Bu Blogda Ara

29 Haziran 2015 Pazartesi

Suret



Yabani hayvanlardan, böcekten, sürüngenden, karanlıktan, suyun derininden, ateşten, yüksekten korkar insan. Korkması gerekirken ... kendinden.


eylül


Peynirli Bazlama


Hamuru:

3,5 bardak un
1 bardak ılık su
3 yemek kaşığı zeytinyağı
1 yemek kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı tuz
1 paket çabuk maya

Tuz ve şekeri ılık suda eritip zeytinyağı ekleyin .  Una (birazını yoğurma esnasında ilave etmek için kenara alın) mayayı karıştırın ve ortasına açtığınız çukura sıvı malzemeyi dökün. Ele yapışmayan, sert de olmayan bir kıvam elde edilmeli. Hamuru kabarması için bekletin. Süre sonunda hamurun havasını üzerine hafifçe bastırarak çıkarıp tezgahın üstüne alın. Bazlama büyüklüklerine göre bezelere ayırın. Ben 16 beze hazırladım. Bundan sonrası ise fotoğraflardaki gibi:)

 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bazlamalar kuru teflon tavada altüst ederek pişirilir. Piştikten sonra ilave lezzet için üzerlerine fırça ile zeytinyağı  sürdüm  ve geniş bir kabın içine alıp yumuşak kalmaları için üstlerini örttüm.
Not:
Patatesli iç ile de hazırlayabilirsiniz.

21 Haziran 2015 Pazar

Tavalokum, cantık ve börek

Tavalokum veya tavalukum, bilinen bir Kırım  lezzeti. Asıl tarifte yağlı kıyma, patates, biber,
 soğan, domates ile hazırlanan iç dolgusu kullanılır.  Mayalı hamurdan bezeler kopartılıp avuç
içinde açılır ve ortasına iç konup kapatılır.
Tavalokum biraz dızmana böreğine benzer. Dızmana böreği hem batı hem iç Anadolu
mutfaklarında yer alır. Kıyma, patates yerine iç olarak lor veya beyaz peynir kullanılır.  Aynı
şekilde hamurdan daha küçük bezeler kopartılıp peynirli iç konulup kapatılır. Üzerine yumurta
 ve krema veya yumurta az yoğurt ve yağ sıvanır.  Dızmana  hazırlamanın bir başka şekli ise
ceviz büyüklüğünde hamur topaklarını fırın tepsisine yan yana dizip, tepsi tam dolduğunda baş,
işaret ve orta parmakları birleştirip her topağın üstüne hafifçe bastırmak. Üzerine
ezilmiş peynir, bir iki yumurta, az yağ veya sadece biraz yoğurt, iki yumurta ve biraz yağ
karıştırılıp  dökülür.
Tavalokum tarifini
burada ve
burada görebilirsiniz.

Ben bu eski tariften sadece esinlendim.
Mayalı hamurun içine patatesli beyaz peynirli baharatlı iç kullandım.
Hamuru:
3-4  bardak un
1 bardak ılık su
1 tatlı kaşığı tuz,
1 yemek kaşığı şeker
1 çabuk maya
3 yemek kaşığı zeytinyağı
Hamur iki katı olana kadar kabarmaya bırakılır.
İç:
birkaç haşlanmış patates, biraz beyaz peynir, karabiber, kekik, tuz v s
patatesler peynirle birlikte ezilir, baharatlar eklenir
Kabarmış olan hamurdan bezelere içten konulup tepsiye dizilir ve bir müddet kabarması
beklenir.Üzerlerine yumurta sarısı ve birkaç damla zeytinyağı karışımından sürülür, 190-200 derecede fırınlanır.

 
 
 
 
 
Patatesli içten artınca hazır yufka ile börek yapılır:)
 

 
 

13 Haziran 2015 Cumartesi

Hayat dediğin...

Yaşadığını içinden geldiği gibi adlandır.  Yoksun oldukların,  aykırı bulduklarına göre adlandır. Yazdıklarımın altında ismim olsa da yazdıran  sen olduğun için kararını verip adlandır.  Ne ünvan ne de eğitim sınırın olsun. Ne makam ne de yokluk seni konuşturup sustursun.  Hayat denen hücreden kurtul yeter, dilediğin buysa, yoksa değil mi?..
 
Yardım edemem, kurtaramam seni hayatın gırdabından.  Bil isteyip yazdım,  güçlü ol diledim, pes etme diyebildim, satır aralarında.  Sana yardım edecek reçetem, sihrim, mucizem yok, aklımdan başka.  
Hayat dediğin acayip, rengarenk, gizemlerle dolu panayır.  Eğlencesi de var, gerilimi de.
Kalabalığın içinde kaybolmak, yalnızlaşmak var. 
Adaleti yok bu hayatın. Kurnazlığı, çirkefliği, bol dalaveresi var. Şeytanın  pazarlıkları yürür burada.  Vicdanın susturulduğunda  yaşantının alası var.  Mühürlenir kalbin. Sebeplerin çoğalır. Haklı olursun, her daim. Damarlarında akan kanın değil, menfaatlerindir...
İstediğin bu değil mi?..  Bu muydu yoksa?.. Nasılsa öleceksin. Toprağa karışacak bedenin. Bu yüzden:  Hayattan tad alacaksın!..  Sana ne atadan, halktan, vatandan, haktan.  Sana ne yokluktan, zordan.   Doğdun, bir de öldün olacak, değil mi?..  Ya Yaradan?.. 
 
Tüm bunlar seçimin değilse,  Yürek olacaksın... 
 
Kocaman Yürek  olacaksın.  Çaresize siper, puştun zulmüne duvar olacaksın.  Sebat edeceksin.  Şükredeceksin. Mutluluğu özgür edeceksin. Baştan başa Aşk olacaksın...
 
 
eylül
 

9 Haziran 2015 Salı

Süpermen değilim

Beklentiler tarafından kuşatıldığımda haykırdığım: Süpermen değilim.  Sessizce, kimsenin duymadığından emin olduğum şekIlde... Süpermen değilim.
Oysa olmak isterdim. Yapabilmek için. Kahramanlık peşinde olmadım, günlük hayat işte...
Bazen öyle handikaplar olur ki, kabul edilmez, her ne kadar sıradan olsalar da, sıçrayışı yaptırmaz. Süpermen olası gelir insanın. İmkansızı başarmak için değil aslında, sadece bir işin üstünden gelebilmek için.  Kolay gibi görünen, olağan gibi kabul edilen lakin fiziki eforun sonucunda mümkün olan bir iş. 
Süpermen değilim, olmak için uğraştım. 


eylül

8 Haziran 2015 Pazartesi

Sor kendine





Canım sıkılmaz kolay kolay. Unuttuğum sıkkın zamanlar olabilir diye temkinli miyim ne?..
İlla ki bir iş bulurum kendime veya bir düşünce ile meşgul olurum. Açıkçası hayat üzerinde gereğinden fazla dururum, bir de insan. Adı, sanı olmayan insan. Davranışlara takmış
durumdayım diyebilirim. Elbette ki iyi anlamda.
Bana ne ondan bundan, şundan. Herkesin hayatı kendine sonuçta. Fakat. Evet, bir "fakat" var bende, inkar etmem.  An gelir, dayanamam.


Hani derler ya, yaşı ile olgunlaşır insan, ııh, o değil. Kendimi bildim bileli öyleyimdir. Yazık bana.
Evet, yazık, kendime ettiklerim yüzünden. Hiç de bir başkasına gerek kalmamış; ezdim, aşağıladım, üzdüm, zarar verdim, bizzat kendime.  Mazoşist filan da değilim ya, vicdan, yürek meselesine dolanmış durmuşum bunca zaman. Yok, pişmanlık değil.  Komik geldi, güldüm, hatta daha da rahatım şu an.  Bakıp gördüm ya, her an, bu ben'im dedim ya, eyvallah bana...


Yok, küskünlüğüm, kızgınlığım, kinim, nefretim yok. Biriktirdiğim hep hisler...  Biriktirdiğim hep umutlar, masum dilekler...  Hüznüm, yapamadıklarımla uyanır.  Mutfak dolabındaki şekerlemelere erişememeye  benzer bir hüzün.  Velhasıl, büyük hayallerim olmadı. Hayalin küçüğü mü olurmuş?..
Ne diyeyim, minicik beklentilerin sessizliğiyim ben...


İnsan dedim. Kendim gibi hayal ettim. Öyle olmadı gördüklerim. İnsan dedim, bir adım, bir daha ve
onlarcasını geriye adımladım.  Şaşkınlığındayım... İnsan ve hayatın...
İğrenirim hayat ve içinde olan herşeyden. Yalanlardan, maskelerden, araya çizilen çizgilerden, olmazsa olmazlardan, kibir dağlarından, hırsların yokediciliğinden, umursamaz tavırlardan, cehaletten, cehaletten...
Ahh, gitmenin kolay yolunu bir bulabilsem, bir an bile durmam buralarda. Senle Aşk,  gidebilmenin sırrını çözebilsem bir nefes daha almam bu hayattan. Yeminimdir, ardıma bile bakmam.
Yoruldum dediğim oldu, oysa bildiğimdir; yorgunluk değil benimkisi.  Hayal kırıklığı diyebilir miyim, düşünmedim.  Utanç dedim, sıkça. Farklı yüzlerdeki insanlığımdan utandım.  Kabullenmedim.  Sonra  geriye sardım;  herkesin özgür iradesi deyip, yutkundum.  Ah, çektim...
Hayat dediğin ne ki? Yüzlerce insana sorsan binlerce çeşidini  tarifler.  Hayat dediğin, bir mum ışığı, rüzgar söndürene kadar yanan...  İşte bu kadar vaktimiz var, sırt çantası misali, kimliğinle doldurduğunla lüzumlu olan...
Vaktidir, sor kendine : "kimim ben"...


eylül









1 Haziran 2015 Pazartesi

Hayat işte

Birbirimizden çok farklıyız; sevinçlerimiz, korkularımız, beklentilerimiz, vazgeçme sebeplerimiz, ten rengimiz bile farklı.  Biz ise iki kelam edip, muhabbette anlaşınca, "insanız sonuçta" diyerek, benzerliklerimizi tokuşturmaya bayılırız. Yaradan'ın ilk sınaması bu olmalı: farklılıklarımız; keşke bunun farkında olup yaşasak, değişen çok şey olurdu, üstelik özene bezene yaratılmışız, ihtiyacımız olan herşey  içimizde...
Gözlerimi sımsıkı kapatıp denizinin dalgalı sallantısında olduğumu hayal ediyorum.  Sonsuzluğun kıyısına ulaşmak için  yüzlerce, binlerce sandalın kürekleri çekiliyor...
Gözlerimi yumuyorum, yaşlı bir ormanda olduğumu hayal ediyorum. Gölgelerin içindeki canavarlara rağmen ışığa varmak için sancılı adımlar atılıyor... 
Yüreğin sesini bir başka yürek duyabilir sadece, ne akıl ne fikir ile anlaşılabilir yürek dili.  Halini ne kadar anlatsa da, satır satır yağsa da, Ruh'un insandaki sırrı  çözülmez, tutunduğun  Aşk olmadıkça...

eylül