Pastel renkleri, soğuk yağmurları, uyuyakalan sabahları, erken akşamlarıyla geldi sonbahar. Depresif, kararsız hava durumu ve yaprak yaprak dökülen hüzünlü romantizme teslim oldu sokaklar. Trençkotlar, şemsiyeler saçıldı ortalığa, bahçeler ise Van Gogh resimlerini andırır gibi. Sessiz bir sonbaharın içine düştü İstanbul, kah mahzun, kah neşeli.
Bavul hazırlamayı hatırlatır sonbahar, tuhaf bir yolculuk arzusunu hissettirir. Hayallere sarmaşık olmuş düşlere dalarsın; isli vagonların makine yağ kokusu gelir burnuna, tiz sesli düdüğün ıslıklı son çağrısı yankılanır kulağında, rıhtımda yürüdüğünü görürsün ve tuzlu su damlaları yağar üstüne, faytoncunun kamçıyı atların terli bedenlerinde şaklatmasına için burkulur, bavulun ağırlaşır, ağırlaşır... uyanırsın.
Rüzgarın savurduğu tozlu bulutlar arasında yürüyen evsizlerin kabullenilmişliği insanın canını acıtacak keskinlikte. Bulutlar yamalı, eskimiş bir örtüyü tamamlar gibi gri gökyüzünde, kah üşümekte, kah astımlı öksürüğünde boğulmakta İstanbul, bu mevsimde...
eylül
Şiir gibi betimlemişsin sonbaharı Eylül'cüğüm ne güzel, benim hiç böyle yeteneğim yok, o yüzden çok taktir ediyorum bu da özel bir yetenek...buraya da sonbahar geldi, yakında ağaçlar çıplak kalacak, buz gibi havalar yakındır...ooff doğalgaz zammı da var yandık:(((
YanıtlaSilsevgiler