Bu Blogda Ara

19 Şubat 2016 Cuma

Kalemini kırsan, yüreğin susmaz...

Sekizinci veya dokuzuncu sınıftayken  yatılı okuldan kızlar ve nöbetçi öğretmen eşliğinde kendimi acilde bulduğumu anımsıyorum. Muayene sonucu, hekimin tedbiren dediği, hiç hoşuma gitmese de, bir-iki gün kalmam gerektiğiydi.   Durumu ciddiye almadığım bir yana bu haber ile,  abartmıyorum: yıkılmıştım.  Hastane kokusunun burnuma zulmü, solgun beyazlığın hakimiyeti ve ruhuma işkence eden sıkıntılı sessizlik kendimi esir edilmiş hissettirmişti. Herkes de gittiğine göre "hücreme" götürülmek üzere hemşireye teslim olmaktan yapacak başka bir şey yoktu.
Zamanın bu kadar ağır  geçmesine yabancıyken aklıma düşen ilk ve tek düşünce,  kağıt ve kalemin yokluğu. Yanımda hiçbir şey yoktu. Tüm giyeceklerim acilde, üzerimde hastane geceliği, bedenen ve ruhen çırılçıplak, düşlerime sığınmaktan başka çarem kalmamıştı.  Bunca yıl bu olayı hatırlamamak üzere unuttuğumu sandım. Yanılmışım.

Bunların hepsi herkesin başına gelebilecek sıradan şeyler, benim için ise  kendimle ilgili berrak gerçek. Hayatımın, kimliğimin gerçeği. Belki soracaksın: "bunları yazdıran sebep ne?" diye, cevaplamak vakit alır ve sen onun yarısını bile duymadan sıkılacaksın.  Belki birbirimizi anlamamanın özünde bu var; sorularımızı sorar, cevapları beklemeden sırtımızı döneriz.  Yine de cevaplamaya çalışırım, kendimce.

Anlar var,  ilk bakışta üstünde durulmayacak kadar basit görünen, hatırlanmaya, anlatılmaya değmez diye düşündüren.  Sonra bir gün,  fark edersin. O anların içindeki rahatsızlık vermeyen, kirlenmemiş, yormayan masum yaşam sevincini.  Bu birkaç saliselik  uyanışta hiçliği fark edersin.  Sonra ömrün boyunca bu ruh halini arar, beklersin.   O kıymetli hiçliğin içinde tamamlanmak için yanarsın.

Gün olur, yıllar yıllar sonra baba evine dönersin. Tavan arasında çok sevdiğin oyuncağını bulur, tadında çocukluğun saklı şekerlemeye şaşırırsın. Doğup büyüdüğün şehrin sokaklarında dans etmek gelir içinden; nostalji derler ya tüm bunlara, bence   saklandığın mahzenden çıkıp masumiyetinle buluştuğun andır. Geçmişe özlem değil, kendinle barışıp yaralarını sarmalama zamanı. Biriktirip sevinci, hazzı, heyecanın can suyundan kana kana içme anları.
Hayat üstüne geldikçe,  umuduna sımsıkı tutunup eşelenir zihnin.  Ardında kalanlarla işin olmaz, tutunacak bir sen ararsın.  Nostaljinin ağır asaletinden öte anlarda saklı küçücük mutlulukları görüp yoluna devam etme gücünü toplarsın. Ömür dediğin ruh halinle bezenir; bazen tüy hafifliğinde, bazen Dünya'yı omzuna alan Atlas misali yaşarsın.

...

eylül


Kelimeler yetmez...





7 Şubat 2016 Pazar

Hayallerindeki eşi karşılarında buldular!

Antalya Migros AVM, sanal gerçeklikle hayallerinizdeki kişiyi gerçeğe dönüştürüyor. 


Bir boomads advertorial içeriğidir.

5 Şubat 2016 Cuma