Umursamaktan olmalı. Kararımı vermek üzereyim. Görünürde başka bir sebep yok(ufuktalar sanki). Bekleme sırasını ihlal etmemek, binerken kimsenin ayağına basmamak, koridorda nizami ilerlemek, gerektiğinde yerimden feragat etmek, bunlar hep edeb'i umursamaktan. Otobüs bu, itilir kakılırsın, tam oturacakken yerine bir başkası oturur. Yetmez; ter, parfüm, traş kolonyası, kuruyup buharlaşan amonyak, buram buram soğan sarımsak kokusu ayıp olur diye koyvermeyip tuttuğun kusmuk olur. Yolculuk bitene kadar sabredilir, diğer türlüsü ayıp olur. Bu ne yaa?..
Yolculuk başlarken insanlara rahatsızlık vermeden takındıkları maskeleri geçip gerçek yüzlerini görürüm umuduyla bakıyorum. Kendilerini saklayanlardan uzak durmak ayrı. Bilmece çözer gibi çözemezsin ki insanı. Sorular ve ipuçları gerekli. Tanıman için ya lotus misali kendi rengi ile açar ya da tomurcuk kalır. Bilmediğin bir dilde yazılan kitabı yorumlayamazsın. Şarkı gibi değil, sözlerini anlamasan da müzik duyguyu ele verir. İnsan bu, o izin vermediği sürece çözemezsin. Sonra, kim çözülmek ister? Tamamen şeffaf, ortada bir hayat var mıdır? Kendini saklamadan, sakınmadan, olduğu gibi, korkularıyla, umutlarıyla, sevinciyle, hüznüyle, her şeyiyle "ben buyum" diyen var mı?
Otobüse bindiğimde dışarıdaki manzaraya dalarım. Denize atlar gibi bırakırsın kendini, önce ürperti verir sonrasında çıkmak istemezsin. Gözler hiç bir ayrıntıyı kaçırmak istemez. Yolculuk eden ağaçlar, bulutlar, kuşlar, bahçeli bahçesiz evler, tozlu sokaklar, ruhsuz toplu konutlar... Kaçırılan kareler, yakalanmayan renkler, ıslanmadığın yağmur, hepsi otobüs penceresinin dışında kalır. Uyuklarken arka, ön koltukta oturanların sohbetine uyanırsın. Kimi zaman yolculuk bitmesin diler, an gelir ıssız bir kavşakta inmek istersin. Hezeyanların olur, sebepsiz yere mutlu olursun ve bedenin yolculuğu kanıksar. Ondan sonrasında belki umursamazsın.
Öyle midir acaba? Olabilir mi?
eylül
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder