24 kasım Öğretmenler Günü
Bu Blogda Ara
23 Kasım 2016 Çarşamba
Patatesli fırın makarna
Not: bu tarifin orijinali İtalyan mutfağına ait, mozzarella, provola , parmesan gibi peynirler kullanılır ve isteğe göre pancetta (bir çeşit pastırma) kullanılır.
Malzemesi:
350 gr makarna( artan farklı şekillerde makarna karışımları da olur)
1 adet kuru soğan-kıyılmış
3 adet patates- küp küp doğranmış
150 gr sosis- küçük doğranmış(isteğe göre )
250 gr kaşar peyniri- rendelenmiş
Az zeytinyağı
Tuz ve karabiber
Kuru soğan zeytinyağında kavrulur, sosis ve patates ilave edilip ara sıra karıştırarak bir süre sotelenir. Tuz ve karabiber ile tatlandırılır ve su eklenir. Patatesler pişmek üzereyken makarna ilave edilir ve 10-12 dk sonunda fırın tepsisine boşaltılır.
Bu aşamada rendelenmiş kaşar peynirin bir kısmı karıştırılır kalanı da üstüne serpiştirilip 190 derecede 20-30 dk fırınlanır.
Malzemesi:
350 gr makarna( artan farklı şekillerde makarna karışımları da olur)
1 adet kuru soğan-kıyılmış
3 adet patates- küp küp doğranmış
150 gr sosis- küçük doğranmış(isteğe göre )
250 gr kaşar peyniri- rendelenmiş
Az zeytinyağı
Tuz ve karabiber
Kuru soğan zeytinyağında kavrulur, sosis ve patates ilave edilip ara sıra karıştırarak bir süre sotelenir. Tuz ve karabiber ile tatlandırılır ve su eklenir. Patatesler pişmek üzereyken makarna ilave edilir ve 10-12 dk sonunda fırın tepsisine boşaltılır.
Bu aşamada rendelenmiş kaşar peynirin bir kısmı karıştırılır kalanı da üstüne serpiştirilip 190 derecede 20-30 dk fırınlanır.
18 Kasım 2016 Cuma
Portakallı, çikolatalı kurabiye
Tarifi ilk okuduğumda bu kurabiyeyi yapmaya karar verdim. Nedeni ise portakal kokusu ve benim için "aklıbaşında" bir tarif olması. Kullanılan malzemenin çokluğu veya azlığı önemli değil; öngörü , mantık. Yemek tariflerinde mantık mı? Tamam, tutarlılık, denge, uyum veya bir çok kelime daha. Şundan biraz, ondan biraz, bir yere kadar. Uydurmaya değil, deneye dayanır bu iş. Bize kalan tatmak. Bundan sonrası kişiye özel tarif güncellemeleri; kimi şekeri çok bulur, kimi tuzu.
Kısaca, eğlenceli bir çalışmaydı, sonuç lezzetli...
Ve tarifi yayınlayan http://buonafurcettaivana.blogspot.com 'dan İvana ' nın dediği gibi: hediyelik😊
Malzemeler:
360 gr , yarım paket kabartma tozu ile elenmiş Un
100 gr toz şeker
1 yumurta
80 gr küçük kesilmiş soğuk tereyağı
1 portakalın kabuğu rendesi ve suyu
40 gr damla çikolata veya kesilmiş bitter çikolata
Kurabiyeleri yuvarlamak için: bir kaç kaşık toz şeker ve ayrıca birkaç kaşık pudra şekeri
Derin kaseye kabartma tozu ile elenmiş unu alıyoruz. Şeker, yumurta, yağ, çikolata, portakal kabuğu rendesi ve suyunu ekleyip yumuşak bir hamur elde ediyoruz. Hamuru şeffaf folyoya sarıp 30 dk buzdolabında dinlendiriyoruz.
Süre sonunda hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp önce toz şekerde sonra pudra şekerde yuvarlayıp fırın tepsisine aralıklarla yerleştiriyoruz.
180 derecede 15-20 dk pişer. Orijinal tarifte 15 dk diye belirtilen pişme süresi fırına göre değişir.
13 Kasım 2016 Pazar
Hayat seni oyalarken yaşadığını unutturur
Yaşamak deyince, senin için anlamını bilemem. Uzun cümlelerle anlatabilirsin, ben sıkılmadan dinlerim. Benzer noktalarımıza gülümserken, bazen aklım karışabilir, fikirlerini aykırı bulabilirim. Sen konuşmaktan vazgeçme.
Kafamdaki kütüphaneci sayfaları durmadan çevirmekte. Oyalanıyor zihnim, ellerim, vücudumun her hücresi. Hayat hepimize oyun oynuyor, öyle ki yaşadığımızı unutuyoruz. Kısacık anlar ruhuma dokunuyor, sana olur mu diye merak etmedim değil. Mucize gibiler, geldiklerinde farkına varırsın. Hani, mutluluktan, sevinçten kanatlanmış gibi olursun ya, o bile hafif kalır o anların yanında. Benim anladığım "yaşamak" mucize yağmurunda sırılsıklam olmak, hayat ise ona şemsiye tutmakta. Islanmak gerek...
Bazen içimde bir çok küçük perinin varlığından şüphe ederim. Tıpkı kafamdaki kütüphaneci gibi, dur durak bilmeden koşuşturmaktalar. Hayat tüm ağırlığı ile üzerime geldiğinde tam düşecekken beni ayakta tutan onlar. Güleceksin bana belki. Emin ol ben güldüm. Hatta yüksek ses ile. Açıkçası hala komik şüphelerim var, beni neşelendiren. İlginç olan ne, biliyor musun? Onlar beni hiç üzmezler. Şu an fark ettim ve korktum. Onlarsız ne yapardım diye düştü aklıma. Issızlıktan korkunç başka ne olabilir?.. İyi ki kaya gibi sert bir kalbim yok. Bu da nereden çıktı diye sorarsan, hislerim öyle dedi.
Muhtemelen sorgulamışsındır hayatı, kim yapmaz ki. Yüzbinlerce, milyonlarca insan bunu her gün yapar. Yine kendince. Yer, zaman, imkan; hepimizin özrü değil mi?.. Oyalanıyor insan. Yemek yaparsın, el işi filan. Arkadaş toplantıları, ev ziyaretleri, gezmeler, tozmalar. Sonra, kendinle kalırsın ve uzun sürmez. Seni oyalayacak bir başka şey bulursun.
Acaba, bu kadar zor mu kendinle yüzleşmek? Yoksa kaybetmekle mi eşdeğer? Kaybeden olmak diye bir şey gerçekten var mı? Ben buna inanmam. Bakış açısı falan filan diyebilirsin, eyvallah da, beni katma. Nerede kaybedip nerede kazanır insan? Hayata göre bu sorunun çok fazla şıkları var.
Gönül okşanmak ister, ego ise alkışlanmak. Gönlüne iyi bak. Yaşamaktan ne anladığını sordum ya, kendine sor, kendin cevapla, yeter.
eylül
10 Kasım 2016 Perşembe
6 Kasım 2016 Pazar
Başka bir dünya
1988 yılı, Çekoslovakya'da bir tv dizisi: Cirkus Humberto
Müzik Çek asıllı besteci Karel Svoboda'ya ait.
Farklı bir dünya, hayatlar, insanlar.
Onun dışındaki olan bizlere sadece eğlence, içinde olanlara ekmek parası, mücadele...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)