Gramofon
Hayata dair...
Bu Blogda Ara
6 Nisan 2025 Pazar
Ömür
9 Mart 2025 Pazar
Geride kalan hayat
Günler geçti, haftalar, aylar geçti ve ben aynı ruh halimdeyim. Değişen sadece mevsim. Şikayet etmiyorum, sızlanmıyorum, zamanı yakalamayı bıraktım. Yani, öyle bir şey.
Artık yorgunluğumu, gerçek olsa da, bahane etmiyorum. Bazen, zihnim bomboş oturup kalıyorum, dakikalarca. Tek bir düşünce olmadan. Kendini yeniden başlatmak için kapanıyor ruhum.
Beni bekliyor bedenim. Uykudan uyanmak gibi değil, bambaşka, çözemediğim bir durum.
Görülmeyenleri görmek için bakıyorum, içimi acıtan sahteliğe rağmen. Lal olmuşçasına suskun kalıyorum, yükselirken içimde haykırışlar. Nefesimde boğuluyorum, boğuluyorum… Uyandığım her güne bir çarpı çizdiğimi söyledim mi? Geçmekte olanda hapsolmamak için yapıyorum. Kim bilir, belki saçmadır ve önemi yoktur. Umut ise ruhumun adı, hiç kaybeder miyim?..
Bazı zamanlar, ruh halini taşıyamayacak kadar halsiz bırakır insanı. Her davranış olası zaman çizelgesinde kayıtlı olduğunu düşünürüm. Olasılıkların evreninde. Hesaplanmış hayatların ruhlarıyız.
Bir dürtü ile başlar oysa hayat. Nefes almak. Özgür olmak. Yaşamak. Ve diğerleri…
Bambaşka olur hisler, benzersiz. Mucizevi güce sahipler, koşulsuz yürekten inanmak yeter. Tek dileğim olan. Kalbimin her atışıyla hissederim dileğimi. Geride kalan ne varsa, hayat.
eylül
Not:
Deniz, ruhu sakinleştirendir… Sahil, kavuşturan.
11 Aralık 2024 Çarşamba
Zamanın uğramadığı durak, Aşk
Hayatı sorgulamak delice, boş bir çaba diye sokaklarda bangır bangır haykırılsa da, sorgulanır. Umut belki, kırılma noktasını bulup içinin derinliklerinden yüzeye çıkmak. An olur nefesine şükreder, an gelir lanetler savurursun. Ruhun öğrenip anladıkların kadar aydınlık, akıl gözünü yumup kendini teslim ettiğince karanlık. Yine de sorgulanır hayat.
Zaman. Silip süpürür serpiştirdiği anları, saatleri, yılları, asırları. Hafızasıyla hükmeder. Yenilmez.
Bir tek durağa uğramadan geçip gider. Orada Aşk var. Zamansız. Öylece kalır durakta, hislerin tarif edilmez dinginliğinde kalakalır. Günlerin, saatlerin, saniyelerin takvimi olmayan bir zaman diliminde. Sen ise, gezegenlerin Aşk olanında uyanırsın.
Hayat. Nefes alıp almamak arasında bir süreç, değil mi?..
eylül
23 Kasım 2024 Cumartesi
Araf
Son günler dalgınım, odaklanamıyorum. Hoşuma gitmeyen bir durum. Kendimi kandırdığımı itiraf etmeliyim, uzun ve oldukça uzun bir süre. Hani canını acıtan, hoşuna gitmeyen durumlarda gözlerini kapatıp geçmesini beklersin ya, öyle bir hal. Saatlerin, günlerin, haftaların ve ayların, zamanın geçmesine mi yanayım?.. Gücüm yok ki, durduramam, seyrediyorum, elimden gelen bu. Panayır geçidi gibi hayat, ışıltılı, kalabalık, gürültülü ve benim için sağır sessizliğinde. Renkleri görüyorum, haykıran. Yüzleri görüyorum, mutlu, kayıp, ruhsuz…
Kulaklığıma tutunuyorum, seçtiğim müziğin beni götüreceği yere kaçmam gerek. Uzaklaşmam lazım bu insan eliyle yaratılmış cehennemden. Uzaklara gidememekten, kaçışların imkansızlığı gerçekliğinden sıyrılmalıyım.
Kulağımda kasırgaların senfonisi, ayaklarım terliklerimde. Asırlardır adım atmamış, cezalıymış gibi yerimdeyim. Uykuya teslim olup uyanmayı bekliyorum.
Sana uzanıp ruhuna dokunmak istiyorum. Tüm acılarını dindirip, yaralarını iyileştirebileceğime inanıyorum çünkü. Yüzünün hatlarını ezberleyip düşlerimde, unutmamak üzere, resmini çiziyorum. Sesini tenime notalarla kazıyorum, yüreğimin ezgisi. Tenin, denizin usulca gelen dalgası misali, tuzlu ve kadifemsi. Gözlerinde kalmayı diliyorum…
eylül
31 Ekim 2024 Perşembe
Araf
2.
İpin ucuna tutunmuşsun gibi düşme korkusuyla ürperdin. Ölüm ile yüzleşmek ister miydin, gerçekten? Cevabını veremediğin bir soruydu, lanet olsun. Kendine mi kızgındın, başarısızlıklarına mı? Dur. Başarı ne ki? Seni alkışlayan birilerinin olması mı?
Hay böyle… diye söylendiğini duydun. İçine konuşmaktan vazgeçmiş olmalıydın ki sesine irkildin. Gülme krizinden öksürük tufanına tutulmasaydın keşke.
Sigarayı bırakmalı, yok azaltmalıyım diye almayacak olduğun bir kararın düşüncesi aklından geçti. Kaçıncıydı, öncekileri de saymamıştın.
Dudakların nikotin işgali altında, zehir acısı bir tat dilinde. Olsun be… diye söylendin. Saçma kabullenişine bıyık altından güldün, inkar edeceksen et, kendine acımak olmasın. Nasıl da yanıyor canın, içindeki ateş daha da harlandı sanki. Musluğa dayayıp ağızını yangını söndürene kadar içmek istedin. Nafile. Denizler yetmez.
Ufuk hep oradaydı, hayalinde. Gündoğumu, günbatımı hep oradaydı.
Hayata dair ne varsa hepsinden çok uzakta. Hayallerin.
Bir anlığına düşüncelere daldın, senin zamanından saatler bitti. Giden, senden gitmiştir. Olsun, yine… Kabullenmişliğin yakana yapışmış alacaklı misali, bir yolunu bulup kurtulman gerek. Neden? Çaba isteğin yok ki, gücünü terk ettin. Umursamazlığını giyindin, oysa hala mucizeler beklemektesin.
Onlar sensiz gelmez.
eylül
23 Ekim 2024 Çarşamba
Araf
1.
İnsanın kendini muhafaza etme güdüsü olur, bu bir gerçek. Içgüdülerin en hayvansı olanı mı, yoksa aklın gösterdiği yol mudur, bu işi bilenler tartışıp çözsün. Yorgunluk had safhada, hayat ve insandan yana ağır yaralısın.
Öğrenmekten çok gözleyerek büyüdüğünü düşündün. Evet, düşünmek güzel, hatta harika bir eylem. Köşene çekilip seyrettin etrafında olanı biteni. Anladığın, anlamadığın hayat film karelerinde akıp geçti, oradaydın. Sessiz. Güçsüz. Tepkisiz. Sen bu değilsin.
İçin çok acıyor, sıklıkla. Gözyaşın hiç ummadığın zamanlarda gelince hıçkırıklarını yutkundun. Öyle bir durum ki, bırakmak, gitmek, istifa söz konusu değil. Beynine saplanan kelimeleri yok edecek bir program yok. Vardır belki, sana uymayandan.
An gelir kalpsiz, vicdansız olmayı dilersin. Kulaklarında sağır edici uğultulu isyan. Gözkapakların öyle ağırlaşır ki, açamazsın. Sebepsizmiş sanki depresif hallerin, direnişin, bazen kendinden şüphe duydun. Her sabah yorgunluğuna uyandın. Hayat kuşatmasında hapsolmuş, Araf’ta kalmış gibisin.
eylül
25 Eylül 2024 Çarşamba
Bir hayat nasıl yaşan(ıl)maz
Cevap: beklenmediği kadar kolay. Başlıktan dolayı az biraz huzursuzum, nedense. Sonra “hadi be” dedirtti, kısaca, bu benim gösterim değil mi? İşte bu kadar. Bu konuda uzun uzadıya yazılsa sıkar, kısa özet geçilse anlaşılmaz, şimdi ne olacak? Düşünmem gerek derdim de düşüneyim derken yazacağım kaçar, kalsın. Bodozlama girilmeli. Haydi bakalım.
Herkesin bildiğini tekrar etmeliysem yaşamak güzel ve nefes mucizelerle bezeli. Doğan günlerin saflığı ve batan güneşin vedası muazzam Zaman’a dair. Ah şu Zaman.
Büyürüz ve kutsal ışık süzmesine yakalanırız; gönül Ay , Güneş gibi aydınlık ve sınırsız evren sonsuzluğunda. Böylesine bir güç ile geçilmez mi engeller? Umut ve inanç ile aşılır mı? Sonra?
Bir bakmışsın, hayatın sahipsiz bırakılmış ucu bucağı görünmeyen toprak misali, elegeçirilmiş . Peki, ya çaban, bilgin, uykusuz gecelerin, kayıp zamanların?
Oysa.
Gönül ile güzel her an. Kim özlemez içindeki ruhu? Kim sarılmaz çocukluğuna? Kalbin ritmine kim kulak vermez ki? Bir dokunuş, bakış, kelime kime yol olmaz?
Belki de fazlaca yanılmış fikrim. Olmaz umutlara kapılmış. Hadi geçsem oraları, anlamadıklarım var demek, aslında apaçık. Kimbilir, ruhum zaptedilmiş olabilir. Esir düşmek tercih olmuştur belki. Aldanabilir, aldatılabilir. Güzel söze, çaresizliğin tutunacağı ele, gecenin güne varacağı gerçeğe, tutunabilir.
Nasıl bir çaresizlikse. Ya da, belki nasıl bir…
Çok güzel yaşamak. Her nefeste ruhunun diğer yarısına sarılmak muhteşem.
Muhteşem hayat, sen onu nasıl yaşarsan…
eylül