Bu Blogda Ara

31 Ekim 2024 Perşembe

Araf

 2. 

      İpin ucuna tutunmuşsun gibi düşme korkusuyla ürperdin. Ölüm ile yüzleşmek ister miydin, gerçekten?  Cevabını veremediğin bir soruydu, lanet olsun. Kendine mi kızgındın, başarısızlıklarına mı? Dur. Başarı ne ki?  Seni alkışlayan birilerinin olması mı?  

Hay böyle… diye söylendiğini duydun. İçine konuşmaktan vazgeçmiş olmalıydın  ki sesine irkildin. Gülme krizinden öksürük tufanına tutulmasaydın keşke. 

Sigarayı bırakmalı, yok azaltmalıyım diye almayacak olduğun bir kararın düşüncesi aklından geçti.  Kaçıncıydı, öncekileri de saymamıştın. 

Dudakların nikotin işgali altında,  zehir acısı  bir tat dilinde.  Olsun be… diye söylendin.  Saçma kabullenişine bıyık altından güldün, inkar edeceksen et, kendine acımak olmasın.   Nasıl da yanıyor  canın, içindeki ateş daha da harlandı sanki.  Musluğa dayayıp ağızını yangını  söndürene kadar içmek istedin.  Nafile.  Denizler yetmez. 


    Ufuk hep  oradaydı, hayalinde.  Gündoğumu, günbatımı hep oradaydı. 

Hayata dair ne varsa hepsinden çok uzakta. Hayallerin. 

Bir anlığına düşüncelere daldın, senin zamanından saatler bitti. Giden, senden gitmiştir.  Olsun, yine… Kabullenmişliğin yakana yapışmış alacaklı misali, bir yolunu bulup kurtulman gerek.  Neden?  Çaba isteğin yok ki, gücünü terk ettin. Umursamazlığını  giyindin,  oysa  hala mucizeler beklemektesin. 

Onlar sensiz gelmez.


eylül 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder