Bu Blogda Ara
25 Kasım 2013 Pazartesi
Tükenmek
anneme...
Damarlarında kanının çekildiği hissine kapılır, duyarsın. Kapanan bir mekanın loş ışığında
kendini garipserken, ruhuna bir yorgunluk yerleşmiş gibi olur. Boş verirsin umutları, hayalleri, öylece oturup, tükenmişliğine bakarsın. Beklersin.
Küçük heyecanları, kelebek sevinçleri, tükenmeden his sağanaklarında ıslanmayı beklersin.
Bir anda bedenin çürür, diğerinde yüreğinin filizleri canını acıtır, içine içine ağlarsın...
"Keşke, kolay olsa" diye iç geçirirsin. Bir kapının eşiğini atlamak kadar kolay gidilse buralardan, ansızın, vaktin olmadığı o yere, yaparsın. Vedalaşmadan, son sözler olmadan, öpüşüp koklaşmadan, haykırmadan, ağıtsız, kalabalıksız, sitemsiz, meraksız, fısıltısız. Usulca, sessizce. Sokakta yürümek gibi, gülmek, ağlamak gibi sıradan, masumane. Gitmek istersin.
Sonra, hatırlarsın. İnsanlığını, çaresizliğini; mucizelere uzanışını ve tekrar çaresizliğini... Su birikintilerinde sıçrayışını, sırılsıklam elbiselerini, kahkahalarını, acıktığını, susadığını, sarhoş olmayı, sevmeyi, özlemeyi, kavuşmayı hatırlarsın. Müziği hatırlarsın, dans etmeyi, şarkıları ve şiirleri. Sana tutulan bir projektörle aydınlanır benliğin, bir anlık hayat vaktin film şeridi gibi geçer gözlerinin içinden, tüm sahneleriyle...
eylül
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
...Vedalaşmadan, son sözler olmadan, öpüşüp koklaşmadan, haykırmadan, ağıtsız, kalabalıksız, sitemsiz, meraksız, fısıltısız. Usulca, sessizce. Sokakta yürümek gibi, gülmek, ağlamak gibi sıradan, masumane. Gitmek istersin...
YanıtlaSil