Başlığı düşünmedim, kendiliğinden geldi.
Hayata bakınırım, biraz mecburiyet, az da eksiklikten. Mecburiyet devirden, iletişim ve teknoloji, malum. Eksiklik, bunu nasıl anlatırım, bilmem. Yaşıyoruz(çoğul insan olmaktan), yaşam koşullarımız farklı, yaşıyoruz. Oralara girmeyeceğim, fazlasıyla berrak ve fazlasıyla bulanık durum. Herneyse.
Yaşıyoruz, öğreniyoruz, yine de bilmiyoruz, görmüyoruz, ölüyoruz. Yarabbim, nasıl bir acı bu?!.. Kime? Kimlere?
Dünya güzel, yaşanmakla bitmez güzellikleri, yine de tüketilir… Doğruları saklamak olur mu?
Hayat güzel. Aşk ile buluştuysa ruhlar, muhteşem.
Vallahi hayat çok güzel, kelimeler, cümleler yetmez anlatmaya, yeminlere sarılırız bu yüzden.
Eksik olanlar görünmez, illa ki gösteren olmazsa görünmez. İster istemez gözümüze sokulmazsa eksiklikler, bilinmez. Bilemedim, anlamadım, falanı filanı geçilmezse kırılan hisler, bilinmez. Gönül ağrısı görülmezse sonu gelmez mi nefesin… Ahh…
Hayata aldanırım, oy.
Eksik derken; uzvundur, görgün olmaz, o da eksik olmak değil. Büyüğündür kaybetmiş oldukların, bu yüzden soyun yok değildir. Eksiklik yüreğindeyse dünyan eksiktir… Bir de eksik sen isen, söylenecek laf kalmaz…
İçinde canını acıtan bir eksiklik duyduğunda bir yanlışın içine düşüp düşmediğini sorgulaman gerekir mı? Zaman. Aslında her şey onunla ilgili değil. Öyle sanılır. Zaman bildiğin fren gibi, durdurmak için çalışır. Mesele bambaşka. Zaman; git, yaşa, hızlan, keyfini çıkar, dner. Der mi?..
İşi bu kadar. An gelir, zamansız yollara girme dermişçesine tokatlar. Ahh…
Ne güzel bu hayat… Değil aslında.
Birbirimizi, tanımak için çaba harcamadığınız için, acıtıyoruz. Değil mi?
Öyle bir bakışıp, dokunuyoruz. Ardımızda, önümüzde kim var kim yok dillendirmiyoruz.
Nelerden vaz geçip neleri kabul ettiğimizden bihaber kavuşuyoruz…
Hayat hep kötü ya, aramızı bozmak için geldiğine inanıyoruz… Hayat ya, büyük değil mi bizden diye depresyonlara giriyoruz…
Eksiklikler yüzümüze vurulup dururken görmezden gelir suskun kalırız ya, sonumuz olur…
eylül
30/06/2024 İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder