Bu Blogda Ara

12 Mayıs 2025 Pazartesi

Kaçış

      An gelir kaçmak istersin; şehrinden, gündemden ve kendinden.  Kaçınılmaz olandır, illa yaşanacak böyle bir an: insan olmaktan, zihinden, duygudan, anlaktan.  Zor. Akıl, mantık, çözme ve yargılama yetisini taşımak zor.

    Zamanlar olur aklını yitiresi gelen, hükümsüz  ve yük’ümsüz çünkü çılgınca alınan kararlar.  Böyle bir hal işte, çıkabilirsen çık içinden.  Çıkamazsın. Örümcek ağı misali sarılmış etrafın, siyasal sosyal olarak. 

Al işte, günün sorunu. Kayalar, taşlar, ejderhalar geçmişte kalmış, insan kıyameti çevrimiçi,  geçmişler olsun.  Oysa ne de güzeldir yaşamak! Baharı iliklerine kadar hissedip umut ile uyanmak!.. Bunu da mı çok görmüşler, yazıklar olsun… İnsan olduğumuzla mı, joğrafyamızla mı, ırkımız, rengimiz ile mi yargılanıyoruz?  Birileri için geçerli akçe üzerine mahkeme kurulmuş, yargılanıyoruz. 

Ah be hayat…  


eylül

4 Mayıs 2025 Pazar

İnsan

 İnsanı kolay yargılar, dışlarız.  Öğretilmişler, yaşanmışlıklar değnek olup infazlarımıza yardım etmiş.   Elbette bilmemek, duymamak, anlamamak üçlüsü savunmada kalır.  Sonuçta, aklanırız, yine de içimizde rahatsız edici , adını koyamadığımız bir ürperti kalır. Çoğul yazınca kendimi katmış olsam da  bilip deneyimleyenler  vardır diye düşündüm.  Aslında günümüzde düşünmek bile  bir başka.

     Tanımıyoruz insanı. Geçip görmezden gelinen gerçek.  Kimdir? Umurumuzda değil.  Hayatı, hayalleri, umurumuzda değil. Gerekmeyen b(ilgi).  Sosyal devlet neyimize?.. işimize, gücümüze, kazancımıza, sermayemize bakarız.  Denizde kum, toplumda insan siyasetinde değil miyiz?.. 

      Hayat kalabalık veya kişiye özel. Hayat zorlu veya imtiyazlarla dolu. Hayat öncelikli veya sıradan. 

Olur mu, Yaradan?..


eylül






27 Nisan 2025 Pazar

İnsan hayatı gizem

   Bilemeyiz, anlayamayız ve yargılamamalıyız.  Bu gibi ifadeler kabul edilmez diyenler olur. Azınlık veya çoğunluk olmaları siyasete  göre  değişir.  Fakat, sırlarla dolu bir dünyada misafir  değil miyiz?  O vakit, hepimiz gizemliyiz. 

   Tanıyor muyuz insanı?  Okuduklarımız, öğrendiklerimiz, yaşatılanlar ve yaşadıklarımız haricinde gerçekten, tanıyor muyuz?  Usanmadan, utanmadan, tereddüt bile etmeden yargılıyoruz. Oysa  çocuktuk hepimiz, sonra büyüdük. Sorun bu muydu? 

   Güzeldir çocuk olmak. Bir yolu olsaydı çocukluğumuza dönebilsek  ve dünyayı değiştirsek. Çok güzel olurdu.  

eylül



20 Nisan 2025 Pazar

Baharı beklerken

     Her bahar umut ile gelir, ister istemez insanın gözünün içi aydınlanır, coşkulu nefes alınır. Bahardan der, geçilir. Bahardan mı yoksa umuttan mıdır, kimbilir? 
Bilemez kimse, sıkıntılı bir durum da değil. 
Yine kafiyeli cümleler. Devam etsek. 
     Hadi mevsimler, coğrafya  geçilse tuzağa düşmüş gibi.  Ya umutlar,  hayaller? 
Oturur gözyaşı döküp yazarsın onları. Gördüklerini, anlayıp hislerinde sarmaşık olduklarını yazarsın.  Görmeden yazamaz, hissetmeden anlamazsın. Öyle bir şey.  Hisler… Yanıltmaz insanı.  
      Bahar beklenir, takvimdeki günler sayılır.  Pencerenin dışı kış kıyametken için kıpır kıpır, beklenir. Çıplak ağaç dallarındaki ilk tomurcuk gözlenir. Kumruların sığınma alışkanlıkları, kombinin ısı skalası müjdeler verir.  Bahar usulca, ne olur ne olmaz havasında gelir. Ah, be.  Baharı beklerken, bir  yıl daha yaşlandık…
   
eylül 
 






     




 


15 Nisan 2025 Salı

Sızım sızım

     “Burnumun direği sızladı” deyimini bilir misiniz? Ben okuduklarımdan bilirim. Dramatik hikayelerden. Açıkçası, anlamamıştım, acının ifade şekli diye düşündüm.  Yani benim yorumum. Herkes kendince bilir. Hayat ise çok kısa…Anlamıyorum. Anlamaktan da yoruldum, nedendir bu karmaşa?

     Yaşıyoruz;  eğitilip, doğmadan sicilimize yazılan borcu ödemek için çalışıyoruz. Kimi zaman sorgusuz sualsiz, kimi zaman isyan. 

Fakat, borçlarımızla da olsa, yaşıyoruz. Şükretme, bazıları ise biat etme şartı ile…  Neden? Kim için?  Kendimiz için çabamız çalınmış, kime çalışıyoruz? 

    Burnumun direği sızladı, ilk kez… Dayanılmaz bir acı.  Gözlerimden yaş geldi, ağlattı.  Ne pişmanlık ne de öfke, sızım sızım acı. Öyle böyle değil, gerçek, deyimdeki gibi. 


eylül 

6 Nisan 2025 Pazar

Ömür

   Ertelemeler ve bahaneler olmadan yaşamayı hayal eder insan. Sözler verir kendine, araya giren ise hayat. Mesele  yenilip yenilmemek değil, varolmak.  Nefes ile, bütün ile, hatta gölge ile… 
Heves bambaşka, geçici, kelebeğin ömrü gibi.  Asıl mühim olan kalmak, olmak. 
Hayat ile çekişmeler olmasa ne olur diye düşünür mü insan? 
Hep bir bahane lazım olur, hep bir sitayiş, hüzün. Oysa zaman… 

   Ömür. 
Bekliyor, bakıp görmüyor, duyup anlamıyor lakin “yaşıyorum” der insan.  Küçük heveslerinin
doygunluğunda sarhoş. Oysa zihninin ötesinde keşfedilmeyi bekleyen  bir dünya var.   
Ömür ise, kısa.  Acele etmek gerek, koşar adım yürümek, hatta uçmak gerek. Nefes beklemez. 

   Denge.  
Aklın, mantığın, eğitimin sonucu denge. Elinden tutar, yol arkadaşın olur.  Karanlığın içinde ışık, zindanda umut olur. Bazen de kahrolası dediğin… 

   İnsan. 
Her biri diğerinden farklı. Birleşmeleri için yalanlarla yüklü bir söylev bile yeter. Ah, insan.,,
İyiliğin kötülüğüne  karışmış, merhametin zalimliğine dolanmış, insanoğlu…  Yalan olmasa sözler, hatta gözler, yalan olmasa niyetler, hatta diyetler… 
Ne muhteşem yaratılmış olansın sen insan!..
Hayır, dünya yalan değil, gerçek ve dokunulabilir. İnsan ise, güvenilmez. 

    Ömür. Kutsanmış, hediye edilmiş, değerli.  

eylül 




9 Mart 2025 Pazar

Geride kalan hayat

        Günler geçti, haftalar, aylar geçti ve ben aynı ruh halimdeyim.  Değişen sadece mevsim.  Şikayet etmiyorum, sızlanmıyorum, zamanı yakalamayı bıraktım.  Yani, öyle bir şey. 

Artık yorgunluğumu, gerçek olsa da,  bahane etmiyorum. Bazen, zihnim bomboş oturup kalıyorum, dakikalarca. Tek bir düşünce olmadan. Kendini yeniden  başlatmak için kapanıyor ruhum.  

Beni bekliyor bedenim.  Uykudan uyanmak gibi değil, bambaşka, çözemediğim bir durum. 


    Görülmeyenleri görmek için bakıyorum, içimi acıtan sahteliğe rağmen.  Lal olmuşçasına suskun kalıyorum, yükselirken içimde haykırışlar.  Nefesimde boğuluyorum, boğuluyorum…  Uyandığım her güne bir çarpı çizdiğimi söyledim mi? Geçmekte olanda hapsolmamak için yapıyorum.  Kim bilir, belki saçmadır ve önemi yoktur. Umut ise ruhumun adı, hiç kaybeder miyim?..  


      Bazı zamanlar, ruh halini   taşıyamayacak kadar halsiz bırakır insanı. Her davranış olası zaman çizelgesinde kayıtlı olduğunu düşünürüm.  Olasılıkların evreninde.  Hesaplanmış hayatların ruhlarıyız. 

Bir dürtü ile başlar oysa hayat.  Nefes almak. Özgür olmak. Yaşamak. Ve diğerleri… 


      Bambaşka olur hisler, benzersiz.  Mucizevi güce sahipler, koşulsuz yürekten inanmak yeter.  Tek dileğim olan. Kalbimin her atışıyla hissederim dileğimi. Geride kalan ne varsa, hayat.  


eylül



Not:

Deniz, ruhu sakinleştirendir… Sahil, kavuşturan.