Bu Blogda Ara

22 Haziran 2016 Çarşamba

Yine, yeniden Bozcaada

Bozcaada hakkında yazmak yazılanları tekrar etmek olur.  Yine de söylemek istediklerim var.
Eğlence, değişiklik olsun diye gitmeyin.  Doğanın, turkuaz denizin tadını çıkarmak, manevi haz almak için gidin.  
Günbatımında  yeniden aşık olmak,  "ben bu yeri rüyalarımda" gördüm demek, ruhunuza  dokunan şarkılarla sabahlamak için gidin. Kalabalık  etmek(sosyal olmak) için gitmeyin...
























21 Haziran 2016 Salı

Hindistancevizli kurabiye


Gerekenler:
120 gr un+yarım paket kabartma tozu
200 gr Hindistan cevizi rendesi
2 yumurta
50 gr tereyağı(erimiş)
Yarım limon kabuğu rendesi, vanilya

Yuvarlamak için bir miktar daha Hindistan cevizi

yapılışı:
tüm malzemelerden yapışkan hamur elde edilir
üzeri şeffaf folyoyla kapatılıp bir saat buzdolabında bekletilir;
hamurdan ceviz büyüklüğünde kurabiyeler hazırlanır,
hindistan cevizinde yuvarlanıp pişirme kağıdı ile kaplanmış fırın tepsisine aralıklı yerleştirilir
170 dereceye ısıtılmış fırında kızartmadan kurutulur


20 Haziran 2016 Pazartesi

Yürekten




Her gün kendime aynı sözü veririm ve bir kez olsun onu tutmadım.  Gazetelere şöyle bir göz atmak yeter bu sözü tekrarlamaya ve aynı şeyi uzun zamandır yaşatmaktan zihnime, yorgunum çok fazla.. Yapamıyorum.  Kendimi, uğuruna yüzbinlerce canın şehit düştüğü bu vatana olanlardan, olacaklardan bihaber bırakmayı kabullenemem, umursamaz olamam. Belki elimden bir şey gelmez,  kimse itirazımın farkında olmaz,  benim güzelim memleketime vefa borcum var. Aydınlıktan yana beklentim, şükürler olsun ki hala umudum var.

Yıllardır kafa patlattım, insan diye, hayat diye. Ne insanı ne de hayatı çözebildim.  Vazgeçtim, sadece ibretle seyretmekteyim. Bana mı kalmış gündemi kendime dert edinmek? Bir şeyleri değiştiremedikçe ah vah çekmek boşuna, farkındayım.
Bu yüzden bırakın da vatandaşı olduğum bu ülkede olup bitenleri bileyim. Afet gelir, yıkar gider düştüğün yerden kalkıp yurdunu yeniden inşa edersin fakat insan elinden gelenlere gözünü kapattığın an ne tarihin ne de geleceğin olur.  Koyun misali ağaç gölgesi altında öbek öbek toplanır kurban edilmeyi beklersin.

"Hayat devam ediyor! " Bu kelimeler hiç bu kadar gerçek, hiç bu kadar kara mizah, böylesine trajik olmamıştı.  Hayat devam etmiyor: sosyal hakları olmayanlar için,  "lütfedilen" asgari ücret karşılığında  çalışmaya mecbur edilenler, devlet kapısında dayıları olmayanlar, babadan veya sonradan mal mülk edinen olmayanlar için hayat memattır.

Siyasetin bir zerresi dahi umurumda değil, sadece insanca yaşamanın hak olduğuna inandım. Teknolojinin, bilimin bugününde ikinci sınıf insan muamelesi kanunlar ile yasallaşması  trajikomik değil mi?..
Çalışanın alın terinden zenginleşmek hangi vicdana sığar? Bırakın efendiler, yok öyle bir ayet.  Gencecik dimağları  kirletip, siyasi emellere alet etmek inancın neresinde?..
Anlayış, insanı kullan at olmuş, kullanılıp atılanlar ise sürü muamelesi görür, maalesef ...  Hani insanlık?..

İnsanlıktan bahsetmek olmadı, değil mi? Soğukkanlı cinayetler işlenirken, hayvanca boğazlanırken insanlar; kadınların, çocukların iğrenç sapkın fantezilerle hayatları hiç edilirken ne insanlığı?.. Hangi kanun yapıcı adaleti yerine getirdi?
Masumiyetin katli siyasilerin vicdansızlığının tescili sadece. Hangi siyaset kaldı ki uğruna ölünecek?..  Devletin başı karşısına üç maymunu oturtup keyif ediyorsa, siyasetin neresinden tutunup, kimi kime şikayet edeceksin?.  İnsanlık mı?..

Uzun yıllar önce öğrendim ki gözlerini kapatırsan sadece kendini göreceksin. Kulaklarını tıkarsan sadece kendi bencil sızlanmalarını duyacaksın. Yüreğini unutursan insanlığını kaybedeceksin.
Uzun yıllar önce yaşanacak tek duygunun Aşk olduğuna inandım.  Çünkü Aşk kelimelerle değil yürekle gerçek olur.  Çünkü Aşk, yaradılışın anlamı, erdemlerin kaynağı.  Ve böyle bir cehennemde sadece Aşk için yaşanır.

Öyle görünür ki ben her akşam ertesi günü umarsızca yaşamayı kendime söz verip tutmayacağım. Aşk ile...


eylül