Bu Blogda Ara

18 Ağustos 2017 Cuma

Selfish


Zaman zaman aklımdan geçen eksik cümleleri tamamlamak isterim. Düşüncelerin  ucunu kaçırsam da endişe etmem, nasılsa tekrar katılırlar zihnimdeki geçit törenine.  Bu bir hafıza sorunu değil, bundan oldukça eminim. Sorun da değil, düpedüz bir sonucun etkileri.  Hayat ve insan üzerine bu kadar çok kafa yorarsan olacağı bu.  Demiştim ben bunu, bizzat kendime. Huyum kurusun. 
Denedim bu konudan uzaklaşmayı, gerçekten. Bir işe yaramadı.  Bir labirentin çıkışını bulmanın mecburiyetiyle sorularıma cevaplar aradım.  Araştırdım, gözlemledim, sonuçlara vardım ve bunları yaparken kimseye saygısızlık, edepsizlik etmemiş olmaktan memnuniyet duydum.  Ferah bir his, vicdani huzurlu(tamam, tamam bu terim TDK'ya göre doğru olmayabilir, ben sevdim, yetmez mi?). Bencilce.   Bu sıfatı hiç sevmem.   Gerçek şu ki, insanız ve hangimiz bencil değiliz?..   

Bir konu hakkında yazarken gözlemlemek, araştırmak dediklerim asıl kaynağım olur. Olay ve davranışlara mantık ile yaklaşmak  flu bir resmin netleşmesi gibi.  Örtülü gerçekleri görebilir, anlayabilirsin. Hah, bunun sana bir getirisi olur mu? Tartışılır.  Kişiden kişiye değişir. Görebilmek ve anlamak insanın bakış açısını değiştirebilir. Hayatında fark yaratabilir. 
Tam burada başka bir şey geldi aklıma;
İnsan olarak duracağın safı kendin seçtiğini sanırken  olduğun veya olmadığın kişiliğin sebebiyle o saf için seçildiğin  düşündün mü hiç? Aklına düştü diyelim, bakalım  bencilliğin bunu anlamana izin verir mi?    O,  sadece kendini gördüğün kocaman bir ayna.  Dünyanın tüm yükünü sen taşırsın, dertlerin, acıların kimsede yok.  Kurbansın, zor kaderin kutsanmış  yolcususun. Senin dünyanda başka kimseye yer yoksa, kusura bakma, bencilsin.  Canın yandığında  ancak acıları anlayabiliyorsan, bencilsin.
Herşeyini kaybettiğinde   yoksunluğu fark edebiliyorsan, bencilsin.    Varlığınla saygınlığı satın alabildiğine inanırsan, acınası bencilsin. 
Bencil sadece kendini düşünür.  Ortada paylaşılacak ne varsa en büyük, en lezzetli, en kıymetli kısmı kendine  ayırır. Bencil emek vermez, gasp eder. Paylaşmaz, lütfeder.  Ne yazık bu yaşlı gezegende bencillik prim kazanma yolunda, durmaksızın. Üstelik yepyeni, çağdaş sözcükler kuşanarak.  Onur kırıcı.  Artık onurdan geriye ne kaldıysa. 

Birkaç yıl önce empatiden çokça bahsedilmeye başlandı, bir nevi moda akımı gibi. Basitçe insanlık denseydi, erdem, anlayış.  Sanki dünya yeni varolmuş gibi, önceki nesilleri aşağılamak ne demek?.. Saygısızca.  
Anlamıyorum, insan vicdanını nasıl görmezden gelebilir? Bencilliğin çirkin yüzünü maskeleyip nasıl rahat olabilir?  Suçluluk duymadan nasıl yaşayabilir?
Empati yapabiliyorum diyenlere sadece "gerçekten mi?" diye sormak isterim. Belki ufacık bir kuşku kırıntısı düşer aklına, sorular dokunur yüreğine, uyanır. Belki. Benim öyle umudum var.  Komik gelebilir, imkansız görünebilir lakin iyi ki umudum var.
Çünkü o bana ait ve çok kıymetlidir ve onu paylaşabilirim, sonsuzca.

Bazı sözcükler var, daha bir değişik gelirler insana. Onları kullanırken abartmadıkça sıkıntı değil.  Zira  pelesenk oluverirler diline. 
 "Selfish" bencilin ingilizce tercümesi. Dile hemen oturan şirin bir sözcük, insanın onu nedense sahiplenesi gelir.  Tınısı hoş, anlamı ağır.  Bencilliğin birazı hoş görülse de acaba kaç kişi bu suçlamayla karşı karşıya kaldığında ona itiraz etmez? 
Kendini düşünmek kötü bir şey değil.  Kendini üstün görmek, başkalarını küçümsemek, haklarında hadsizce kararlar vermek, kısaca kişiye ait görünmez sınırı geçmek kötü ve bencilce.  Ne ağıtları ne de acı feryatları duyurur sana bencilliğin.  Gözlerin görmez sebep olduğun felaketleri. İncittiğin ruhlar, kırdığın kalpler içini sızlatmaz.  Sağır, kör ve duyarsızdır bencillik.  Bu yüzden başlık olarak  selfish yazmayı seçtim, en azından söylenişi eğlenceli. 

Tahminimce soracaksın: "neden bu konu?" diye.  Özel bir neden yok.  Aslında var, insanım.  İnsanız.  Ben yazdım diye değişen birşey olmayacak. Öyle bir beklentim yok.  Görmezden gelememek işte. Samimiyetsiz olamadım.  Yazmak değil haykırsam ve tüm dünya duysa değişen birşey olmayacak.  Maksadım yok. Usandım. Yaşamaktan değil çirkinliği görmekten. Maalesef olan bu.  Sorun birbirimizi anlayamamak değil anlamaktan vazgeçtik. Bencilliğimizi büyüttük de büyüttük.  Korkarak, korkutarak hırslarımızı besledik. Çünkü, ne yazık,  güzele ve iyiye değil güce uzanmayı tercih ettik.   Hadi bakalım, yaptıklarımız bencillik değil mi?..   
Bazen çekip gidesin gelir. Düşünceler umutsuzluğun patikasında yol aldırırken yüreğinle tutunursun nefesine.   Büyük hesapların küçük insanlarına  sırtını dönüp  uyanmamak üzere uykuya dalmak istersin.  Öyle  bu tuzak ki, ona düşmek için yanıp tutuştuğunu hayretler içerisinde keşfedersin.  Böylesi bir bencilliktir seni tuzağına çeken...
Karmakarışık bir durum, isyanlarını, sevinçlerini bir arada tutmak.  Yine de yaşanmaya  değer, bazen bir pislik çukurunda, cehennemde ve bazen cennette hissettirse de  hayat.


eylül
























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder