Bu Blogda Ara

26 Şubat 2017 Pazar

Hayat bir şaka ve hepimiz gülmüyoruz


Ekranda Anthony Bourdain, aklımda düşünceler,  ikiye bölünmüş gibi hissine kapıldım.
Bu anlar bana çok tanıdık, ilk kez gelmedi başıma.  Mesele yemek-gezi  programını takip etmek değil, tüm bölümlerini izlemedim lakin denk geldiğinde seyretmekten de geri kalmadım.  Anthony Bourdain' in başarılı olması değil, beni etkileyen karelerin içindeki birbirinden farklı ve bir o kadar benzer dünyaları keşfetmek.  Kimbilir, belki saatler süren çekimlerden  sonra yayınlanacak sahnelerin seçimi çok isabetli olmuş. Ne bileyim,  doğal, mizansene gerek duyulmadan, ezbersiz, hazırlıksız yapılan çekimlerin   etkisi. Diğer yandan da bu düşüncelerin tümü bana ait olduğunun farkındayım, yani, kimsenin bana katılması beklentim yok veya katılmamasını sorun etmem.  Önyargılı olmamak kaydıyla bu gibi  serileri izlemek insanın dünya görüşüne katkısı olur mutlaka, düşündüğüm bu.  Farklı ülkeler, insanlar, mutfaklar, hayatlar insanı öyle böyle değil, derin derin düşündürür, misal ben😄 Elbette turistik gezi psikolojisinde olmadım, zaten öylesini nedense hiç sevmedim, ikiye bölünmüş hissimin sebebi başka.

Arka plandaki müzik, sokağın kendine has sesleri,  doğrudan mideye  çalışan yiyecek görüntüleri, tatili çağrıştıran doğa harikası kıyılar, daha neler neler...  Bunlar benim gördüklerimden hiçbiri değil. Ne özendiren ne de keyiflendiren hiçbiri değil.  Hayat, çırılçıplak ruhlar ve hayatın ironisi, benim manzaram işte bu.
Yaşam süresini bir bütün olarak aldığında eninde sonunda aşılmaz bir çaresizlik ile karşılaşırsın.  Depresif ruh hali her an eksi artıları servis ederken sonuçta  yaşanılası anlar yitip gider. Kendini kandırmadan yaşamak ise fazlaca sert.  Biraz polyanacılık fena olmaz, dozu aşmama kaydıyla😊, ancak o da yapmacık olmaz, hiç olmaz.

Bir televizyon programından bahsetmek için yazmak aklımın ucundan bile geçmedi,
tesadüfen yazımın içinde yer buldu.  Kendimce bunun bir sebebi olduğuna inandım ve bu sebep övgü veya tavsiye değil.
Keşke insan durup etrafına baksa. Tam anlamıyla kendini, kısa süreliğine bile olsa, unutup hayatın içindeki diğer hayatları görebilse.  Olmadı, en azından  denese.
Elbette ki hayat gezi, yemek, felsefeden ibaret değil.  Bence hayat, kimsenin çözemediği bir bilmece.  Dünya üzerindeki hangi uygarlık onu çözdü veya kusursuz etti?  Hangimiz hayata dair tüm bilgiye sahibiz? Hangimiz en,en, en ... olduk?
Kazandığın para yaşam koşullarını belirlediğine göre, bırakın kadın erkek eşitliliği insanlar arasında eşitsizlik sözkonusu.  Bu gibi laflar edince de siyaset çukuruna atılırsın.  Ah be hayat(!), aslında ah insan, ah...
İnsan garip bir varlık. Gücü ve güçsüzlüğüyle. Yaşam süresi ve onu nasıl dolduracağına gelince, yine çaresiz.  Ne kadar donanımlı olsa da kimse hayata hazır olamaz.  Hepimiz  bir şakanın ortasındayız. Ne şaka ama😔

Ruhunun derinliğine bakmayı başardığında kendinden başka herşeyi ve herkesi görmeye başlar, saf olursun. İnsanların bir sonraki davranışlarını kestirebilir, lakin tuzaklarına  düşersin. Saflığın  onların gözünde ahmaklık olur.   Hiç aldırma.

eylül


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder