Son günler dalgınım, odaklanamıyorum. Hoşuma gitmeyen bir durum. Kendimi kandırdığımı itiraf etmeliyim, uzun ve oldukça uzun bir süre. Hani canını acıtan, hoşuna gitmeyen durumlarda gözlerini kapatıp geçmesini beklersin ya, öyle bir hal. Saatlerin, günlerin, haftaların ve ayların, zamanın geçmesine mi yanayım?.. Gücüm yok ki, durduramam, seyrediyorum, elimden gelen bu. Panayır geçidi gibi hayat, ışıltılı, kalabalık, gürültülü ve benim için sağır sessizliğinde. Renkleri görüyorum, haykıran. Yüzleri görüyorum, mutlu, kayıp, ruhsuz…
Kulaklığıma tutunuyorum, seçtiğim müziğin beni götüreceği yere kaçmam gerek. Uzaklaşmam lazım bu insan eliyle yaratılmış cehennemden. Uzaklara gidememekten, kaçışların imkansızlığı gerçekliğinden sıyrılmalıyım.
Kulağımda kasırgaların senfonisi, ayaklarım terliklerimde. Asırlardır adım atmamış, cezalıymış gibi yerimdeyim. Uykuya teslim olup uyanmayı bekliyorum.
Sana uzanıp ruhuna dokunmak istiyorum. Tüm acılarını dindirip, yaralarını iyileştirebileceğime inanıyorum çünkü. Yüzünün hatlarını ezberleyip düşlerimde, unutmamak üzere, resmini çiziyorum. Sesini tenime notalarla kazıyorum, yüreğimin ezgisi. Tenin, denizin usulca gelen dalgası misali, tuzlu ve kadifemsi. Gözlerinde kalmayı diliyorum…
eylül
kandırıyoruz; kendimizi... Hayat, çok acımasız, yüzeysel ve gittikçe maneviyattan uzaklaşır hale geldi... Kandırıyoruz kendimizi; bekliyoruz, umut ederek...
YanıtlaSil