Bu Blogda Ara

26 Nisan 2024 Cuma

Prelude

 Yalnızlık


Ne zaman ve nasıl geldiğini duymazsın, hep varmış gibi, içinde yerleşik bir halde yalnızlık. Eline sımsıkı tutunan küçük bir çocuk gibi ürkek, elini bıraksan eteğinden tutunur. Gittiğin her yere götürürsen de gün be gün büyüdüğünü görmezsin. Oyunlarla oyalarsın onu, saklanır ve seni bulmamasını beklersin. Bulup, şaşırtmasını beklersin. 


Sessizdir yalnızlık, içini çınlatan bir sessizlikle gelir, oturur göğüsüne. Rutubetli, ağır bir yutkunma gibi düğümlenir, kalır boğazında. Sesini duymak istersin, delice istersin. Varlığını bir bedende toplamak istersin, görmek, dokunmak, kendini paylaşmak istersin... Kelimelerini üstüne yazabilmek, hislerini resmetmek, haykırmak, içini dökmek istersin. 


Soğuk ve bencil olup geldiğinde, artık elinden tutan odur, sen değil... Kaçmak vaktidir o an, gitmek gelir. Bir başka yalnızlığa sığınmak istersin. Gözyaşı olup dökülür yalnızlık.  Bazen, hastalıklı olur, bulaşıcı değil, ölümcül olur. Rengini kaybettiğinde, yok olur içindeki hayat, çürümüşlük kokusundadır yalnızlık. Sessizliği dudakları mühürler, o ise kavuşur kovulmuş çirkinliğine. Kendine değil, yalnızlığa ait olduğunu anlarsın. Anladığını sansan da, hiçbir şeyin düşündüğün gibi olmadığını kavrayamazsın. Sonra, bir gün, öyle olduğunu küçük şüphe sızıları ile sezersin. Yüreğinde hissedersin. Kelimesiz, cümlesiz, sessiz yalnızlığında. 


Acıtır yalnızlık. Eksiklik olup yapışır üstüne, acı çektirir. Vakit "herşey tam kıvamında" iken, görünmez bir kurt gibi kemirir içini, boşluğunun acısı ile kıvranırsın. Ruhun yalnızlığı acı çektirir. Kapılarını kapattıysan gerçek kendine, yalnızlığı küstürmüşsündür yüreğine. Çakıl taşı gibi dökülür kelimelerin, acılarının acımasızlığı ile savurursun hayata kendini. Bitip tükenir ruhunun ışığı, cılız bir mum ışığı gibi titrek bir duman olursun. Yalnızlığın gardıyanlığında kendi zindanında hapsolursun... 

Güzeldir yalnızlık, incitmezsen, kirletmezsen. Güzeldir yalnızlık, Aşk ile... 


eylül

1 yorum: