An gelir kaçmak istersin; şehrinden, gündemden ve kendinden. Kaçınılmaz olandır, illa yaşanacak böyle bir an: insan olmaktan, zihinden, duygudan, anlaktan. Zor. Akıl, mantık, çözme ve yargılama yetisini taşımak zor.
Zamanlar olur aklını yitiresi gelen, hükümsüz ve yük’ümsüz çünkü çılgınca alınan kararlar. Böyle bir hal işte, çıkabilirsen çık içinden. Çıkamazsın. Örümcek ağı misali sarılmış etrafın, siyasal sosyal olarak.
Al işte, günün sorunu. Kayalar, taşlar, ejderhalar geçmişte kalmış, insan kıyameti çevrimiçi, geçmişler olsun. Oysa ne de güzeldir yaşamak! Baharı iliklerine kadar hissedip umut ile uyanmak!.. Bunu da mı çok görmüşler, yazıklar olsun… İnsan olduğumuzla mı, joğrafyamızla mı, ırkımız, rengimiz ile mi yargılanıyoruz? Birileri için geçerli akçe üzerine mahkeme kurulmuş, yargılanıyoruz.
Ah be hayat…
eylül