardımcısı gibi meslekler sermayenin icatları.  Paranın kölesi olup köleliği sürdürenler demokrasiden, insan haklarından bahsedemez.
Hangi ev yardımcısı dolgun maaş alıp 5 gün günde 8 saat çalıştırılır?
Hangi temizlik, kimya, maden işçisine kullandığı maddeler sebebiyle her gün yoğurt verilir, saat ücreti nedir? 
Çalışan annelerin doğum öncesi/ sonrası izni kaç gün?  Hani aile sağlık sigortası? Hani çalış(a)mayan, Türkçe tabiriyle "ev hanımı" sigortası, sağlık ve emeklilik? 

Kusura bakmasınlar, zengin kocalı veya yüksek mevkilerde oturup parmak şaklatan kadınlar bu kutlamayı hak etmez. İnsanlığının hakkını vermeyenler hak etmez. Inancı kullanıp iki cins arasında uçurumlar açanlar nutuk atmayı hak etmez!
Kötü ve iyi kadın, kötü ve iyi Anne, kötü ve iyi evlat, kötü ve iyi  İnsan değil,
önyargı, hırs, bencillik, açgözlülük, kibir, edepsizlik, kısaca Eğitimsizlik insanoğlunun kıyametidir. 

Bu kutlamayı küçücük işlerinde kendilerinin  veya eşlerinin küçük meblalarıyla evini döndüren, temizliğini, yemeğini, boya badanasını, yırtık söküklerini  diken, çocuklarına sevgisini gösterişsiz veren, yudumunu esirgemeyen Kadınlar hakeder. 

Bu kutlamayı bilim adına gecesini gündüzüne katan, görevlerini eksiksiz tamamlayan, vicdan sahibi, dürüst, alçakgönüllü, saygı ve empatiyi eksik etmeyen  güzel insanlar hak eder.  Sınıfındaki öğrencileri kendi çocuklarıymış gibi sahiplenen, küçük kalplerinde açılan yaraları görüp iyileştiren öğretmen, bir başka insanın derdini kendi derdiymişçesine çare arayanların hakkıdır. 


Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun!..

eylül


7 Mart 2015 Cumartesi

Önce İnsan olmalı


Kadın olmak zor. Erkek olmak  zor. Kadınlığın hangi zorundan başlasam, içimden hiç gelmezken. Ne değişti / değişir, yılda bir gün, dünyadaki herkes kadınları anlatsa.  İnsan olmayı öğrenmeden kadın veya erkek, ne fark eder?..   İnsan olmak mesele olmuş...

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü hakkında bilgi burada



Annem ,  8 Mart Kadınlar Günü'nde ...