Bu Blogda Ara

6 Nisan 2025 Pazar

Ömür

   Ertelemeler ve bahaneler olmadan yaşamayı hayal eder insan. Sözler verir kendine, araya giren ise hayat. Mesele  yenilip yenilmemek değil, varolmak.  Nefes ile, bütün ile, hatta gölge ile… 
Heves bambaşka, geçici, kelebeğin ömrü gibi.  Asıl mühim olan kalmak, olmak. 
Hayat ile çekişmeler olmasa ne olur diye düşünür mü insan? 
Hep bir bahane lazım olur, hep bir sitayiş, hüzün. Oysa zaman… 

   Ömür. 
Bekliyor, bakıp görmüyor, duyup anlamıyor lakin “yaşıyorum” der insan.  Küçük heveslerinin
doygunluğunda sarhoş. Oysa zihninin ötesinde keşfedilmeyi bekleyen  bir dünya var.   
Ömür ise, kısa.  Acele etmek gerek, koşar adım yürümek, hatta uçmak gerek. Nefes beklemez. 

   Denge.  
Aklın, mantığın, eğitimin sonucu denge. Elinden tutar, yol arkadaşın olur.  Karanlığın içinde ışık, zindanda umut olur. Bazen de kahrolası dediğin… 

   İnsan. 
Her biri diğerinden farklı. Birleşmeleri için yalanlarla yüklü bir söylev bile yeter. Ah, insan.,,
İyiliğin kötülüğüne  karışmış, merhametin zalimliğine dolanmış, insanoğlu…  Yalan olmasa sözler, hatta gözler, yalan olmasa niyetler, hatta diyetler… 
Ne muhteşem yaratılmış olansın sen insan!..
Hayır, dünya yalan değil, gerçek ve dokunulabilir. İnsan ise, güvenilmez. 

    Ömür. Kutsanmış, hediye edilmiş, değerli.  

eylül 




9 Mart 2025 Pazar

Geride kalan hayat

        Günler geçti, haftalar, aylar geçti ve ben aynı ruh halimdeyim.  Değişen sadece mevsim.  Şikayet etmiyorum, sızlanmıyorum, zamanı yakalamayı bıraktım.  Yani, öyle bir şey. 

Artık yorgunluğumu, gerçek olsa da,  bahane etmiyorum. Bazen, zihnim bomboş oturup kalıyorum, dakikalarca. Tek bir düşünce olmadan. Kendini yeniden  başlatmak için kapanıyor ruhum.  

Beni bekliyor bedenim.  Uykudan uyanmak gibi değil, bambaşka, çözemediğim bir durum. 


    Görülmeyenleri görmek için bakıyorum, içimi acıtan sahteliğe rağmen.  Lal olmuşçasına suskun kalıyorum, yükselirken içimde haykırışlar.  Nefesimde boğuluyorum, boğuluyorum…  Uyandığım her güne bir çarpı çizdiğimi söyledim mi? Geçmekte olanda hapsolmamak için yapıyorum.  Kim bilir, belki saçmadır ve önemi yoktur. Umut ise ruhumun adı, hiç kaybeder miyim?..  


      Bazı zamanlar, ruh halini   taşıyamayacak kadar halsiz bırakır insanı. Her davranış olası zaman çizelgesinde kayıtlı olduğunu düşünürüm.  Olasılıkların evreninde.  Hesaplanmış hayatların ruhlarıyız. 

Bir dürtü ile başlar oysa hayat.  Nefes almak. Özgür olmak. Yaşamak. Ve diğerleri… 


      Bambaşka olur hisler, benzersiz.  Mucizevi güce sahipler, koşulsuz yürekten inanmak yeter.  Tek dileğim olan. Kalbimin her atışıyla hissederim dileğimi. Geride kalan ne varsa, hayat.  


eylül



Not:

Deniz, ruhu sakinleştirendir… Sahil, kavuşturan.

11 Aralık 2024 Çarşamba

Zamanın uğramadığı durak, Aşk

 Hayatı sorgulamak delice, boş bir çaba diye sokaklarda bangır bangır haykırılsa da, sorgulanır.  Umut belki, kırılma noktasını bulup içinin derinliklerinden yüzeye çıkmak.  An olur nefesine şükreder, an gelir lanetler savurursun.   Ruhun öğrenip anladıkların kadar aydınlık, akıl gözünü yumup kendini teslim ettiğince karanlık. Yine de sorgulanır hayat. 


    Zaman. Silip süpürür  serpiştirdiği anları, saatleri,  yılları, asırları. Hafızasıyla hükmeder. Yenilmez.  

Bir tek durağa uğramadan geçip gider.  Orada Aşk var.  Zamansız. Öylece kalır durakta, hislerin tarif edilmez  dinginliğinde kalakalır. Günlerin, saatlerin, saniyelerin takvimi olmayan bir zaman diliminde. Sen ise,  gezegenlerin  Aşk olanında uyanırsın.  


   Hayat. Nefes alıp almamak arasında bir süreç, değil mi?.. 


eylül


23 Kasım 2024 Cumartesi

Araf


3.

    Son günler dalgınım, odaklanamıyorum. Hoşuma gitmeyen bir durum. Kendimi kandırdığımı itiraf etmeliyim, uzun ve oldukça uzun bir süre. Hani canını acıtan, hoşuna gitmeyen durumlarda gözlerini kapatıp geçmesini beklersin ya, öyle bir hal. Saatlerin, günlerin, haftaların ve ayların, zamanın geçmesine mi yanayım?..  Gücüm yok ki, durduramam, seyrediyorum, elimden gelen bu. Panayır geçidi gibi hayat, ışıltılı, kalabalık, gürültülü ve benim için sağır sessizliğinde.  Renkleri görüyorum, haykıran.  Yüzleri görüyorum, mutlu, kayıp, ruhsuz…

Kulaklığıma tutunuyorum, seçtiğim müziğin beni götüreceği yere kaçmam gerek. Uzaklaşmam lazım bu insan eliyle yaratılmış cehennemden.  Uzaklara gidememekten, kaçışların imkansızlığı gerçekliğinden sıyrılmalıyım. 

Kulağımda kasırgaların senfonisi,  ayaklarım terliklerimde. Asırlardır adım atmamış, cezalıymış gibi yerimdeyim.  Uykuya teslim olup uyanmayı bekliyorum.


Sana uzanıp ruhuna dokunmak istiyorum.  Tüm acılarını dindirip, yaralarını iyileştirebileceğime inanıyorum çünkü.  Yüzünün hatlarını ezberleyip düşlerimde, unutmamak üzere, resmini çiziyorum.  Sesini tenime notalarla kazıyorum, yüreğimin ezgisi. Tenin, denizin usulca gelen dalgası misali, tuzlu ve kadifemsi.  Gözlerinde kalmayı diliyorum… 


eylül


31 Ekim 2024 Perşembe

Araf

 2. 

      İpin ucuna tutunmuşsun gibi düşme korkusuyla ürperdin. Ölüm ile yüzleşmek ister miydin, gerçekten?  Cevabını veremediğin bir soruydu, lanet olsun. Kendine mi kızgındın, başarısızlıklarına mı? Dur. Başarı ne ki?  Seni alkışlayan birilerinin olması mı?  

Hay böyle… diye söylendiğini duydun. İçine konuşmaktan vazgeçmiş olmalıydın  ki sesine irkildin. Gülme krizinden öksürük tufanına tutulmasaydın keşke. 

Sigarayı bırakmalı, yok azaltmalıyım diye almayacak olduğun bir kararın düşüncesi aklından geçti.  Kaçıncıydı, öncekileri de saymamıştın. 

Dudakların nikotin işgali altında,  zehir acısı  bir tat dilinde.  Olsun be… diye söylendin.  Saçma kabullenişine bıyık altından güldün, inkar edeceksen et, kendine acımak olmasın.   Nasıl da yanıyor  canın, içindeki ateş daha da harlandı sanki.  Musluğa dayayıp ağızını yangını  söndürene kadar içmek istedin.  Nafile.  Denizler yetmez. 


    Ufuk hep  oradaydı, hayalinde.  Gündoğumu, günbatımı hep oradaydı. 

Hayata dair ne varsa hepsinden çok uzakta. Hayallerin. 

Bir anlığına düşüncelere daldın, senin zamanından saatler bitti. Giden, senden gitmiştir.  Olsun, yine… Kabullenmişliğin yakana yapışmış alacaklı misali, bir yolunu bulup kurtulman gerek.  Neden?  Çaba isteğin yok ki, gücünü terk ettin. Umursamazlığını  giyindin,  oysa  hala mucizeler beklemektesin. 

Onlar sensiz gelmez.


eylül 

23 Ekim 2024 Çarşamba

Araf

1.

 İnsanın kendini muhafaza etme güdüsü olur, bu bir gerçek. Içgüdülerin en hayvansı olanı mı, yoksa aklın gösterdiği yol mudur, bu işi bilenler tartışıp  çözsün.  Yorgunluk had safhada, hayat ve insandan yana ağır yaralısın. 

   Öğrenmekten çok gözleyerek büyüdüğünü düşündün. Evet, düşünmek güzel, hatta harika bir eylem.  Köşene çekilip seyrettin etrafında olanı biteni.  Anladığın, anlamadığın hayat film karelerinde akıp geçti, oradaydın. Sessiz. Güçsüz. Tepkisiz.  Sen bu değilsin.  


     İçin çok acıyor, sıklıkla.  Gözyaşın hiç ummadığın zamanlarda gelince hıçkırıklarını  yutkundun.  Öyle bir durum ki, bırakmak, gitmek, istifa söz konusu değil.  Beynine saplanan kelimeleri yok edecek bir program yok.  Vardır belki, sana uymayandan. 


    An gelir kalpsiz, vicdansız olmayı dilersin. Kulaklarında sağır edici uğultulu isyan.  Gözkapakların öyle  ağırlaşır ki, açamazsın.  Sebepsizmiş  sanki depresif hallerin, direnişin, bazen kendinden şüphe duydun. Her sabah yorgunluğuna uyandın.  Hayat kuşatmasında hapsolmuş,  Araf’ta kalmış gibisin. 

     


eylül






25 Eylül 2024 Çarşamba

Bir hayat nasıl yaşan(ıl)maz

 Cevap: beklenmediği kadar kolay.  Başlıktan dolayı az biraz huzursuzum, nedense. Sonra “hadi be” dedirtti, kısaca, bu benim gösterim değil mi? İşte bu kadar. Bu konuda uzun uzadıya yazılsa sıkar, kısa özet geçilse anlaşılmaz, şimdi ne olacak?  Düşünmem gerek derdim de düşüneyim derken yazacağım kaçar, kalsın. Bodozlama girilmeli. Haydi bakalım.


Herkesin bildiğini tekrar etmeliysem yaşamak güzel ve nefes mucizelerle bezeli.  Doğan günlerin saflığı ve batan güneşin vedası muazzam Zaman’a dair. Ah şu Zaman. 

Büyürüz ve kutsal ışık süzmesine yakalanırız; gönül Ay , Güneş gibi aydınlık ve  sınırsız evren sonsuzluğunda. Böylesine bir güç ile geçilmez mi  engeller? Umut ve inanç ile aşılır mı?  Sonra? 

Bir bakmışsın, hayatın sahipsiz bırakılmış ucu bucağı görünmeyen toprak misali, elegeçirilmiş .  Peki, ya çaban, bilgin, uykusuz gecelerin, kayıp zamanların? 

Oysa.

 Gönül ile güzel her an. Kim özlemez  içindeki ruhu? Kim sarılmaz çocukluğuna?  Kalbin  ritmine kim kulak vermez ki?  Bir dokunuş, bakış, kelime kime  yol olmaz?


Belki de fazlaca yanılmış fikrim. Olmaz umutlara kapılmış.  Hadi geçsem oraları, anlamadıklarım var demek, aslında  apaçık. Kimbilir, ruhum zaptedilmiş olabilir. Esir düşmek tercih olmuştur belki. Aldanabilir, aldatılabilir. Güzel söze, çaresizliğin tutunacağı ele,  gecenin güne varacağı gerçeğe,  tutunabilir. 

Nasıl bir çaresizlikse. Ya da, belki nasıl bir… 


Çok güzel yaşamak. Her nefeste ruhunun diğer yarısına sarılmak muhteşem. 

Muhteşem hayat, sen onu nasıl yaşarsan… 



eylül