Dedemin evinde geçen kısa yaz tatillerini hiç sevmediğimi hatırladım. Şehirde doğup büyümenin yan etkisi. Ekmeğin ağaçta yetiştiğini düşündüğüm yaşlardaydım. Köy hayatı yavaşlatılmış, ağır tempolu bir etkinlik benim için, her daim. Olduğu yerde kalsın. Oysa deniz kıyısının bende çok farklı anlamı var.
Gerçekler, hayaller ve arzulardan ibaret olur insan hayatı.
Dedemi, karakteri, kişiliği ile tanıma fırsatı verecek zamanım olmadı. Tavır ve davranışlarıyla sevdim. Derin anlamlı sessizliğini, efendiliğini, saygınlığını, dillendirmese de kendini belli eden merhameti ve insanlığını sevdim. Beden diline doğuştan hakim olan biriydi.
Hayatımın kısacık dönemini paylaştığım insanları aslında hiç tanımadım ya, bu bir suç değil. Mesele çocukluk değil, bitmeyen bir arayış. Hayat boyu ulaşmaya çalıştığın öz, asıl mesele. Senden fakat sen olmayanı bulmak. Bakındığında sadece kendini değil gerçeğini gördüğün aynayı bulmak. Nefesin anlamı bu. Geriye kalan herşey yalan.
Nefesin anlamı yüreğinin coşku ile atması. Son gelene kadar...
Belki, biz insanlar, birbirimizi yakından tanımasak daha iyi olur. Sevip sevmediğimize karar verecek o kadar çok şey varken. Aşk ise bambaşka. Yürekten gelen bir karar mekanizması var, herşeyden üstün. Sorular biter, hisler dorukta. Aşk, olağanüstü her ne varsa unutturmayandır, güzellik orada çünkü. Özeli, tekrarı olmayanı hatırlar Aşk.
Onunla uyanmak başka. Deniz dalgalarında olmak gibi, batıp yüzeye çıkarsın. Serinliği,
yumuşak, kadifemsi dokunuşu, gizemi, sınırsız ve büyüleyici maviliğin çağrıştırdığı sonsuz aşk...
Denizin mavisini, sesini, kıyısını bu yüzden çok sevdim ben. Hayaller gerçekleşmese bile oldukları gibi canlı kalırlar.
eylül
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder