Bu Blogda Ara

8 Haziran 2015 Pazartesi

Sor kendine





Canım sıkılmaz kolay kolay. Unuttuğum sıkkın zamanlar olabilir diye temkinli miyim ne?..
İlla ki bir iş bulurum kendime veya bir düşünce ile meşgul olurum. Açıkçası hayat üzerinde gereğinden fazla dururum, bir de insan. Adı, sanı olmayan insan. Davranışlara takmış
durumdayım diyebilirim. Elbette ki iyi anlamda.
Bana ne ondan bundan, şundan. Herkesin hayatı kendine sonuçta. Fakat. Evet, bir "fakat" var bende, inkar etmem.  An gelir, dayanamam.


Hani derler ya, yaşı ile olgunlaşır insan, ııh, o değil. Kendimi bildim bileli öyleyimdir. Yazık bana.
Evet, yazık, kendime ettiklerim yüzünden. Hiç de bir başkasına gerek kalmamış; ezdim, aşağıladım, üzdüm, zarar verdim, bizzat kendime.  Mazoşist filan da değilim ya, vicdan, yürek meselesine dolanmış durmuşum bunca zaman. Yok, pişmanlık değil.  Komik geldi, güldüm, hatta daha da rahatım şu an.  Bakıp gördüm ya, her an, bu ben'im dedim ya, eyvallah bana...


Yok, küskünlüğüm, kızgınlığım, kinim, nefretim yok. Biriktirdiğim hep hisler...  Biriktirdiğim hep umutlar, masum dilekler...  Hüznüm, yapamadıklarımla uyanır.  Mutfak dolabındaki şekerlemelere erişememeye  benzer bir hüzün.  Velhasıl, büyük hayallerim olmadı. Hayalin küçüğü mü olurmuş?..
Ne diyeyim, minicik beklentilerin sessizliğiyim ben...


İnsan dedim. Kendim gibi hayal ettim. Öyle olmadı gördüklerim. İnsan dedim, bir adım, bir daha ve
onlarcasını geriye adımladım.  Şaşkınlığındayım... İnsan ve hayatın...
İğrenirim hayat ve içinde olan herşeyden. Yalanlardan, maskelerden, araya çizilen çizgilerden, olmazsa olmazlardan, kibir dağlarından, hırsların yokediciliğinden, umursamaz tavırlardan, cehaletten, cehaletten...
Ahh, gitmenin kolay yolunu bir bulabilsem, bir an bile durmam buralarda. Senle Aşk,  gidebilmenin sırrını çözebilsem bir nefes daha almam bu hayattan. Yeminimdir, ardıma bile bakmam.
Yoruldum dediğim oldu, oysa bildiğimdir; yorgunluk değil benimkisi.  Hayal kırıklığı diyebilir miyim, düşünmedim.  Utanç dedim, sıkça. Farklı yüzlerdeki insanlığımdan utandım.  Kabullenmedim.  Sonra  geriye sardım;  herkesin özgür iradesi deyip, yutkundum.  Ah, çektim...
Hayat dediğin ne ki? Yüzlerce insana sorsan binlerce çeşidini  tarifler.  Hayat dediğin, bir mum ışığı, rüzgar söndürene kadar yanan...  İşte bu kadar vaktimiz var, sırt çantası misali, kimliğinle doldurduğunla lüzumlu olan...
Vaktidir, sor kendine : "kimim ben"...


eylül









1 yorum: